ZULÜMLE ÂBÂD OLUNMAZ
Talat Yavuz
09 Aralık 2024 Pazartesi 14:04
Suriye’de altmış bir yıldır hüküm süren zulüm düzeni yıkıldı. Sonunda ilahi nizam işliyor, zulüm ebedi kalmıyor. Bebek, kadın, yaşlı demeden şehirler dolusu insanı katleden zalimlerin sonu bir şekilde geliyor.
Artık hesap verme vakti, hem dünyada hem de ahirette akıtılan kan ve gözyaşının hesabı sorulacak.
Bir devlet başkanı düşünün, ülkesinde beslediği terör örgütü, binlerce komşu ülke insanını katlederken, kendi vatandaşlarını da kendi askerleriyle katlediyor.
Ne adına yapıldı bunca zulüm? Hangi suçu işlediler? İktidarını korumak için kendi vatandaşlarına karşı düşman askerlerini ülkesine davet edenlere, kendi topraklarında düşmanla mertçe savaşarak ölmek bile nasip olmuyor, ne acınası bir durum.
Bir gün İsrail terör devletinin de sonu böyle olacak.
Zulümde yarışanlar döktükleri kanda boğulacaklar. Arkasındaki güçler çekilince ayakta kalamayanların sonu acı oluyor. Bir haftadır bir yandan Suriye’deki gelişmeleri takip ediyor diğer yandan ise içerideki tartışmalara bakıyoruz. Çok ilginç, böylesine önemli gelişmelerin olduğu günlerde bile geçmişlerinde zulüm sicili olanlardan çatlak sesler çıkabiliyor.
Sığınmacıları istismar ederek siyaset yapamayacaklarına mı üzülüyorlar, binlerce şehidin ruhunu incitme pahasına kurdukları ittifak ortakları zor durumda kalacak diye mi üzülüyorlar anlayamadık. “Gerekirse silah kullanırız.” diyenleri unutmadığımız için eski yaralarımız depreşiyor.
Zihniyetin aynı olduğunu bildiğimiz için bağlantı kuruyoruz. Ülkemiz o zor dönemlerden iç kargaşaya düşmeden geçtiyse, silah kullanırız diyenlerin erdemiyle değil, bizim sağduyumuz ve bu topraklara olan bağlılığımız sayesinde geçti.
Biz sabrettik ve sivil inisiyatifin ve doğru yerde durmanın gücüne güvendik.
Bütün bunları bildiğimiz için sendikamız; “Biz vesayeti deşifre etmek için kurulduk.” diyerek yola çıktı. Uzun zaman yasaklarla boğuştuk. Özgürlüğümüzü, özgürlük diyerek bize yasakları dayatanlara karşı verdiğimiz mücadeleyle elde ettik. Sendika olarak medeniyet vurgumuz da bu yüzdendir.
Biz büyük davaların, büyük ideallerin sendikasıyız deyişimiz boşuna değildir.
Bugünlerde bizi takip edenler salonları bu duygularla dolduran teşkilat mensuplarımızı görecektir. Eğitim Bir Sen tam da bu günlerde büyük bir eğitim seferberliği yürütüyor. Teşkilat buluşmaları ve eğitim programlarının yanında, bölgemizde meydana gelen gelişmeleri masaya yatırıyor. Böyle yaptığınızda 15 Temmuz gecesi herkesten önce sokağa çıkarsınız.
Teşkilat olarak içeride ve dışarıda ne oluyor diye okuyabilirseniz ülkenize sahip çıkabilirsiniz. Bağımsızlığımızın, değerlerimizin, bireysel hak ve özgürlüğümüzün teminat olarak gördüğümüz en geniş anlamda sendikal mücadelemizin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha not ediyoruz.
En önemli ilkemizse, kendimiz gibi düşünmeyenlere duyduğumuz saygıdır. Bu gün insanlığın ihtiyacı olan ilkemiz, sendikamızın çağları aşan manifestosudur: “Hangi düşünceden olursa olsun, hangi fikir kampı içinde yer alırsa alsın, onun bir insan olarak kabul görmesi, inancından dolayı horlanmaması lazım. İsterse benim inancımın tam zıddı olsun. Ben ona da hakk-ı hayat tanınmasının kavgacısıyım.” (M. Akif İnan)
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi