YETİM GÜL'DÜR. YETİMİ GÜLDÜR
Bülent Ertekin
23 Nisan 2021 Cuma 15:02
Zaman Medine zamanı. Mescit’te, Kâinatın efendisi Muhammed Mustafa (s.a.v) İmamdır, ardında gökteki yıldızlar misali ashabı kiram, cemaat olmuştur. Bayram namazı kılınmaktadır. Namazdan sonra sarılırlar, bayramlaşırlar ve dışarıya çıkarlar. Dışarıda oynayan çocukları görür Allah’ın Resulü. Sevinir onları görünce. Asr-ı Saadet‘te çekilen çilelerle birlikte bu çocukların gülüp oynadıklarını düşünün.
Peygamberimizin (s.a.v) yüzünde tebessümler belirir. Sonra bir köşede ağlayan bir çocuğu görür. Yanına gider Nebi, o dayanamaz çocukların ağlamalarına. O ki, namaz kılarken bile sırtına binen torunları inene kadar secdesini uzatan bir Peygamberdir.
Başını avucuna almış ağlayan çocuğun başını okşar ve sorar Nebi: “Arkadaşların oynarken sen neden ağlıyorsun”? Başını kaldıran çocuk karşında kimin olduğunu bilmeden cevap verir: “Benim Babam en sevgilinin yolunda Uhud’da şehid oldu. Annem başkasıyla evlendi. Herkes babasının elini öperken ben elini öpecek bir baba bulamadım!”
İşte o an Resul’ün gözlerinden yaşlar akıyordu toprağa. Toprak sevinçle Rahmet Peygamberin gözyaşlarını emerken Efendimiz (s.a.v) çocuğu bağrına basıp evine götürür. Çocuğu doyurup, güzel elbiseler giydiriyor ve böyle biraz olsun gönlünü hoş ediyordu.
Sonra Resulullah çocuğu yanağından okşayarak şöyle der: “İstemez misin Fatıma (r.a.) kardeşin olsun, istemez misin Aişe (r.a.) annen ve ben de baban olayım?” Çocuğun bir anda çehresi değişir. Karşısında Resulullah (s.a.v) olduğunu daha yeni anlar. Heyecandan nutku tutularak ancak "Nasıl razı olmam, Ya Resulullah?" diyebildi.
Giydiği yeni elbiseleriyle oynayan arkadaşların yanına gider. O değişimi gören arkadaşları “sana ne oldu, az önce ağlıyordun” derler. Der ki çocuk: “Vallahi açtım, doydum; çıplaktım, giyindim; yetimdim, Aişe annem, Resulullah babam oldu” der. Diğer çocuklar: “Keşke bizim de babalarımız Uhud'da şehit olaydı da, biz de öyle bahtiyar bir babaya kavuşmuş olaydık” derler.
Bu çocuğun adı, Beşir bin Akra’dır. Peygamberimizin vefatına kadar onun yanında kaldı. Peygamberimiz ebedî âleme göçtükten sonra Beşir için asıl yetimlik başlamış oldu. Şöyle ağlıyordu: “İşte şimdi yetim kaldım, işte şimdi garip oldum.”
Günlerin en güzeli...
Zamanımızın en mana dolu anları.
Rabbimiz nasib etti, hamdolsun gene bir Ramazan-ı Şerif ile müşerref olduk. Çok şükür.
Evlerimiz Ramazanın bereketi, sevinci, bolluk ve huzur ve en önemlisi de TEFEKKÜR VE İBADETLERİ, HAYR VE HASENATLARI ile nurlandı.
Oysa hala bir mahallede...
Bir sokak başında...
Bir evde anne veya babasından birini kaybetmiş mahsun yürekler, masum yüzler var.
O da akranları...
Hem cinsleri ile bir bayram sabahı ambalajından çıkaracağı elbiseler ile bayram yapmanın sevinç ve mutluluğunu yaşamak isterdi.
Oysa...
Şimdi...
Güzel kızım diyerek şefkat ve merhamet ile saçlarını okşayan annesi...
Aslan evladım!!! diyerek omuzuna alıpta evin bir ucundan diğer ucuna büyük bir neşe ile dolaştıran babası yok.
Ramazan geldi.
Erzaklarımız ile hamdolsun ihtiyaç sahibi kardeşlerimizin dolaplarına erzaklarını yerleştirdik. Artık iftarlarda ve sahurlarda daha bir heyecan ve mutluluk ile dolu.
Şimdi SIRADA YETİMLERİMİZ VAR.
Gelin bir yetimin başını hep birlikte okşayalım.
Tutalım elinden " Buyur evlat, canın neyi istiyorsa al ve giy " diyelim.
Dostlarımdan...
Abilerimden...
Kardeşlerimden...
Tanıyan veya tanımayan tüm hayırseverlerin, yapmış olduğumuz YETİM GÜL'DÜR...
YETİMİ GÜLDÜR Kampanyamıza bağışlarınızı bekliyoruz.
SON SÖZ:Kimsesizlerin kimsesi olmak, sevgi ve şefkate muhtaç yetim ve kimsesiz çocuklara merhametle davranmak, insanlık ve Müslümanlık görevimizdir. Cennette, Kâinatın Efendisi (SAV)’le beraber olmanın yolu da, onlara iyi muamele etmekten geçmektedir. Yetimlerine ve kimsesizlerine sahip çıkmayan toplumlar, hem yaratıcıya karşı görevlerini ihmal etmiş, hem de toplumsal huzuru baltalamışlardır.
Gelin hep birlikte bir yetimi güldürelim, sevindirelim.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi