YENİDEN BÜYÜK DOĞU
Cemal Kapan
19 Ağustos 2018 Pazar 17:55
Televizyonda Sayın Cumhurbaşkanımızın bir konuşmasına rastladım. ” Biz üstat Necip Fazıl’ın ömrü boyunca anlattığı gibi, 76 milyon, hep birlikte, inşallah Büyük Doğuyu inşa edeceğiz. “ diyordu Reis konuşmasında…
Sahi neydi bu Büyük Doğu? Üstat neden bu adı verdi? Bu davanın adı neden Büyük Doğu oldu? Sahibi kim bu davanın?
Büyük Doğu ismini üniversiteden bu yana duymayalı o kadar çok zaman oldu ki. En son Star gazetesi ek olarak bu derginin tıpkıbasımını veriyordu onu hatırlıyorum.
Necip Fazıl, son dönemlerde hep Kaldırımlar, Sakarya gibi şiirleri ile ya da can alıcı güzel sözleri ile gündeme gelmişti. Süreçte herkes üstadın şiirleriyle, sözleriyle ilgilenirken fikrinden uzak kalmıştır; hatta kendisi de "lafımın dostusunuz, fikrimin yabancısı" diyerek bundan yakınmıştır.
Bu yazımda haddimi bilerek, söylediklerimde eksiklik ya da bir hata olursa benim eksikliğimden kaynaklandığının farkında olarak benim anladığım Büyük Doğuyu anlatmaya çalışacağım.
Büyük Doğu bir davanın adı olmakla beraber aynı zamanda Üstadın çıkardığı bir derginin adıydı. Yakın dönemin şuurlu gençliği bu dergi ile yetişti. Sahte kahramanları orada tanıdı. Abdülhamid’ in “kızıl sultan” değil “ulu hakan” olduğunu orada öğrendi.
Büyük Doğu 40' lı yılların totaliter rejimi karşısında fikirde, mücadelede, sanat ve edebiyatta devrin en güçlü atılımını gerçekleştirdi. Büyük Doğu, gençlik için bir ilim ve fikir membaı oldu. O, “gaiplerden beklenen ses”ti. Çağın müspet mütefekkirleri, şairleri, sanatçıları için bir sığınaktı. Buz dağlarını eritip, aklın ve ruhun önünü açacak kahramanların fikir ocağıydı.
Necip Fazıl, kalemiyle, kürsüsüyle, “İşte iz, geliniz!” diyordu. Dergi sayfalarında bayraklaşan Büyük Doğu, ilerleyen yıllarda meydanlarda da dalgalanmaya başladı.
Üstat, Edirne’den Kars’a kadar gidilmedik yer bırakmadı. “Kim var diye seslenilince sağına ve soluna bakınmadan fert fert ben varım.” cevabını verici bir gençliği yetiştirmek için yollara düştü. Büyük Doğu, fikirleri papatya tarlası halinde Anadolu ya yayılacak ve içinde kocaman bir çınar taşıyan tohumlar, toprağa dikilecekti.
Büyük Doğu, Batı ile Doğu’nun kesiştiği noktada kurulan bir zafer kürsüsüydü. Üstat ise o kürsünün gür sesli, cesur hatibiydi. İnancından dolayı horlanan insanlar, bu ülkenin gerçek sahiplerinin kendileri olduklarını ve bunu çekinmeden haykırmaları gerektiğini O’ndan dinlediler.
Üstat Necip Fazıl’ın dile getirdiği; aksiyoner gençliğin amentüsüdür, her insanın kendi içine doğru akan hem zamanı, hem mekânı, hem manayı, hem de maddeyi içinde barındıran bir seferdir Büyük Doğu…
Necip Fazıl; fikir ve aksiyonuyla kendi çağdaşı diğer düşünürler gibi doğu-batı ikilemine Büyük Doğu ufkundan yola çıkarak açıklık getirmeye çalışmış ve batının haset, kin, öfke, çılgınlık kokan kirli yüzüne karşı insanlığın ilk havzası doğunun aydınlık ve bereketli yüzünü ortaya koymuştur.
Necip Fazıl, doğuyu tanımamız, varsa hastalıklarını tedavi etmemiz ve sahip çıkmamız gerektiğini salık verir. Çünkü doğu, ilk peygamberlerin, resullerin, vahyin merkezidir. “her şey doğudan geldi, her şey, yani ruhumuz…”
Büyük Doğu, batı aklı ve İslam tasavvufunun karşılaşması ve kaynaşmasından doğan bir manadır.
Batı aklı, madde planının hakkını vermeyi başarmış ancak ötelere karşı kör kalmıştır. İslam tasavvuf yorumcularından bazıları ise ruh boyutunu fethederken maddeye gereken önemi verememiştir. İşte bu iki unsurun(doğu ve batı) terkibinden bir üçüncü hakikat doğar ki bize özlediğimiz dünyanın projesini ve yol haritasını verir.
Bu açıklamalar ışığında Büyük Doğu; Türkiye merkezli, başta doğu olmak üzere bütün dünyayı kucaklayan, aklı ve ilmi önde tutan, teknolojiyi üreten, öncü, beslenme kaynağı İslam olan bir kurtuluş reçetesidir diyebilirmiyiz, ne dersiniz?
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.