04 Aralık 2024
  • İstanbul8°C
  • Ankara5°C

VİDEOLU KARİYER SİSTEMİ

Talat Yavuz

28 Temmuz 2022 Perşembe 11:40

 

Dünya hızla değişiyor. Açlık, salgın, terör, savaşlar, sapkınlıklar insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Günümüzde eğitim, ülkelerin geleceğini belirleyecek önemli bir mücadele alanı olarak konumlandırılmış durumda.

Eğitime yatırım yapan ve eğitimde başarı için sabrı tükenmiş bir ülkenin öğretmenleri olarak bizler de on altı yıldır bir kariyer sisteminin peşindeyiz.

Sendika olarak bu konudaki talebi hep diri tuttuk. Geçmişte TBMM’ye faks eylemlerimiz oldu. Kanun çıkarılsın, tıkanan sistem yeniden çalıştırılsın, adalet sağlansın istedik.

Öğretmenlerimizin tecrübesi, ilave çalışmaları, sonradan aldıkları eğitimler, seminerler, kurslar vs. mantıklı, adaletli, anlaşılır bir sistemle bir unvana dönüşsün istedik.

On altı yıldır görev yapan bütün bakanların gündeminde farklı içeriklerle de olsa bir kariyer sistemi hep oldu. Nihayet 14 Şubat 2022 tarihinde yayınlanan, Öğretmenlik Meslek Kanunu ile öğretmenler bir kariyer sistemine kavuştu! Kavuştu kavuşmasına ancak, takvim işlemeye başlayınca tartışmalar tepkiye dönüştü ve durulacağa da benzemiyor.

Şimdi ortada bir problem ve o problemi doğuran bir yanlışlar silsilesi var. Öğretmene değer vermeyen, öğretmeni küçümseyen, eğitimini yetersiz görüp sürekli öğretmen eğitiminden bahseden anlayış hep problem üretmiştir. Özellikle öğretmenlikten gelmeyen bakanlar ve ekipleri, bu tavrı bilinçli bir şekilde tercih etmişler ve bütün iş ve işlemlerine yansıtmışlardır.

İyi analiz edildiğinde öğretmenlerin, gereksiz belge toplamanın, tatilde video izlemenin, sınava girecek olmanın ötesinde bu tavra tepkili oldukları görülecektir. Bu yanlışlar silsilesi de bu hassasiyeti anlayamamaktan kaynaklanmaktadır.

Sonuçta Öğretmenlik Meslek Kanunu kamuoyunda yeteri kadar tartışılmamış, sendikaların katkısı kanuna yansıtılmamıştır. Kariyer sistemi, kariyer sistemi olarak değil adeta öğretmenin maaşına zam yapma sistemine indirgenmiş, öğretmenler küçük düşürülmüştür. On altı yıldır yaşanan mağduriyet yok sayılmıştır.

Yüzbinlerce öğretmene, hizmet yılı dikkate alındığında görülecektir, başöğretmen olma şansı verilmemiştir. Gereksiz belgeler talep edilmiştir. Eğitim içerikleri iyi hazırlanmamıştır. Yüksek lisans ve doktora eğitimi sıradanlaştırılmıştır. Şube müdürü, ilçe müdürü, il müdürü, müfettişler, araştırmacı ve uzmanlar kapsam dışı bırakılmıştır.

Bir öğretmen, bütün videoları izleyerek gireceği sınavda barajı geçip uzman veya başöğretmen unvanını aldığında, donanım olarak ne kazanmış olacak sorusuna, yine öğretmenlerin verdiği cevap kocaman bir hiçse bu süreç baştan sona yanlış değil midir?

Öyleyse neden yaptık biz bu kanunu? Hem işi doğasına uygun yapmak hem de bir başarı belgesi ile mutlu olan öğretmenlerin takdirini, beğenisini kazanmak mümkün değil midir? “Böylesine hassas” bir dönemde bu özensizlik neden?

Bu tartışmalar ne getirir ne götürür, bundan sonra neler yapılabilir diye bakacak olursak, tartışmalar, tepkiler okulların açılmasıyla daha da derinleşir. Sınavların yapılması ve sonuçların açıklanmasıyla başka bir boyut kazanır.

İstatistikler önce öğretmenlerin sonra da yetkililerin başını ağrıtır. Birileri bu hassasiyeti kullanır, köpürtür. KYK kredi faizlerinde olduğundan daha büyük bir polemik bu konuda yaşanabilir. Son anda yapılacak müdahale, fayda yerine zarar verebilir.

Bu yüzden bu süreci özenle yönetmek, önlem almak gerekir. Taraflarla görüşme yapılarak kanunda ve yönetmelikte revizyon planlanır. Yürüyen takvime, bakan onayı ile bu plana uygun müdahale edilir. Sınavlar yerine hizmet süreleri esas alınır.

Sadece uzman öğretmenlikte sınavı kaldırmak bile tansiyonu düşürür. “Sınav yok, videoları izlemek zorunlu ve yeterli; sınav var, videoları izlemek isteğe bağlı” prensibi düşünülebilir.

Bir yolunu bulup, birileri; “Bizim iktidarımızda her on yılını dolduran öğretmen sınavsız uzman öğretmen; uzman öğretmenlikte beş yılını dolduran her öğretmen de sınavsız başöğretmen olacak.” demeden önce bu sürece müdahale etmek gerekir. Müdahale etmek gerekir ki öğretmen küçük düşmesin.

Sınav sonuçları ne olursa olsun, bazı şer odaklarının; “beş yüz bin öğretmen, bin lira için sınava girdi ve girdikleri sınavda tel tel döküldüler, bunlar mı çocuklarımızı eğitecek, bunlar mı ülkemizi geleceğe taşıyacak?” dediklerini duyar gibiyim.

Bu kariyer sistemi mutlaka değişecektir, ancak ülkemizin her köşesinden bize ulaşan öğretmen arkadaşlarımızın şu sorusu cevabını sanırım bulamayacaktır:

“Nasıl oluyor da mücadelesini alkışladığımız, üzerine titrediğimiz Cumhurbaşkanımızın, öğretmenlere müjde diye açıkladığı bir kariyer sistemi, öğretmenleri çileden çıkaracak bir sürece dönüşebiliyor?” Sahi, nasıl oluyor?