Öğrencilerimizin seviye belirleme sınavlarına girdikleri şu günlerde ve aynı zamanda karne dönemi olması hasebiyle bu yazımı “eğitme” ayırdım.
Ülkemizde özellikle de İstanbul’ da çok çeşitli türlerde liseler mevcut.
Öğrenciler, kabiliyetleri ile orantılı olarak belli bir başarı ile ilköğretimden mezun olmaktadırlar.
Ancak veliler, çocuğunun diploma notuna ve SBS den aldığı puanlara bakmadan ısrarla arzuladığı liseye kaydettirmek istemektedirler.
Velilerimiz ilköğretimde sekiz yıl boyunca okumaya heves duymamış olan çocuğunu illa da doktor, mühendis yapmak eğilimde oluyorlar.
Oysa Anadolu’ da bir söz vardır
“Koç olacak toklu komun önünde belli olur” diye.
Eğer okumak sadece mühendis, doktor, avukat olmak olarak kabul ediliyorsa.
Okuyacak çocuk ilköğretimde kendini belli etmektedir.
Okumak sözcüğü her nedense bazen eğitim sözcüğünün yerine kullanılmaktadır.
En büyük tehlike bu yanlış kullanımdır.
Okumak başka şeydir, eğitim başka şeydir.
Onun için çocuğumuzu ileride bir meslek sahibi olarak görmek istiyorsak, evine bir ekmek götürmesini arzuluyorsak, okumak sözcüğü yerine eğitim sözcüğünü kullanmak mecburiyetindeyiz.
Hayvanlar dahi eğitilerek pek çok davranış kazandırılabiliyor.
Eğitim yolu ile insanlarda çeşitli yeteneklerini ortaya çıkarmak mümkündür.
Dolayısıyla “çocuğumu okutmak istiyorumdan ziyade”, “kapasite ve kabiliyetine uygun eğitim almasını istiyorum demek” ve böyle düşünmek daha makul bir davranıştır.
Kısacası ilköğretimden mezun çocukları, diploma puanına ve sbs puanına uygun bir okula vererek, uygun eğitim almaları sağlanmalıdır.
Çocuğumu illa şu liseye kaydettirmek istiyorum diye yapılan ısrarlar, çocukların daha sonra sınıfta kalarak, sokakta kalmalarına yol açabilmektedir.
Eğer çocuğumuz akademik bir başarı gösteremediyse, onu mesleki eğitim merkezlerine veya uygun bir meslek lisesine göndermek en doğru olur.
Karar “velinin…”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.