21 Kasım 2024
  • İstanbul14°C
  • Ankara17°C

TÜRKÇE’NİN ZARAFETİ

Ercan Kara

17 Ekim 2016 Pazartesi 12:37

Konumuz davranışlarımızda nezaketli olmaktı. Öne çıkarılan sözcüklerimiz/cümleciklerimiz üç taneydi: “Teşekkür ederim.”  “Tebrik ederim.”  “Nasılsınız?”

Öğrencilerimden, nezaket içeren başka sözcükler istesem, acaba ilave örnekler verebilirler mi diye düşündüm.  Parmaklar birer ikişer havaya kalkmaya başladı. Aldığım her nazik kelimeyi beyaz tahtaya not ettim:

İşte dilimizin nezaket ve zarafet içeren inci tanelerinden çocuklarımızın aklına düşenler:

-Merhaba.

-Günaydın.

-Hoş geldiniz.

-Nasılsınız?

-Güle güle.

-İyi akşamlar.

-Özür dilerim.

-Eline sağlık.

-Afiyet olsun.

-Memnun oldum.

-Müsaade eder misin?

-Geçmiş olsun.

-Allah şifa versin.

-Başın sağ olsun.

-Seni çok seviyorum.

-Çok güzelsin.

-Allah razı olsun.

-Selamunaleyküm.

-Aleykümselam.

-Lütfen.

-Tebrik ederim.

-Teşekkür ederim.

                Facebook’ta bir paylaşım okudum. Şöyle yazıyordu:

 “ Öğretmen sınıfın kahramanı değil, sınıftan kahramanlar çıkaran kişidir.”

Derste, öğrencilerimin aklına düşen her nazik sözcüğümüz, o çocuğumuzu bir kahraman yapıverdi nazarımda. Meğerse her çocuğumuz bir kahraman olabilecek şekilde yaratılmış. Nezaket içinde yaşamayı hak edercesine.

 

                Bu hafta sonu Pendik sahilinde yürümek nasip oldu. Sahilimizin, denizimizin güzelliklerinin yanına, dilimizin inci tanesi zarafet sözcüklerini yan yana düşündüm.  Ve eline silah alıp dağa çıkanları anlamaya çalıştım. Ve anlayamadım.

Çünkü,  bu ülke hepimizin.

 Bu memleket,  hepimizin.

Nazik dili de hepimizin.

Şirin beldeleri de hepimizin.

Denizleri de, nehirleri de…  Sümbül kokan kırları da.

Ve, o kırlarda,

Silah elinde gezmeye değer mi?

Bu kadar nazik sözcüklü bir dil ile hep beraber yaşamak varken.

 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.