22 Kasım 2024
  • İstanbul15°C
  • Ankara13°C

TÜM BUNLAR İKİNCİ GÖREV İÇİN Mİ?

Talat Yavuz

08 Şubat 2021 Pazartesi 12:49

MEB, Eğitim Kurumlarına Yönetici Seçme ve Görevlendirme Yönetmeliği’ni yine değiştirdi. Yeni yönetmelik, yöneticilerin problemlerini çözmediği gibi işleri iyice karıştırdı. Halbuki; “kanunu da değiştirerek okul yöneticiliği belli süreler için değil kadrolu olsun, kazanılmış haklar korunsun, ikinci görev olmaktan çıkarılsın, özlük hakları iyileştirilsin,” beklentileri vardı.
Ayrıntısına girmeden önce değişikliğin mantığı nedir diye bakmakta fayda var. Şöyle bir mantıkla hareket edilmiş; yönetici olmak isteyen öğretmenleri eğitime alalım, başarılı olanlara sertifika verelim, sertifikalı olanları yazılı sınav ve çeşitli kıstaslarla sıralayalım, sözlü sınav puanını ekleyelim ve belli süreliğine görevlendirelim. Hem görev yapsınlar hem de sertifika süreleri bitmeden tekrar eğitime tabi olsunlar. İlk bakışta mantıklı gibi gelse de sekiz yıl sınırlaması ile süreç tam bir çin işkencesine dönüşmüş durumda.
Bu yönetmeliği değerlendirirken son iki yıl içinde yapılan tartışmaları, tarafların ne dediğine, yapılan görüşmelerin ne kadar dikkate alındığına bakmakta fayda var. Sonuçta basına ve sendikalara gönderilen taslağın çok uzağında bir yönetmelik ortaya çıktı. Gördüğümüz kadarıyla yapılan bütün görüşmeler, istikşafı görüşmeler olarak yapılmış, bundan sonraki çalışmalarda bu tavır not edilir, çünkü yönetmelikten, üst düzey bakanlık yöneticileri dahil memnun olanı henüz göremedik.
Ülkemizde eğitimde başarılı olmak isteyen bir bakanlığın, bir taraftan mevcut idarecilerini küstürmeden, motivasyonlarını düşürmeden, tecrübelerinden en üst düzeyde yararlanarak, diğer taraftan sürece yeni katılacak idarecilerini, günün ihtiyacına, eğitim ve yönetim alanındaki yeniliklere göre yetiştirmesi, seçmesi, kadrolu ataması, iş başında sürekli geliştirmesi neden düşünülmez? Mevcut idarecileri iterek kakarak, tedirgin ederek, haklarını ellerinden alarak; kime hizmet ettiğini çok iyi bildiğimiz bir sendikanın, bitmek tükenmek bilmeyen hakaret ve saldırılarına açık hale getirerek, sahipsiz bırakarak nasıl başarılı olacaksınız?
Okul idarecilerinin yükü giderek artıyor. İdareciler bir okulun sorumluluğunu alınca, önlerini görerek vargüçleriyle çalışmak istiyorlar. En büyük motivasyon kaybını geleceğini görememekle yaşıyorlar. Rotasyona hayır diyen yönetici görmedim, dört yılda bir değerlendirme angarya bir iş olmaktan öteye geçmiyor.
Yönetmeliğe, özellikle eklerindeki puan kriterlerine bakılırsa; 2023 Vizyon Belgesi, Meslek Kanunu ve planlanan diğer çalışmalarda yapılmak istenip de yapılamayan ne varsa bu yönetmeliğe boca edilmiş görülüyor. Yöneticiler için puan kriteri yapılan okul, ilçe, il zümre başkanlığı, bölüm başkanlığı, İYEP, DYK, ders dışı çalışmalar, makale yayını, üniversitede okutmanlık, marka tescili, hizmetiçi kursiyerliği ve yöneticiliği, tercih danışmanlığı, proje görevleri vb. ne kadar mantıklıdır? Bu kriterlerle yönetmelik sanki idareci seçimi için değil de öğretmenler için kariyer sisteminin işlem basamakları gibi duruyor. Bu puanlama, bu çalışmalara da zarar verecek ve işin özü kaybolacaktır. Bu kriterler kaç idareci adayı için geçerli olabilir? Hakka hukuka ve vicdana ne kadar uygun olmuştur? Açıkçası ekli çizelgeye bakınca, sosyal medya kullanımını unutmuşlar diye düşündüm, twit ve retweetlere verilecek puanlar, emir komuta zincirini rahatlatabilirdi!
Bir idarecinin kendini aldatılmış hissetmesinin bedeli hesap edilebilirdi. Bakanlığımız on yıldır yüksek lisans ve doktorayı yüceltikçe yüceltti. İnsanlar aylarını , yıllarını yeniden üniversite kapılarında geçirdi, güzel de oldu açıkçası. Sendikalar olarak protokoller yaptık, yüzlerce arkadaşımız gruplar halinde çalıştı, tez yazdı, savunma verdi, paralar ödedi. Şimdi kalkmışız oyunun kuralını değiştiriyoruz. Neden? Sendikaları ve bu insanları cezalandırmak için mi? Bu kadar kolay mı bu iş? Yaptım, oldu! Her şeyden önce akla, bilime ve insafa aykırıdır yapılan. Doktoralı, yüksek lisanslı on yıllık, yirmi yıllık müdürü, sekiz yılı doldu diye sertifika peşinde koşturmayı kimseye anlatamazsınız. Biz bu çelişkiyi her platformda anlatırız, önünüze çıkarırız. Zaten üniversiteler de tepki vermeye başladılar bile. Kimse ne olduğu bilinmeyen bir sertifikanın, doktora ve yüksek lisanstan değerli olmasına anlam veremiyor.
Özetle yönetmelik bu hali ile kabul görmemiş ve beğenilmemiştir. Uygulaması zor olacaktır, istenecek belgeler ve kazanılmış hak kayıpları ile yıllar sürecek hukuki süreçlere sebep olacaktır. Zaten gözden düşen idareciliği daha da istenmez hale getirecek ve kalite giderek artacak yerde düşecektir. Yönetmelikler hesaplaşmanın değil uzlaşmanın ürünü olmalıdır. Ayrıntıda boğulurken, küçük işlerle uğraşırken, yaklaşan büyük problemlere kör kalınmamalıdır. Yöneticiler yıllardır kendilerinin anlaşılmasını bekliyor, bu zor olmasa gerekti.
Mülakatlar üzerinden, büyük bir kısmı sınavla atanmış olan arkadaşlarımız dahil yapılmadık hakaret kalmadı. Bakanlığımızın; mülakatın, devletin birçok kıritik kurumuna alımlarda kullanılan ve istenildiğinde objektif uygulanabilen bir seçme yöntemi olduğunu hatırlamış olmasını not ederken, iki yıldır arkadaşlarımıza yapılan hakaretlerin görmezden geldiğini, yerine göre çanak tutulduğunu ve sergilenen çelişkiyi de not ettik.
Zaman geçirmeden, Öğretmenlik Meslek Kanunu ile dönemsel fantazilere karşı sınırları yasa ile çizilmiş; sade, adaletli, uygulaması kolay, tecrübeye ve verilen emeğe saygı duyan, eğitime ivme kazandıracak olan yeni yönetmelik çalışmalarına başlamalıyız. Uzun sözün kısası şudur; sevgili bakanlığımız iki yıl önce, mevcut tüm idarecileri sınavla yeniden atama fikrinden vazgeçmemiş, zamana yayarak, süslediği sertifika ile hayata geçirmiştir. Bu aderese teslim yönetmelik, mevcut yönetici kadrosuna olan husumetin yansımasıdır, ustaca yapılmış bir manevradır. Sertifikalı ikinci görev dönemi hayırlı olsun!
Talat YAVUZ
Memur Sen İstanbul İl Başkanı