TEĞET BİLE GEÇMEZ
Ümit Kahyaoğlu
Geçtiğimiz hafta sessiz sedasız bir temel atıldı Kurtköy’de. Ne bir reklam, ne de kampanya, hiçbirisi yoktu. Bilim ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün de katıldığı programda Türkiye’nin en nitelikli TEKNOPARK’ının temeli atılıyordu aslında. Yerli uçak, yerli savaş uçağı, yerli helikopter, yerli otomobil ve diğer teknolojilerin AR-GE çalışmalarının yapılacağı merkez.
Sabiha Gökçen Uluslararası Havaalanının bitişiğindeki 2.5 milyon metrekarelik alanda kurulacak olan TEKNOPARK, 30 bin yüksek nitelikli personele istihdam sağlayacak.
TEKNOPARK’ın AR-GE binalarının teslimi 2012’de, diğer merkezler ise 2015 yılına kadar tamamlanacak. Bine yakın yerli ve yabancı işletmenin faaliyet göstereceği merkez için 2 milyar dolarlık yatırım yapılacak.
Kurtköy’de Türkiye’nin en önemli projelerinden birisi hayat bulacak önümüzdeki bir iki yılda. Türkiye’ye olduğu kadar bölgemizi de ilgilendiren bir gelişme. Hayırlı olsun.
Geçtiğimiz hafta PESİAD’ın geleneksel kahvaltılı toplantılarının onur konuğu olan MÜSİAD başkanı Ömer Cihad Vardan’ın açıklamaları yüreğimize su serpti. Batı’dan kaynaklanan malum kriz, Yunanistan, İtalya, İspanya, Portekiz, İrlanda ve tüm avrupayı tehdit ediyor. Olası bir kriz Türkiye’yi de tehdit eder mi diye soran muhabirimiz Erdoğan GÜVENÇOĞLU ‘na MÜSİAD Başkanı Vardan’ın verdiği cevap oldukça dikkat çekici; “Teğet bile geçmez.” Vardan’ın dikkat çektiği bir başka hususta, Türkiye’nin artık ileri teknolojik ürünler üretmesinin zamanının geldiği. Bunun içinde yüksek nitelikli elemana ihtiyaç olduğu. Türkiye’nin çalışmalarını bu doğrultuda geliştirmesi ve ithalatı azaltması gerekiyor.
İthalatı azaltmanın yolu da nitelikli elemandan geçiyor Eğitim gerçeği burada bir kez daha karşımıza çıkıyor. Eğitim için seferber olmalıyız. İşi sadece devlete bırakmamalı, hepimiz, tüm sivil toplum kuruluşları üzerine düşeni yapmaktan kaçınmamalı.
Ulu Çınar Vakfı’na geçtiğimiz Çarşamba günü gazeteci-yazar Ahmet Taşgetiren geldi. Önemle vurguladığı konu eğitimdi. Yabancı devlet okullarının Türkiye’de eğitime başladığı 1940’lı yıllardan öyle bir örnek verdi ki; üzülmemek, dövünmemek mümkün değil.
O günlerde Amerikan ve Alman okullarında misyonerlik faaliyeti yapıldığı iddiaları yaygınlaşır. Milli Eğitim Bakanlığı konuyu araştırmak üzere müfettiş göverlendirmeye karar verir. Karar alınır da ortada görevlendirilecek bir müfettiş yoktur. Bulunamaz da. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nde yabancı okulları denetleyecek bir müfettiş bulunamaz mı?
Bulunamadı.
Türkiye’nin en zengin ailelerinin ve zeki çocukların gittiği okullardı bunlar. Buralardan yetişenlerin hangi milli şuurla(!) ülkelerine hizmet edeceğini bir düşünün.
Eğitim dedik ya. Sorun biter mi? Bitmiyor efendim.
Söz konusu ettiğim Pendik’teki eğitim. Eğitimden ziyade eğitim yöneticisi sorunu demek daha doğru bir ifade olacak. Eğitim yöneticisinde sorun varsa eğitimde de sorun var demektir. Bu konuda çok sayıda şikayet alıyoruz. O kadar çok şikayet alıyor, o kadar çok şey dinliyoruz ki, duyduklarımıza hayret ediyoruz. Hayret ediyoruz hayret etmesine de neden bir şey yapamadığımıza daha çok hayret ediyoruz.
Söz konusu olan Pendik İçe Milli Eğitim Müdürü’nden başkası değil.
Bizim duyduklarımızı ve ardaşlarımızın şahit olduklarını yetkililer bir inceleseler diyorum.
Eğitim gibi hassas bir konuda, herkesin, özellikle de yetkililerimizin sorumluluğunu ivedilikle yerine getirmesi gerekir diye düşünüyorum.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.