22 Kasım 2024
  • İstanbul8°C
  • Ankara12°C

TAŞLAR YERİNE OTURUYOR

Yetmiş beş yaşındaki babam nüfus idaresine giderek dedesi ile ilgili bilgiler almak istedi.

 Yüz yıla kadar yaşamış babamın dedesi ile ilgili nüfus dairesinde çalışan memur babama şöyle demiş: “Senin deden otuz dört yıl yaşamış.” Babam da bir hayret. Çünkü nüfus memuru Osmanlıca okumayı bilmediği için babamın dedesinin yaşını harf devriminden sonraki yaşadığı dönemi söyleyebilmiş.

Eğitim ve sosyal değişmeler ağır ve köklüdür. Bu nedenle sonuç almak için bazen onlarca yıl bazen yüz yıla kadar beklemek gerekir.

Osmanlıcanın bir ders olarak okutulması meselesi bizim üniversite okuduğumuz yıllarda edebiyat ve tarih bölümlerinde iki yıl daha sonraki yıllarda dört yıl olarak artırıldı.

Bir milletin geçmişiyle bağlarını koparması demek harakiridir. Bir milletin geçmişinden koparılması için onu dilinden koparmak gerekir. Dil kültürün her alanıyla taşıyıcılık görevini üstlenir. Taşıyıcılık ve bir sonraki kuşaklara aktarma işi dil vasıtasıyladır. Nice toplumlar vardır ki dilini unuttuğundan milletini unutmuştur. Dilini bilmediği için dinini de kaybetmiştir.

Toplumun bütün katmanlarında ortak olan şey dildir. Milleti millet yapan da budur. Bu nedenle bir milletin edebiyatı, tarihi, sanatı ve dinî inanışları dilin muazzam iletişimi ve anlaşma vasıtasıyla anlam kazanabilir.

Tanzimat dönemiyle başlayan batılılaşma zaman içinde kendi değerlerini dışlayan bir algı oluşturdu. Gelişmenin ve ilerlemenin en birinci ögesi batılılaşmak olarak ele alındı. Batılılaşmak yolunda yapılan bütün hamleler kültürel değerlerin yıkılmasına ve yıpranmasına neden oldu.

Dil için yapılan hamleler de bunlardan biridir. Saf Türkçe adı altında yapılan bütün yaklaşımlar gerçekte dili köreltmiş ve kültürel değerlerin yozlaşmasına neden olmuştur. 93000 kelimelik Türkçe sözlükten üçte ikisi saf Türkçeye ulaşılacak gerekçesiyle sözlüklerden çıkarılmıştır.

Alfabe gerçekte seslerin sembolleridir. Çin ve Japon alfabesi hatta bugün Rusların ve Rusların etkisindeki milletlerin kullandığı Kiril alfabesi dilin sembollerle gösterildiği millî alfabelerdir. Bin yıldan daha fazla kullandığımız Arap alfabesinin değiştirilerek geçmiş ile bağların koparılması bugün yeni yetişen kuşağın tarihi ve kültürel değerleriyle yabancılaşmasını getirmiştir.

Ülkemizin her alanda bir çıkış yakaladığı bu dönemde milletin aslî unsurlarını yavaş yavaş yeniden kazandığını görmekteyiz. Türkiye’nin çevre ülkeler tarafından Osmanlının bakiyesi olarak algılanması tarihi bir misyonu da beraberinde getiriyor.

Siyasî sonuçların bir çırpıda göründüğünü inkâr edemeyiz. Ancak kültür, sanat ve sosyal alanındaki değişimler ise bir anda göze çarpmaz. Kökleşmiş değerlerin değişimi ağır ağır olacak ve su akarını bulacaktır. Bu nedenle suya yön verecek olan iradenin, nesilleri kuşatıcı hamlelerinden biri de Osmanlıcanın okullarda ve toplumun her alanında yeniden öğretilmesi ve geçmiş ile bağların kurulmasını sağlamaktır. Bunun için yeni nesillere geçmişi görebilecek göz, hissedebilecek kalp ve algılayabilecek beyinlerin ışığını yakmaktayız.

Millî değerlerin yeni nesillere aktarılmasında ve devletin halk ile buluştuğu yeni Türkiye’ye doğru yol almaya devam ediyoruz.

Yüz yetmiş küsur yıl önce yerinden oynatılan taşlar yavaş yavaş yerine oturuyor. Belki nüfus memurları Osmanlıca kaynaklarından babamın dedesinin yüz yıllık yaşını bundan böyle otuz dört yıl olarak belirtmez.

 

 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.