SÖYLE BAKALIM: BUGÜN ÖĞRETMENİNE İYİ BİR SORU SORDUN MU?
Cemal Kapan
29 Nisan 2017 Cumartesi 22:25
Çok şükür TEOG sınavını atlattık. Sınav bitiminde öğrencilerin ve velilerin yüzleri gülüyordu. Şunu anladım ki TEOG artık MOS ( Merkezi Ortak Sınav)’a dönüşmüştü. Yazı yazmaya başladığımdan beri Milli Eğitim Bürokrasisini ve Bakanımızı politikalarından dolayı eleştiriyordum ama bu sefer Sezar’ın hakkını Sezar’a teslim etme vakti geldi. Milli eğitim, eleme ve sıralama amaçlı olan TEOG’ u resmi olmasa da fiiliyatta kaldırmıştır. Bu sınav, liselere sınavsız geçişin bir başlangıcıdır, sessiz bir devrim gerçekleşmiştir. Bu konuda Bakanımızı tebrik etmez isek kul hakkına girmiş oluruz.
Niyetiniz öğrencileri sıralamaksa o halde çeldirici ve zor sorular kullanmak zorunda kalırsınız. Liseye geçişte uygulanan merkezi sınavlar; öğrenci ve velilerin okulda verilen eğitimle yetinmeyip okul dışı kurumlara (dershane, özel ders, etüt merkezi vb.) yönelmelerini de beraberinde getirmişti. Eğitimdeki fırsat eşitsizliklerini gidermek iddiasıyla geçmişte dershaneler öğrencilerin eksiklerini tamamlayarak başarılarını arttırabiliyordu.
Bu ülkede sınavlar zor yapılarak, müfredat dışında sorular sorularak öğrencilerimiz hep dershanelere, etüt merkezlerine muhtaç bırakılmıştır. Bu da en çok “ Çocuğunuza hem eğitim veriyoruz hem dinini diyanetini öğretiyoruz” diyen FETÖ terör örgütünün işine yaramıştır. En büyük para ve insan kaynağı dershanelerden sağlanmıştı.
Sürece göz atarsak önce LGS (Liselere Giriş Sınavı) ve OKS( Ortaöğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı) vardı. Bu sınavlar 8. Sınıfta ve tek sefer uygulanıyordu. Zor sınavlardı ve öğrenciler inanılmaz strese giriyorlardı. Devlet bu strese engel olmak için 2009 yılında SBS (Seviye Belirleme Sınavı)’yi getirdi. Ama sınavı sadece 8’lere değil tüm 6.7.8’lere uyguluyordu. Hiç unutmam o süreçte öğretmen arkadaşlara “ Bu sınavı kolay sorarlarsa inşallah artık dershanelere gerek kalmaz” demiştim. Lakin ilk sınav o kadar zor uygulanmıştı ki sadece 8’ler değil tüm diğer sınıflar dershaneye gitmek zorunda kalmıştı. O gün buna anlam veremesek dahi bugün o sınavın bir FETÖ operasyonu olduğuna artık şüphemiz yok. Sonrasını biliyorsunuz, TEOG geldi ve 26 Nisan’a kadar hiçbir şey değişmedi. Ancak bugün Milli Eğitim için küçük ancak Türk Milleti için büyük bir adım atıldı. Sıralamak için zor ve çeldiricili sorular sormak yerine kazanım odaklı ortak sınav formatına çevirdiler. Artık okul ve öğretmen daha da önem kazandı. İnanın son sefer yapıldığı gibi sadece anlatılan kazanımlardan sorular sorulursa ne dershaneye, ne özel derse ihtiyaç kalır. Dersini dinleyen, ödevini yapan, günlük düzenli çalışan öğrenci hiçbir desteğe ihtiyaç duymadan başarılı olur. Sıralamak için öğrencinin aldığı puanın virgülünden sonraki dört rakam yeter.
Aslında nihai hedef sıralamayı tamamen kaldırmak olmalıdır. Peki, ama bu nasıl olacak? Bir hastayı doğru tedavi edebilmek için önce doğru teşhisi koymalıyız. Sıralamaya neden ihtiyaç duyuyoruz? Çünkü bazı okulların üniversiteye öğrenci yerleştirme oranları çok yüksek. Yani öğrencimiz Fen lisesine ya da ismi marka olan bir Anadolu lisesine giderse üniversitede bir bölüm kazanması nerede ise kesinleşiyor. Ama kısırdöngü tam da burada başlıyor. Başarılı öğrenciler bir araya getirilerek ayrıcalıklı bir konuma getiriliyor. MEB’in sakıncalı gördüğü için okullarda engellemeye çalıştığı özel sınıf uygulaması bugün bizzat devlet eli ile yapılıyor ve seçkin okullar oluşturuluyor. Bu nedenle bu zincire dâhil olamayan öğrencilerin başarılı olma ihtimalleri gittikçe azalıyor. TEOG sınavlarına olan ihtiyacın ortadan kalkması için; Bakanlık, fen liseleri gibi liselere akademik yeteneği yüksek öğrencileri, bazı liselere de puanı düşük öğrencileri toplayan taban puan uygulamasından vazgeçmelidir. Şayet liselere öğrencileri, başarı açısından homojen bir şekilde dağıtabilirsiniz sınava ihtiyacınız kalmaz. Bu durumda çocuklarımız çok daha uzaktaki okullara gitmek zorunda kalmazlar. Bu nedenle Bakanlığın taban puanına dayalı kayıt sisteminden vazgeçerek, adrese dayalı bir sistemle liselere öğrenci alması gerekmektedir.
Tüm gençlerimizi Anadolu lisesinde okutmalıyız saçmalığını biran önce bırakıp meslek liselerini tekrar memleket meselesi yapmalıyız. Mahallesindeki liseye giden genç 9. Sınıfta baktı olmuyor meslek lisesine derhal geçiş yapabilmelidir. Hatta mühendislik gibi meslekleri hedefleyenleri önce meslek lisesini okuması için teşvik etmeliyiz. Çünkü meslek liselerinin de zeki öğrencilere ihtiyacı var.
Sonuç “İyi bir Anadolu lisesine yerleşemezsem hayatım biter” kaygısı ile öğrencilerimiz çocukluklarını yaşayamıyor. Çocukluklarını yaşayabilecekleri, bireysel yeteneklerini geliştirebilecekleri yok. Okul başarısını önemsedikleri için sanatsal, sosyal, sportif ve kültürel yönlerini açığa çıkaramıyorlar. Hatta hepsinden vazgeçtim tost ve test arasında ezberci bir eğitimden daha öteye bile gidemiyoruz. Düşünen, üreten, sorgulayan birey olmaktan ziyade evcimen, ürkek, pasif, asosyal bireyler yetiştiriyoruz.
Şimdi size anlatacağım hikâyeyi çok severim çünkü bizim eğitim sisteminin müthiş bir eleştirisini barındırıyor. Bir matematik profesörü Nobel ödülü almıştı. Ödül töreninden sonraki ilk dersinde, öğrencilerinden biri kendisine şöyle bir soru sordu:
“Efendim! Dünyada yüzlerce Matematik profesörü var. Ancak bu kadar bilim adamı arasında, ödülü size lâyık gördüler. Sizi diğerlerinden ayıran özellik neydi?”
Profesör, bu farklı soruya önce bir tebessümle cevap verdi. Ardından da, kendisinden merakla cevap bekleyen öğrencisine şunları söyledi:
“Doğrusunu söylemek gerekirse, hepsini anneme borçluyum! Çünkü ben küçük bir öğrenciyken, diğer çocukların anneleri, onlar okuldan evlerine döndüklerinde kendilerine: ‘Söyle bakalım, öğretmeninin sorduğu sorulara iyi cevaplar verebildin mi?’ diye sorarlardı. Benim annem ise bana: ‘Söyle bakalım’ derdi. ‘Bugün öğretmenine iyi bir soru sordun mu?’
Soran, sorgulayan, araştıran, düşünen ve üreten bir nesil dileğiyle…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.