SON ÇARE YILMAZ MOR GÜL!
Cemal Kapan
30 Nisan 2018 Pazartesi 09:27
Merhum Cemil Meriç'in “Bir Dünyanın Eşiğinde” kitabında; “Birbirini gerçekten seven iki kişiden biri ölürse eğer, gerçekte ölen hayatta kalandır…” demişti.
Tahir Başkanımın hastalığı ve vefatı sürecinde siyasetten ve yazılarımdan uzak durmayı tercih etsem de ülkemin gündemi benim uzak durmama müsaade etmiyor maalesef.
Üstat N.F.K “Konuşsam dilim yanar, sussam kalbim” demiş. Biz de varsın dilimiz yansın diyoruz. Klasik zor günler geçiriyoruz muhabbeti yapmayacağım, çünkü bu coğrafyada yaşayan bir milletin her dönemi zor geçmiştir. Gözler üstümüzde, emeller üstümüzde.
Memleketi seller götürsün veya yağmur hiç yağmasın, kuraklık her tarafı kavursun; 17 Ağustos'tan daha büyük depremler olsun, fırtınalar kopsun, ozon tabakası nah şu kadar delinsin, yeter ki Erdoğan ve AK Parti zevale uğrasın, bin parça olsun, yok olsun, mağlup olsun! Depremlerden ekonomik krize, yangınlardan Ankara'nın bombalanmasına kadar felaketimiz için “dua” ediyorlar.
Bir tek aday var ülkeyi yönetmek için Cumhurbaşkanlığına. Diğerlerinin tamamı, ülke yönetimine aday olan tek kişiyi yıkmak için yönetmek üzerine değil, yönettirmemek üzerine kuruyorlar bütün planlarını, Neredeyse dünyanın yarısı, kanını içse doymayacak. Reis, sen bunları ne kadar korkutmuş, ne kadar acıtmışsın!
Devir iyi olanların değil, iyi oynayanların dünyası olmuş. Başta seçim isteyenler sonra baskın seçim diyorlar.
24 Ekim 2017 tarihli Cumhuriyet gazetesinin web sayfasındaki haberde ana muhalefet başkanı, yerel seçimlerle ilgili olarak, "Şimdi teklif ediyorum demokrasiyi koruyalım 17 ay beklemeyelim yerel seçimler için buyurun gelin seçimleri erken yapalım. 17 ay beklemek anlamını kaybetmiştir. “ diyerek erken seçim çağrısı yapıyor. Ankara'dan İstanbul'a gerçekleştirdiği yürüyüş, Çanakkale'de yaptığı kurultay bu kampanyanın en önemli parçalarıydı.
Çatı aday arayan muhalefetin tamamı gerçeklerden kopuk ve kendi toplumuyla, toplumsal değerleriyle barışık olmayınca bu tarz yapay bir siyasetle sonuca ulaşmaya çalışıyor. Dolayısıyla hiç beklenmeyen noktalara savrulması da, seçimlere hazırlıksız yakalanması da gayet doğal bir hale geliyor. Vakitleri kalmadı ama muhalefet tabanı bir şey sorgulayacaksa öncelikle bu durumu sorgulamalı.
ABD’nin Türkiye’deki seçimler hakkında duyduğu kaygı, seçimlerin demokratik olmaması değil, kendi istediğinden çok daha fazla demokratik olmasına dair olabilir. Galibi Erdoğan olacak her türlü seçimden kaygı duyacağı açık olan ABD’yi kaygılandırmaya devam edeceğiz. Huyumuz bu, ne yapalım...
24 Haziran’da karar kılmak tam anlamıyla ulusal güvenlik meselesiydi. Seçimlerle, seçim sonuçlarıyla, iç politik kaygılarla alakalı değildir. Onlar için büyük şok oldu, 2019’a ayarlı bütün müdahale senaryoları ellerinde patladı. Yenilerini yapmak zorunda kalacaklar ama yetiştiremeyecekler. Bundan sonraki bütün operasyonları alelacele olacak ve yine ellerinde patlayacak.
Ama ben bunların hiçbirini yazmayacaktım, aslında bu yazım Abdullah Gül ile ilgiliydi.
Bilindiği gibi Gül “Çatı aday” ile alakalı kendi resmi sitesinde yayınladığı metinde, AK Parti ile ilgili geçen ifadeler son derece manidardır. Gül açıkça AK Parti'nin kurucu temel ilkelerine ihanet ettiğini ima etmiştir. Yani şartlar oluşsaydı gözümü kırpmadan aday olacaktım demek istemiştir.
Kardeşlik hukuku, vefa duygusu ve siyasi ahlak, 'Kardeşim Gül' hitabına, 'Kardeşim Erdoğan' mukabelesinde bulunmayı gerektirirdi, olmadı. Daha ismi geçer geçmez, O’na bu teklifi sunanlara “ Kurucusu olduğum partiye karşı aday olmamı bana nasıl yakıştırırsınız?” deyip prim vermemesi lazımdı.
Uğur Mumcu’nun ağabeyi Vatan Partili Ceyhan Mumcu attığı tweette: “Abdullah Gül'ün adaylık macerası şunu gösterdi: ABD ve (İngiltere)artık Türkiye'de iktidarı belirleyemediği gibi muhalefeti de belirleyemiyor.”
Büyük İskender Aristo’ya sormuş: “Zapt ettiğim topraklardaki insanları tahakkümüm altında tutabilmek için neler yapmalıyım?” Aristo: “İnsanların arasına nifak tohumları ekeceksin, birbirleriyle savaşınca hakem olarak kendini kabul ettireceksin ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın” demiş.
Şu dakikadan itibaren Abdullah Gül siyasetin tozlu raflarında yerini almıştır. Siyasi finali, partinin bir büyüğü olarak yapmak yerine kendini sıfırlayarak yapmayı tercih etti.
Bize de çatı aday arayanlara bu teklifi yapmak kaldı.
Abdullah Gül olmadı, son çare Yılmaz Mor GÜL olsun.
NOT: Birkaç uyarı yapmak isterim. En tehlikeli tuzaklardan birisi seçimin garanti düşünülmesidir. % 60- %65’lerden bahsediliyor. Aman dikkat 7 Haziran’da birçok AK PARTİ ve Reis'e gönül veren kişi oy kullanmaya gitmemiştir. Durumu %49,9 olarak düşünüp, buna göre çalışmak lazım.
FB- BJK kupa maçı kararı hemen açıklamayarak geciktiren ve verdiği kararlarla herkesi küstüren TFF,
İYİ partinin seçime girip giremeyeceğini en kısa sürede açıklamayarak mağduriyet varmış gibi gösteren YSK,
Seçim tarihi belli olmadan önce “24 Haziran üniversite sınavı var seçimi bir hafta sonra yapalım diye uyarmayan, sınavı bir hafta sonraya aldırarak 2,5 milyon insanı tedirgin eden YÖK,
Hepsi kime neye hizmet etmektedir?
Görüyoruz ki bürokratlar akın akın Ak Partiden aday olmaya koşuyor.
Koltuğumu kaybederim kaygısı ile daha Reis’e, başbakana, ilgili bakana “Bazı konularda yanlış yapıyorsunuz “diye uyarmayan bürokratlar, milletvekilleri olduğunda millete ne kadar faydalı olacaklardır?
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.