SİZ HANGİ SADAKATTEN BAHSEDİYORSUNUZ?
Talat Yavuz
25 Eylül 2024 Çarşamba 11:04
Ülkemizde son yıllarda sendikacılık yapmak yerine kendilerine “devletin yılmaz bekçisi” rolü biçen bir sendikal anlayış türemeye başladı. Muhataplarını her fırsatta devlete sadakat sorgusuna çeken bu kolaycı sendikacılığın; cihanşümul bir devletin bakiyesi, İslam’a yüzyıllar boyu bayraktarlık yapmış bir milletin, insanlığa huzur ve barışı getirecek medeniyet köklerine bakınca nerede durduğunu irdeleyelim isterseniz. Milletimiz hak ve adalet mücadelesi vermiş, farklı din ve inanışlara saygısını şehirlerin mimarisine yansıtmıştır. Üç dinin ibadethanesi yan yana durmuş, mahkemelerinde adalet dağıtmış ve gönüllere girerek cihan imparatorluğu olabilmiştir. Mensubiyetlerine bakmadan üreten, icatlar yapan, katkı sunan herkesi istihdam etmiştir. Avrupa’da Türk demek Müslüman, Müslüman demek Türk demek olmuştur. Bir dava uğruna attan inmemiş bir millet, devleti zayıflayınca da kurtuluşu yine o büyük düşüncede bulmuştur. Bir dünya devleti olma yolunda ilerleyen devletimiz bugün, Osmanlı’nın son zamanlarında, bizi bölmek, etle tırnak gibi olan yapıyı dağıtmak için üretilmiş ırkçı fikirlerle değil yine tarihi köklerimize dönerek çıkış yapıyor. Bizi, devlete sadakat sınavına tabi tutanların tarih bilincinin, ilkokullardaki Türk büyükleri diye resmedilen portrelerin bıyık şekillerinin ve diriliş dizisi aksesuarlarının ötesine geçmediği anlaşılıyor. Bugün İmparatorluğu yıkan ırkçı fikirlerden beslenenler akıllarınca, mücadelesini Hazreti Peygamberin içinde bulunduğu Erdemliler Hareketine kadar götürenleri sadakat testine tutuyor. Üstüne bir tutam sendikacılık bir o kadar da muhafazakârlık sosu eklenmiş Kemalizm savunucularının anladığı devlete sadakatle; derin köklerin, köklü dertlerin ve canavarlaşan batı karşısında can çekişen insanlığın kurtuluşu için çırpınan sendikacıların anladığı devlete sadakat elbette aynı olmayacaktır. Teşkilatımızla, yanlışlar yapılsa da devletimizi hiçbir zaman karşı karşıya getirmedik. Biz hakkımızı aradık, sabrettik ve haklarımızı aldık. Bize yasaklar koyanlar bile bugün yaptıklarından utanıyor, bunun bir anlamı olsa gerek. Münferit birkaç paylaşım üzerinden sadakati sorgulananlar, her kritik aşamada sadakat sınavını alnının akıyla vermiştir. Sağ sol kavgasıyla kardeşkanının döküldüğü yıllardan, yasakların aileleri dağıttığı, zulmün zirve yaptığı 28 Şubat günlerine; “Hangi düşünceden, hangi fikir kampından olursa olsun, isterse benim inancımın tam zıddı olsun.” diyerek hiçbir vatan evladının burnunun kanamasına izin vermemiştir. Bugün bizi sadakat sınavına tabi tutmaya çalışanlar, 15 Temmuz gecesi: “Bir Cumhurbaşkanı halkı sokağa çağırıyor, çok yazık.” diye paylaşımda bulunarak geçenin renginin belirlenmesini beklerken, sonradan bu paylaşımları silerken biz sadakatimizle; köprüye, Saraçhaneye, havalimanına, meydanlara çıkmıştık. Gelin isterseniz elinizdeki devlete sadakat testini; camide imam döven Kaymakama destek çıkmak için paylaşım yapanların hangi sadakatle organize olduklarına, kimin elini kimin ne amaçla öptüğüne, şimdilerde devletin bazı kurumlarında kimlerin nasıl organize olduklarına bakarak yeniden uygulayalım. (Açık bilgi için kaynak Hanefi AVCI röportajıdır.) Yoksa birileri kendilerini zaten devletin yerine koyuyor da bizden kendilerine sadak mi bekliyor acaba? Milli Eğitimdeki bir şube müdürü, bir ilçe müdürü veya bir okul müdür vekilinin paylaşımından devlete sadakat krizi çıkarmaya çalışanlar, bilsinler ki biz de belki küçücük usul hataları olur ancak gecenin en karanlık anında bile tereddüt olmaz. Millete ve devlete hizmet etmek sosyal medyadan ara ara beylik laflar etmek değildir. İçi dışı bir samimiyetle çalışmaktır. Küçük fikir sahipleri büyük ideallerin sahiplerini anlayamaz. Bize göre ülkemizin huzurlu, güçlü ve dimdik ayakta olması, dünyadaki mazlum milletlerin kurtuluş ümide ve sigortasıdır. Siz hangi sadakatten bahsediyorsunuz?
Talat YAVUZ Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri [email protected]
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi