SALDIRILARIN TEK HEDEFİ ERDOĞAN!
Son günlerde Türkiye'de senkronize şekilde başlayan olayları medya ve siyasetten önemli isimler Haber7com'a değerlendirdi.
22 Mayıs 2021 Cumartesi 17:47
Haber7 / Özel
Türkiye'de son günlerde dikkat çeken gelişmeler yaşanıyor. Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yu hedef alan videolar yayınlamaya başladı.
Öte yandan, muhalefet partileri erken seçim çağrısının dozunu artırmışken, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı, Gazze'de katliam emri veren Netanyahu'ya benzetti, ardından Erdoğan'ın memleketi Rize'ye ziyaret düzenledi.
Son olarak Anadolu Ajansı muhabiri Musab Turan, Bakanlar Mustafa Varank ve Bekir Pakdemirli'nin düzenlediği basın toplantısında, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında provokatör bir soru sordu ve sosyal medya hesaplarından canlı yayın yaptı.
Senkronize şekilde başlayan olaylar dizisini Hürriyet Gazetesi Yazarı Nedim Şener, AK Parti MKYK Üyesi Mücahit Birinci, Akşam Gazetesi Ankara Temsilcisi Emin Pazarcı, GENAR Başkanı İhsan Aktaş ve OPTİMAR Başkanı Hilmi Daşdemir'e sorduk.
"İDDİALAR ARAŞTIRILMALI"
- Nedim Şener, Hürriyet Gazetesi Yazarı
Ne konuda olursa olsun iddialar araştırılmalı. Zaten savcılar da bu konuda harekete geçti diye biliyorum.
Özellikle siyasette kullanılan dilin toplumu nasıl gerdiğini, oluşan kaos ortamının sokakta çatışmaya dönüşebileceğini gösteren işaretler var. Daha önce 1980 öncesi yaşananları, hatta 15 Temmuz öncesi yaşanan psikolojik ortamı anımsatıyor bana. Okuma yaptığınızda da geçmişe dönük; çok benzer. Siyasetteki sertleşmenin, sınırsız hareket etmesi, insanların birbirini yumruklaması hatta Allah korusun katletmesiyle sonuçlanabilir. Birbirine benzeyen insanlar bunu yapıyor. Düşman da değil. Birbirine benzeyen, aynı yörenin insanı. O yüzden kimsenin siyasetçinin sözünden dolayı zarar görmemesi gerekir. Siyasetçi her kesimden oy almak ister. Ama olmuyor. Git gide sertleşiyor. Netanyahu’ya dünyada hiçbir siyasi benzetilemez. Onun gibi kötü bir örnek yok daha. Türkiye’deki bir siyasetçi başka bir siyasetçiyi veya devlet adamına Netanyahu üzerinden küfür edemez. Dünyaya örnek küfür abidesi olarak duruyor. İnsan ne kadar düşman olursa olsun buna benzetmez.
"AA MUHABİRİNİ YAPTIĞI HER ŞEYİ ANLATIYOR"
Anadolu Ajansının muhabirinin yaptığıysa her şeyi anlatıyor bize. Türkiye’de bir kaos senaryosu var. Bunu ben çok kere anlattım. İç çatışmaların körükleneceğini söyledim. Niye? Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı, iktidar var ama sürekli erken seçim çağrısı yaparak, toplumun nabzını yükselten siyasi söylem de var. Emperyalist güçler bunu arzu ediyor. Türkiye, İsrail’in Kudüs’e saldırması konusunda gösterdiği tutumla oyunu bozdu yine. Tıpkı Doğu Akdeniz’de, Ege meselesinde, Suriye’de, Libya’da olduğu gibi Amerika’nın bütün oyunlarını bozuyor. Evet bir oyun kurucu olarak değerlendirilmeyebilir ama ciddi şekilde hem kendine hem bölgeye kurulan oyunları bozuyor. İsrail bugün ateşkes ilan etmek zorunda kaldıysa Türkiye’nin dünya kamuoyunu etkileme gücünden kaynaklanmıştır. Yoksa Araplar ortak kınama bile yapamayacak durumdalar. Kendi medyalarından orada yaşanan zulmü bile göstermiyorlar. Aksine İsrail’le ilişkilerin ne kadar iyi olduğunu gösteren görseller paylaşıyorlar. Ama Türkiye orada oyunu bozuyor. Büyük İsrail Projesi’ni bozuyor. Dolayısıyla Türkiye’de anlayışın değişmesi için siyasetin değişmesi gerekiyor. Bu kaos dışarıdan raporlarla destekleniyor, Batı medyasıyla oluşturuluyor.
"BUNU FETÖ YAPAR"
İç kaosu tetikleyen unsurlardan biri Sedat Peker üzerinden yaşanan tartışma. İddialar araştırılır, yargı gereğini yapar. Ama Anadolu Ajansı muhabirinin canlı yayınla paylaşması, FETÖ’cü hesaplar tarafından alınan kaydın anında servis edilip bir tartışma açılma çalışması zaten o kaosun planlandığını gösteriyor. Bir kişi yanlış bir soru sorabilir, abartabilir ama ajans görevlisi orada cep telefonuyla kayıt yapıyorsa artık orada kurgu olduğunu herkesin kabul etmesi lazım. Asıl iş kumpas boyutu. Demek ki bir amacı varmış. Soruyu hazırlarken ve canlı yayını yaparken tartışmalara hazırlıklıymış. Ve bu o kişinin yapabileceği bir şey değil. Görüntüleri siz bir yerden paylaşırsınız.
O kişinin Anadolu Ajansı muhabiri olup olmadığını, kurgu olup olmadığını bilmeden nasıl paylaşabilirsiniz? Ancak biliyor olmanız lazım. Kim yapar bunu? FETÖ yapar.
"DEVLET BAĞLAMADIĞINI GÖSTERMİŞ"
Adamın FETÖ ile kaydı yok diyorsanız ağabeyi KHK ile ihraç edilmiş. Ablası da FETÖ’den tutuklu aileye para gönderenlerden birisi. Ama bu onu bağlar mı? Evet ilkesel olarak ve hukuken bağlamaz. Devlet zaten bağlamadığını göstermiş. Ağabeyi ve ablasına rağmen bu kişi devletin ajansında kadrolu eleman. Eğer devletin toptancı bakışı olsaydı zaten kuruma yaklaştırmazdı. Ama devlet öyle bakmıyor olaya. Ama işte devletin objektif tutumuna karşı siz eleman alıyorsunuz o eleman sizin eline verdiğiniz telefonu, bilgisayarı, kamerayı tıpkı Karlov suikastındaki FETÖ’cü polis gibi infaz için kullanıyor. Türkiye’nin itibarını infaz için kullanıyor. Hedef alınan Türkiye’dir. Ama Türkiye sınırda yaptığı gibi ülke içinde de terörle etkin mücadele ediyor. Çok kısa sürede bunlar deşifre ediliyor.
"TAMAMEN MAKSATLI, AMACA YÖNELİK PROVOKASYON"
- Emin Pazarcı, Akşam Gazetesi Ankara Temsilcisi
Bunların tamamı Sayın Erdoğan’a yönelik. Gazetecilik kisvesi altında soru soran kişiden bahsetmek istiyorum. Bu gazetecilik falan değil. Tetikçiliğe en büyük örnek. Böyle gazetecilik olmaz, böyle soru olmaz. Tamamen maksatlı, bir amaca yönelik provokasyon. Belli ki bunu yönlendirenler var.
Burada asıl soru şu: Bu devlet bu kadar mı korumasız, bu ülke bu kadar mı sahipsiz? Anadolu Ajansı’nda birisi burada yıllarca yuvalanmış ve soru sorma imkanı bulduğunda resmen ateş ediyor. Meseleye böyle bakmak lazım.
"BİLEREK VE İSTEYEREK HALKI TAHRİK EDİYORLAR"
Diğerine bakmak lazım. İYİ Partililer Rize’de provokasyon var diyorlar. Doğru ama tersinden bir provokasyon. Kimse Meral Hanım’a Sayın Erdoğan’a çok ağır ifadelerle yüklen diye tehditte bulunmadı. Kimse silah dayayıp İkizdere’ye göndermedi. Bunun böyle olacağı belliydi. Bilerek ve isteyerek halkı tahrik etmeye çalışıyorlar.
Dört bir yandan saldırıyorlar. Altı çizilmesi gereken konu şu: Meral Akşener ülkücüleri iktidar yapacağım diye yola çıktı, bugün bakıyoruz HDP ile aynı cephede Sayın Erdoğan’a ateş ediyor. Meseleyi böyle değerlendirdiğimiz zaman neler olup bittiğini daha iyi görürüz diye düşünüyorum.
"SEÇİM KARARI OLSA İLK MUHALEFET BAĞIRIR"
(Meral Akşener ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun erken seçim çağrıları) Türkiye’nin bir seçime ihtiyacı yok. Ama ben bildim bileli muhalefet partileri sürekli olarak seçimden bahsederler, kendileri hazır olsa da olmasa da. Ve amaç şudur: Kitlelere Türkiye yönetilemiyor, halk bu iktidardan kurtulmak istiyor mesajı vermeye çalışırlar. Bürokrasiyi yavaşlatmaya çalışırlar seçim havası oluşturarak. Bunun dışında seçim diyerek iktidara ateş ederler tabiri caizse. Ama bugün bir seçim kararı alınmış olsa ilk bağıracak olanlar bunlardır. Baskın seçim oluyor bu da nereden çıktı diye. 40 yıldır siyaseti izlerim, bundan farklı bir şey görmedim.
Cumhurbaşkanlığı seçiminden bahsediyorlar. Ortada bir aday yok, ne seçimi? Bunlar da biraz önce belirttiğimiz saldırıların bir parçası. Mesele seçim istemek değil, havayı puslandırmak, birtakım kitlelere mesaj vermek.
Bu saldırıların devam edeceğini herkes biliyor. Sayın Erdoğan bile söylüyor, durmayacaklar diye. Meşreplerinin gereğini yapıyorlar. Bence iktidar sahiplerinin de bu saldırıların devam edeceğini görerek tedbir alması lazım.
"MUHALEFETİN ÇARESİZLİĞİ"
- İhsan Aktaş, GENAR Başkanı
Türkiye’de biliyorsunuz bazı konularda eski alışkanlıklar var. Eski alışkanlıklara göre baktığınız zaman daha kurumsal bir devlet, işinin başında hükümet var. Ben bu eski klasik anlamda 90’lı yılların karanlık ilişki algısının oluşturulmaya çalışıldığını düşünüyorum. Siyaset, siyaset zemininde yapılır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kültürü aksine müsaade etmez.
Muhalefetin siyasal şiddete yönelmesi kendi çaresizliğindendir. Kamuoyu desteği alamıyorlar, bu da onları şiddet diline sevk ediyor.
"BİR SONRAKİ SEÇİMDE ERDOĞAN'IN RAKİBİ BIDEN"
- Erem Şentürk, Gazeteci
Erdoğan’a karşı herhangi bir meşru zeminde Biden’ın kazanma şansı yok. Biden, Türkiye’de Erdoğan’ı yenemez. Eskiden Erdoğan ve Erdoğan karşıtları vardı. Bir sonraki seçimlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın rakibi Biden.
Biden’ın Türkiye’de seçim kazanabilmesi meşru yollarla mümkün değil. Dolayısıyla gayrimeşru yollara tevessül ediyorlar.
Anadolu Ajansında bir adamı nöbete yatırıp on yıl sonra patlatmak önemli bir iştir yani. Ya da dünyanın bir ucunda Muhammed Dahlan’ın uzun namlulu adamlarıyla Sedat Peker’i koru, oradan Sedat Peker’i konuştur, buradan Anadolu Ajansının adamını konuştur ama öbür taraftan askeri üslerin üstüne maket uçak gönder; yeter ki kavga çıksın, yeter ki kaos olsun. Bu defalarca denenmiş bir oyun. Kuklacı hep aynı. Senaryo hep aynı. Bu seferkinin tek farkı kuklaların sayısı fazla.
"SÜREKLİ YAPIYORLAR, YENİ BİR ŞEY DEĞİL"
(Erken seçim çağrıları) Bunu sürekli yapıyorlar. Yeni bir şey değil. Salgının hasarlarını toparlayacağımız anda hayır, toparlamayalım biz erken seçime gidelim. Niye? Çünkü erken seçim lafı ilk ve en çok ekonomiye zarar verir.
BATI NEDEN TÜRKİYE'YE DÜŞMAN?
(Türkiye’ye karşı bu tarz adımlar devam edecek mi?) Amerika’nın, Batı’nın Türkiye’yle ne alıp veremediği var? Bunların mantıklı bir açıklaması lazım. Çok basit bir şey istiyorlar. Huzuru bozma. Yılda 64 milyar dolar enerji parası ödüyorsun, ödemeye devam et. Sen kimsin İHA/SİHA yapıyorsun bir de bunu Azerbaycan’da, Libya’da, Kuzey Irak’ta kullanıyorsun. Yetmiyor başka ülkelere satıyorsun. Niye bozuyorsun bu sistemi? Bu, dünyanın huzurunu bozmaktır. Bir sistem var, yürüyor.
1900 tarihli gazetede diyor ki: Belçikalı ve İsviçreli uzmanlar İstanbul’a geldiler, dumansız barut tesisini incelediler, dumansız barut üretmeye izin vermediler. Diyor ki sana adam: 100 yıldır anlatıyorum sana kardeşim, anlamıyor musun? Niye patlayıcı üretiyorsun? Yap roketini ama patlayıcısını kendin üretemezsin. Benden alacaksın ki, silah ambargosu uyguladığımda bir işe yarasın.
Bunlar bunu yapmaya devam edecekler. Sen uydu gönderirsen devam ederler.
Şeftali üreteceksin. Bana efendi adamlar yetiştireceksin. Sahilde ben geleceğim güneş kum deniz sahilinde dinleneceğim. Sayfiye yeridir Türkiye. Belli dönemler Türkiye’ye geliriz, sana da birkaç dolar bırakırım. Sen ne yapıyorsun kafana göre yok Mısır’la anlaşırım, yok Libya’yla anlaşırım. Sevilla Planı’nı falan kabul ediyorsun. Bunlar kabul edilebilir şeyler değil. Dolayısıyla PKK’yı gönderir maket uçakla, Birleşik Arap Emirlikleri’nden Sedat Peker’i gönderir, Anadolu Ajansında 10 yıldır uyuttuğu adamı canlı bomba yapar.
"HER ŞEYİ FETÖ'YE BAĞLAMAYIN DİYENLERDEN BAZILARI SAF"
- Mücahit Birinci, AK Parti MKYK Üyesi
Olaya irtifa kazanarak bakmak lazım. Yukarı çıktıkça ufkumuz genişler. Birbiriyle bağımsız meselelerin dahi ne kadar iniltili olduğunu görürüz.
Birtakım piyonları sahaya sürerler. İsim vermiyorum. Önemli olan bunların ne zaman ve nasıl kullanıldığıdır. Her şeyi FETÖ’yü bağlamayın diyenler var. Bunlardan bazıları saf. FETÖ, dünyada hala faal olan ve bu çapta dünyadaki ilk ve tek sivil istihbarat örgütüdür, terör örgütüdür.
"AMAÇ TÜRKİYE'YE DİZ ÇÖKTÜRMEK"
Birileri kalkıp YouTube’dan bir şeyler söylüyor, öbürü kalkıp Cumhurbaşkanımızı Netanyahu’ya benzetiyor. Bir iki gün sonra Cumhurbaşkanımızın memleketine gidiliyor. Orada protestoyla karşılaşılıyor. İYİ Parti maiyetinden Erzurum’da bir ilçenin başkanlığını yapmış olan zat bizim hemşerimize yumruk atıyor. Hadisenin sıralama bir şekilde, zaman ayarlı şekilde meydana getirildiği, biri veya birileri tarafından yönetildiği ortaya çıkıyor. Bu, Sayın Cumhurbaşkanımıza yapılan bir saldırıdır. Sayın Cumhurbaşkanı, 15 Temmuz gecesi milleti uçurumdan çeviren şahıstır. Sayın Cumhurbaşkanımızın etrafındakileri lekelemeye yönelik saldırılar bizden kaynaklanan hareketler değildir, Sayın Cumhurbaşkanımızı vurmaya yönelik oklardır. Bunun sebebi de Türkiye Cumhuriyetine diz çöktürmek istemektir. Son olarak Musab Turan adlı kamikaze drone saldırısı yapan şahsa gelince; bu şahsın ne yolla Anadolu Ajansına girdiği önemlidir. Referans olduğumuz kişilere dikkat etmemiz lazım.
"ASİMETRİK SALDIRIYLA KARŞI KARŞIYAYIZ"
Türkiye asimetrik bir saldırıyla karşı karşıya. Muhalefet simetrik değil asimetrik. Netanyahu ile Cumhurbaşkanımızı aynı cümlede zikretmek gözden kaçmış bir hareket değildir. Ondan sonra Rize’ye gitmek de gözden kaçmış bir hareket değildir. YouTube’da da görüyoruz asimetriği. Tekrar bir çıkış başladı. Musab’ın çıkışı mesela. O soru değildi. Drone saldırısıydı, Sayın Bakanımız da bertaraf etti. Savcı’nın Çağlayan Adliyesinin önünde beyanda bulunması alışılmış bir hareket miydi? Karlov’a suikast alışılmış bir hareket miydi? Musab denen şahsın yaptığı şey gazetecilik miydi, soru muydu?
Herkes neyin ne olduğunun farkında. CHP’li siyasetçilerin de bunları görmemeleri mümkün değildir. Fakat işine gelme meselesi. Ne olursa olsun Cumhurbaşkanı insin. 15 kere seçim kaybedince veya toplamda 70 sene iktidara gelmeyince böyle bir psikoloji oluştu.
(Muhalefet partilerinin erken seçim söylemi) Muhalefet erken seçim istiyor ama ne adayı belli, ne yapılacak ortaklıklar belli. Kendi problemleridir. Çırpınıp duruyorlar. HDP bir yandan diyor ki beni ya içinde kabul edeceksin ya kullanamayacaksın. Onlar da çırpınıyor. Bu süreçte mümkün olan bir şey değildir. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Bahçeli bunu beyan etmişlerdir. Türkiye’de seçime ihtiyaç yok şu anda. Kamuoyu yoklamalarında ekonomiyi kim iyileştirir denildiğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti kadroları işaret edilmektedir.
"OLDUKÇA PROFESYONEL YAPIMLAR..."
- Hilmi Daşdemir, OPTİMAR Başkanı
Geçmişte de buna benzer hadiseler yaşadık. Bir taraftan organize suç şebekesi küresel olarak dünyada dizayn edilen bir ülkenin himayesinde. Oldukça profesyonel birtakım yapımlar ortaya koyuyor. Burada teknik bir destek var aynı zamanda senaryo desteği var.
Yakın zamanda Sayın Berat Albayrak bir şekilde Sayın Erdoğan’ın yanından uzaklaştırıldı. Ne olursa olsun Erdoğan ya da AK Parti aleyhine girişimde olmayacak bir isimdi. Şimdi de AK Parti’nin, özellikle FETÖ, PKK, DEAŞ gibi terör şebekeleriyle mücadele ettiği noktada çok başarılı olmuş Soylu’nun hedefe konulduğunu görüyoruz. Süleyman Soylu, Sedat Peker’e cevap verdiği için hedefe konmuş değil. O zaten hedefe konacaktı, senaryo gereği gündeme geldi. İddiaların da ne kadar boş olduğu görüldü.
"HEDEF ERDOĞAN'I YALNIZLAŞTIRMAK"
Netanyahu’ya benzetme, hemen ondan sonra Rize’ye gitme… Bunlar birbirinden bağımsız olarak değerlendirilemez. Temelde bir senaryonun adım adım işletilmesidir. Bunları tek tek gündeme getirmek, Ardından Erdoğan’ı yalnızlaştırılmak hedef. Bu noktada bazılarının suskunluğunun da not edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Eğer orada herhangi bir şekilde birileri kendilerine alan açmak istiyorlarsa yakında bir alan bulamayabilirler. Bunu sosyoloji açısından, şu an gelinen siyasal düzlem açısından söylüyorum. AK Parti’nin MHP ile birlikte oluşturduğu Cumhur İttifakı Türkiye’yi 2023’e götürecek. Bunun en önemli hedeflerinden biri de Türkiye’yi terör örgütlerinden, küresel sistemin hedeflerinden kurtararak tam bağımsız Türkiye oluşturmaktır.
Erdoğan istese küresel sistem destekler başbakanlığına ya da cumhurbaşkanlığına devam ederdi. Küresel sistemde Türkiye’nin bağımsız olması istenmiyor. Doğu Akdeniz’de Türkiye kendisine verilene razı olsaydı, Suriye bu kadar karışabilir miydi? Bu soruların cevabında ne yapılmak istendiğini de biraz daha net olarak görebiliyoruz.
Adım adım ilerleyen bir senaryo var. Buna ilişkin olarak AK Parti’nin ve devleti yönetenlerin farkında olması gerekiyor. Kirli ilişkileri olan siyasiler ve gazeteciler gün yüzüne çıkacak, tasfiye edilecek.
Hedefteki dolaylı olarak Erdoğan ve AK Parti’dir. Bunu böyle görmek lazım.
KAYNAK: HABER7
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.