SALDIRGANLIK HASTALIKTIR
Ali Yalçın
Başkalarına psikolojik zarar verme niyeti taşıyan davranışlar saldırganlık tanımının bir parçasıdır. Saldırganlık davranışlarının üzerindeki tutumlar incelendiğinde; normalin dışındaki davranışlara beyin tümörlerinin neden olduğu tespit edilmiştir. Beyni tümörleşenlerin saldırgan davranışlarındaki artışın anla...yışla karşılanmasını ve tahammül gösterilmesini isteyen uzmanlar; karşı bünyede ileri düzeyde bir hastalığın olduğunu kabul etmemizi öğütlerler. Eğer beyin tümörü üreyen cinsten ise söz konusu bünye için saldırganlık artık hayatın bir parçasıdır. Saldırganlık hayatın parçası haline gelmişse ve bünye kendini hala sağlam olarak görüyorsa Eddy Fisher; böyleleri için “kendini sağlam bilen hastanın tedavisi olmaz” der.
İnsanları saldırganlığa sevk eden davranışların bilinçaltı sorgulandığında bazı sebeplerin ön plana çıktığı fark edilmiştir. Gücünü kaybetme endişesi bu sebeplerden biridir ve bazen en önemlilerindendir. Gücünü kaybetmek bir yenilgidir ve kabul aşaması agresifliklerin, salyaların dozajının ve düzeyinin artacağını gösterir. “Bir adam yenildi mi, bu yenilgi onun yeni saldırılarına yol açan bir kapıdır” diyen W. Shakespeare, bilimsel tespitleri adeta tek sözde özetlemiştir.
Sendikal mücadelede tükenmişlik duygusu sindirmeyi değil saldırmayı getiriyorsa, kışkırtmalar karşısındaki sükûnet mantığını güce dayandırır. Gücünü iradesinden alanlar, karşıda yaşanan hazımsızlığın doğal sonucunun şişkinlik olduğunu ve karın ağrısının neden kaynaklandığını bilirler. İnsan bünyesi için vücudun soğuk alması, üzerinde bulunan örtünün düşmesi, yediklerinin mideye oturması ve sindiriminin güçleşmesi sonucu oluşan şişkinliğin başka birçok nedeni olabilir.
Her yıl Mayıs ayına bir ay kala başlayan sendromun doğal sonucu olan saldırganlıkları eğer 3 ay kala başladıysa bu erken bunama değilse ileri yaş sendromu olabilir mi? Etkisini kaybedenlerin yetkisini de kaybetmesi ağız bozmaya neden olmuş olabilir mi? Cato; “öfkeli insan ağzını açar, gözlerini kapatır” der. Üzerlerindeki örtü düşürüldüğü için şişkinlikleri artanların, kral çıplak denildiği için aynaya bakmaktan kaçarak öfkelenmeleri ve gözlerini kapatıp ağızlarını açmaları beklenenin haricinde değildir. “Solcu-sağcı”, “komünist-faşist” kamplaşması ve “onlar mı-biz mi” sorusu duyguları harekete geçirmeye yetmiyorsa artık sendikal paradigma değişmiş demektir. Düşünür; “kızdığınız zaman dörde kadar sayın, çok kızınca küfredin” diyor. Bu sözü keşke söylemeseydi. “Gidenleri sayıp, öfke ile ağzına geleni söylemek” olarak algılayabileceklerin olacağını düşünseydi. Önceden kadrolu küfürcüleri vardı. Şimdi Genel Başkan düzeyinde cami duvarına bevl ediliyorsa, bunun bir tek sebebi olabilir o da: elden giden yetkiyi geri almak için tabanı motive edeceğine inanılan restleşmelerden medet ummak… Korkunun ecele faydası yok ne yazık ki.
Beyler, sis tabakası derin vadilerden kalkıyor, kutuplaştırmalar ve dumanlı havalar güneşi balçıkla sıvayamıyor, ışık rahatsız olanların gözlerinin kamaştırıyor ve birileri anlamakta zorlanıyorsa sorun; olsa olsa idrak yolları enfeksiyonu olabilir. Darbecilerin ırgatlığına soyunanlar gelinen noktada “En kötü demokrasi en iyi darbe rejiminden iyidir. Nerede bir darbe varsa Allah gazap eylesin” diyebiliyorsa iyileşme emaresi hala var denilebilir. Ümit kesmemek gerekir.
Allah’tan şifa diliyorum.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.