03 Mayıs 2024
  • İstanbul13°C
  • Ankara11°C

REFERANDUM, YÜZ YIL ÖNCE NEYE BENZİYORDU?

Hamdi Keleş

07 Mart 2017 Salı 14:31

Referandum oylaması, görünürde anayasa değişikliği maddeleri hakkında bir sistem değişikliğini öngörüyorsa da; seçmen nezdinde oylanacak olanın gerçekte/pratikte Tayyip Erdoğan nefreti ve sevgisi, dolayısı ile tasfiyesi ya da devamı yönündeki algı olduğu kanaatindeyim.
Hayır diyenlerin "aslında" getirilen Anayasa değişikliklerine olumsuz yaklaştığını düşünmüyorum. Dolayısı ile hayırcıların kararları, rasyonel bir zemine dayanmıyor, duygusal bir motivasyonla hareket ediyorlar, kanaatindeyim.
Evetçilerin anayasa değişliği hakkındaki teknik argümanları bana göre daha sağlam ancak onlar da mevcut denge hali bozulmasın diye duygusal hareket ediyorlar.
Referandum sonucunun hayır olması halinde ülkeyi kaosun beklediği, 7 Haziran koşullarına döneceğimiz konusunu düşünenlerle hemfikirim. Hayırcılar, beklentileri gerçekleştiğinde büyük resimde ne olacağı ile ilgili değillermiş gibi hareket ediyorlar: "Ben hayır derim, sonrasına bakarız, şartlar başka imkanlar yaratır", görüşündeler.
Anayasa değişikliği, Türkiye'de kayıkçı kavgasını bitirecek, iktidarı (yürütmeyi) anlamsız iç çekişmelerle ülkenin enerjisini bitiren bir pozisyon almaktan koruyacaktır.
1908 yılında; ortak amaçları, "Osmanlı'dan toprak koparmak ya da kendi devletini kurmak" olan çeşitli azınlıklarla koalisyon yaparak onları meşrulaştıran Ittihat ve Terakkiciler, "Hürriyet istiyoruz" mottosuyla ilk etapta Anayasanın tekrar yürürlüğe girmesini sağlamışlar, böylece sureti haktan nedenlerle Abdülhamit'in iktidarını sınırlamışlardı. Ardından da yine kendi kontrollerinde yapıldığı kuşku götürmez bir sosyal mühendislik çalışması olan 31 Mart Vakası ile Abdülhamit'i tasfiye ederek Devletin yönetimini kontrol etmeye başlamışlardı. İttihatçı Romantizmi, memlekette ayrılıkçı fikirlerin dahi rahatça basın yayın yolu ile konuşulabildiği, Anayasa etrafında herkesi eşit yaparsak azınlıklar neden ayrılsınlar şeklinde düşünen vizyonsuz, sorumsuz, çocuk saflığında bir düşüncedir. (Demokratik açıdan "Halk düşmanı" olmaları, 1912'den sonradır.) Nitekim ülkeyi soktukları bu erken anafor sırasında Bulgaristan bağımsızlığını ilan edecek, ayrıca Avusturya Bosna'yı, Yunanistan da Girit'i topraklarına kattıklarını açıklayacaklardır. Bu anafor, kısa zamanda Balkan Savaşları, Cezayir'in ve Ege Adalarının işgali ile fırtınaya dönüşecekse de hemen ardından Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı ile Kasırga halini alacak, canını zor kurtarmış olan göçmenlerden müteşekkil bugünkü Cumhuriyetimizin Kuruluşu ile sükut bulacaktır.
Meşrutiyetin ilanı ile Referandumun hayırla sonuçlanması arasında benzerlik görüyorum. Meşrutiyeti ilan edenler, iyi niyetimizin bizi ve toplumumuzu kurtarmaya yetmediğini yaşayarak gördüler.
Davranışlarımızın sonuçları ve onların olası sonuçları hakkında düşünmeli, tepkisel kararlar almaktan sakınmalıyız.
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.