24 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Ankara3°C

RAMAZAN ANILARI-2


Mübarek Ramazan ay’ı, feyiz ve bereketiyle gelip gidiyor. Manevi havasına doyum olmuyor. Evler de tatlı bir telaş içinde, iftar sofralarında iftariyeler ve dualar paylaşılıyor. Diğer taraftan, Ramazan günlerinin tatlı anıları da anlatmakla bitmiyor.

Henüz ilkokula başlamamıştım. 1959lar’da, rahmetli babamla birlikte camiye gidiyordum. O zaman elektrik yoktu. Cami de ‘’Lüks’’ adı verilen gaz yağı ile çalışan bir aydınlatıcı  vardı. Bizim de gaz yağı ile yanan fenerimiz vardı. Teravihlerde bu el feneri ile camiye gitmek benim pek hoşuma giderdi. Caminin bir penceresine koyardık ve caminin aydınlatılmasına az da olsa katkı  sağlardık. Ben, namaz surelerini teravih namazlarında (hocaların teravihleri namaz sureleri ile kıldırmaları sebebiyle) öğrendim. Hocalarımız mümkün mertebe teravih namazlarını (hatimle kıldıranlar müstesna) namaz sureleri adını verdiğimiz (Elem tere den nâs’a kadar olan) surelerle kıldırmalarının yararlı olacağını düşünüyorum. Böyle olursa; henüz sureleri bilmeyen çocuklar ve surelerde yanlışı olan cemaat’in hem namaz kılarken hem de sureleri öğrenmeleri sağlanmış olur.

Yine bu çocukluk yıllarımda ramazan ayında, akşam namazları  camilerde kılınırdı. Şimdilerde olduğu gibi akşam namazı  cemaat’i terk edilmezdi. Herkes yanında iftariyelikler getirir, ezanla birlikte oruçlar açılır ve iftariyelikler paylaşılırdı. Akşam namazı birlikte kılınır ve evlere (iftar sofralarına) huzur içinde dönülürdü. Böyle bir ramazan ayının akşam namazında bende babamla birlikte camideydim. Oruçlar açıldı. Cemaat biraz dışarıda eğleştiği için, imam kendisi kamet getirip namaza başladı. Ben de hemen imamın ardına durdum. Cemaatimiz içinde yerleri sabit olan bazı kişiler vardır. Bunlar başka yerde namaz kılmazlar! Rahmetli Ali amca da imamın arkasını kimseye vermezdi. İmamlığa vekâlet edecek yetenekte de değildi. Benim omzumdan tuttu, taa minbere doğru fırlattı. ‘’sirke olmadan küp’e girme’’ dedi. Çok üzülmüştüm. Bu günlerde de cemaatimizden bazıları, çocuklarımıza karşı camilerde böyle acımasızca davranmaktadırlar. Lütfen, ne olur, bir şekilde camilere gelen bu çocuklarımıza karşı biraz hoşgörülü olalım.

      Bazen insanın ağzından bir laf çıkar, ok gibi fırlar gider. Özellikle toplum karşısında sarf edilen bu sözün (doğru-yanlış olduğuna bakılmaksızın) ardında durulur. Hâlbuki yanlış bir ifade kullanılmışsa, hatadan dönmek fazilettir. Sinop merkez camii müezzini anlatmıştı. Olay 1980’li yıllarda cereyan etmiş. Bir ramazan ayında teravih namazı kılınacak. Kayserili bir vaizimiz var. İmam efendi, teravih namazını (kıldırması için) vaiz efendiye teklif etti. Vaizimiz yatsıyı normal olarak kıldırdı. Teravih namazına geçildi. Vaiz 10 rekâtta bir selam verdi. İkinci 10 rekâta geçtik, bu sefer 9 rekâtta selam verdi. Cemaat yüksek sesle itiraz etti. ‘’Eksik oldu, bir rekât eksik diye…) Vaiz dedi; -1 rekât daha kılalım tamamlayalım! Kalkıyor, tekbir alıp başlıyor namaza. Kıyam, kıraat, rükû, sücud yaptıktan sonra (1 rekât sonunda) tehiyyat’a oturup selam veriyor. Cemaat toplu halde tekrar, olmadı diyor. Vaiz oldu diyor. Bir tartışma başlıyor. Tansiyon yükseliyor. Müezzin (cemaatin önüne geçip) devreye girip, cemaat’e şöyle sesleniyor; ‘’Siz vaizden iyimi bileceksiniz?’’ Cemaat susuyor. Müezzin sonucu şöyle anlatıyor; ‘’Olmadığını (iki rekât daha kılıp öyle selam vermesi gerektiğini) bende biliyorum ama, ortalığı yatıştırma adına böyle bir inisiyatif kullandım.’’

      Harun Hoca (akrabam) anlatmıştı.  İmamlık yaptığı köyde, kendisinden önceki hocanın başından şöyle bir olay geçiyor. İmam, kış mevsiminde cami’nin ısınma problemine çözüm getirmek için son cemaat mahalli denilen bölümü sunta ile kapatıyor. Soba kuruluyor ve beş vakit namaz sıcak bir ortamda eda edilmeye başlanıyor. Ardından Ramazan Ay’ı giriyor. Artık burası rahat, teravihleri de burada kılalım diyor. Lâkin, teravihlerde cemaat’in artacağını hesaba katamıyor. İlk sünnet kılınıyor. Kamet getirilip farz’ı kılmak üzere cemaat saf tutmaya başlıyor. İmam arkaya dönüp cemaat’in saf düzenini sağlamak üzere baktığında, hayli kalabalık olduğunu görüyor. Bir taraftan cemaat’i bu küçük yere nasıl sığdıracağım telaşı. Diğer taraftan müezzin kamet getirmiş, farz namaza başlama telaşı. Cemaat’e yarı dönük vaziyette, ‘’öne doğru yaklaşın! Cemaat öne doğru sıkışalım!’’ Diye sesleniyor. Bir taraftan cemaat öne doğru kayıyor. Diğer taraftan da kendisi yavaş-yavaş öne doğru ayaklıyor. İmam cemaat’i öne doğru sıkıştırken, kendisi de öne doğru kayarak duvara dayandığının farkında değil. Cemaat’in saf düzenini sağladığına kanaat getirince, ‘’Allahu ekber’’ deyip namaz’a başlıyor. Fatiha’yı ve zammı sure’yi okuyup rükû’a gitmek üzere ‘’Allahu ekber’’ diyor. Duvar’a dayandığının farkına varıyor ama, dönüşü yok. Rükû için ‘’Allahu ekber’’ der demez, arkadan bir meczup şöyle bağırıyor; -‘’Hoca! Cemaat’e yaklaşın, yaklaşın dedin. Cemaatle birlikte sen de öne doğru gidip duvara dayandın. Haydi, yat’ta göreyim seni!’’ Tabii cemaat içinde fıkırdamalar, gülüşmeler peş-peş’e geliyor.

      Birlik ve beraberliğimizin sembolü  olan teravihlerimizin kadir ve kıymetini bilelim. Mübarek Ramazan günlerinde geçen tatlı anılarımızı da (Öğüt alarak, ders çıkararak) hayırla analım. idrak ettiğimiz ‘’Mübarek Ramazan-ı Şerif Bayramınızı’’ tebrik eder, âlemi islam’a hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah’tan niyaz ederim.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.