OSMANLI RUHU GELİYOR MU?
Ümit Kahyaoğlu
Dış siyasette başdöndürücü gelişmelere tanık oluyoruz. Kavgalı olduğumuz komşu ülkelerle iyi ilişkiler geliştirilerek barış tesis edildi. Türkiye, komşularıyla problem istemiyor. Barışı tesis ediyor, siyasi ve ekonomik ilişkileri güçlendiriyor.
Uzun seneler terörist başına evsahipliği yapan, yıllardır kavgalı olduğumuz can düşmanımız Suriye, bugün yakın ilişki içerisinde olduğumuz ülkelerden birisi oldu.
Bir asıra yakın bir süredir kavgalı olduğumuz Ermenistan’la barışın tesis edilmesi ise çok önemli bir gelişme. Ermenistan’la yapılan protokolle dış siyasetteki bir ezber daha bozulmuş oldu.
Ermeni Diasporası tarafından ABD ve diğer batılı ülkelere dayatılan “Ermeni Soy Kırımı’nı kabul edin” yaygarası artık geçerliliğini yitiriyor. ABD ve diğer batılı devletlerin, Diaspora’nın içi boş laflarına ve isteklerine itibar etmesi nafile bir beklenti.
Gelişmiş ülkeler, “Türkiye ve Ermenistan anlaştı, barışı kabul etti, size ne oluyor diyecek.” Diaspora’ya.
Sözde Ermeni Soykırımı, Türk Dış Politikası’nda hükümetin elini kolunu bağlıyordu. Her yıl nisan ayında temcit plavı gibi dayatılan sözde soykırım yüzünden, hükümet dış politakada istediklerini gerçekleştiremiyor, gerekli adımları atamıyordu.
İmzalanan protokolden sonra Türkiye’nin eli önemli ölçüde rahatlamış oldu.
Batılı ülkelerin Türkiye’yi köşeye sıkıştıracak argümanları birer birer elinden alınıyor.
Türkiye artık daha güçlü ve daha etkili dış politika izliyor.
Türkiye’nin isteği ile yıllardır küs olan Suudi Arabistan ve Suriye barışıyor.
Gerilen Irak ve Suriye ilişkileri Türkiye’nin girişimiyle tatlıya bağlanıyor.
Afganistan ve Pakistan liderleri Türkiye’nin öncülüğünde İstanbul’da biraraya gelerek barış mesajları veriyor.
İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) Genel Sekreterliği Türkiye’ye geçiyor.
Batılı ülkeleri ve özellikle de İsrail’i tedirgin eden Türkiye-İran yakınlaşması gerçekleştiriliyor.
Türkiye, Batı Avrupa bölgesinden aday olduğu 2009-2010 BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliği seçimlerinde, Batı Avrupa grubunda birinci turda üçte iki çoğunluğu alarak 151 oyla tarihinde ilk kez BM Güvenlik Konseyi'nin üyesi oluyor.
ABD başkanı Barack Obama ilk yurt dışı gezisini Türkiye’ye gerçekleştiriyor.
Gürcistan tarafından alıkonulan Türk Bandıralı geminin tutuklanan kaptanı ve diğer gemi çalışanları Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun bir telefonuyla serbest bırakılıyor.
İlk kez bir İsrail Cumhurbaşkanı’na Türk Başbakanı tarafından bütün dünyanın gözü önünde tepki gösteriliyor. İsrail Cumhurbaşkanı adeta Türk Başbakan’dan fırça yiyor.
Konya’da yapılması planlanan Nato Tatbikatı’na Gazze’yi bombaladığı gerekçesiyle İsrail davet edilmiyor.
Gerek Ortadoğu’da gerekse de Kafkasya’da Türkiye’nin izni olmaksızın hiç bir plan uygulamaya konulamıyor.
Türkiye bölgesel bir olma yolunda hızla ilerliyor.
Şimdiden bölgesel bir güç olduğunu söylemek daha doğru olur.
Bütün bunlara ilave olarak özellikle dikkatinizi çekmek istediğim bir husus daha var.
Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, bir konuşmasında Türkiye’nin Lozan’daki nihai sınırlarına ulaşmadığını kaydediyordu. Satır arasında söylenen bu cümle oldukça önemliydi. Davutoğlu, Türkiye’nin Misak-ı Milli Sınırlarından bahsediyordu.
Nerelerdi Misak-ı milli Sınırları?
O’nu da Atatürk’ün ağzından dinleyelim.
Amerikalı General Mc. Arthur'un, hatıralarında, "Büyük devlet adamlarından biri" olarak tanıdığını ifade ettiği Atatürk'le 1933'te Ankara'da bir mülâkat yapar.
Mülâkatta şöyle denilmektedir:
Mç.Arthur; "Sizin Türkiye'nin geleceği hakkında tasavvurlarınız nedir?"
Atatürk; "Allah nasip eder, ömrüm vefa ederse Musul, Kerkük, ve Adalar'ı geri alacağım. Selânik de dahil Batı Trakya'yı Türkiye hudutları içine katacağım."
İşte Sayın Davutoğlu’nun Türkiye’nin nihai sınırlarına ulaşmadığı dediği sınırlar.
Bu sınırlara ulaşmak ancak büyük devlet olmakla, Osmanlı ruhunu taşımakla ve büyük düşünmekle gerçekleşir.
“Vatan elden gidiyor, ülke bölünüyor.” gibi içi boş sözler, bazı komplekslilerin ve sahte vatanseverlerin seslendirdiği, lakırtılardır.
Onlara da hak vermek gerekiyor.
Çünkü Türkiye’nin bugün geldiği nokta, onların idraklerinin çok çok ötesine ulaşmış bulunuyor.
Başdöndürücü gelişmeler ve yeniden yakalanan Osmanlı Ruhu, iktidarları elden gideceği için en çok onları korkutuyor.
Türkiye’nin yolu açık, geleceği aydınlık.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.