22 Kasım 2024
  • İstanbul17°C
  • Ankara15°C

ÖĞRETMENİ KİM DEĞERSİZLEŞTİRİYOR?

Talat Yavuz

25 Kasım 2019 Pazartesi 09:58

Bir aşırılık ve akıl tutulması yaşanıyor. Sosyal medyanın herkesi medya patronu yaptığı günden beri haklı haksız, doğru yanlış, iyi kötü birbirine iyice karışmış durumda. Böyle daha ne kadar gider, toplum olarak aklımızı ne zaman başımıza alırız bilmem ancak yeniden bir sorgu dönemine girmeliyiz.

Cumhuriyet Bayramı, 10 Kasım törenleri derken dün öğretmenler gününü kutladık. Bir hafta önce, 10 Kasım törenleri üzerinden koparılan fırtınaya şahit olduk. Dün ise Konya Valisinin, tören esnasında, oturuşunu beğenmediği bir gazeteciyi, öğretmen zannederek paylamasını gördük. Neredeyse olaysız tören yapamıyoruz.

Öğretmenler günü kutlama törenlerinde bile öğretmenler bu şekilde azarlanabiliyorsa durup düşünmek gerekir. Vali bey adeta kendini kaybediyor. Bir an; “bugün öğretmenlerin günü, sadece bu öğretmeni değil bütün öğretmenleri kırmış olurum” diye bile düşünmüyor. Vali beyin tek çıkış yolu var, o da bugün bir öğretmenler odası, arkasından da efsane vali Recep YAZIOĞLU’nun mezarını ziyaret etmesidir.

Çabuk unutuyoruz. Birkaç yıl önce, Yalova valisinin azarından sonra kalp krizi geçirerek vefat eden Halil Serkan öğretmeni; birkaç hafta önce, “Her gün pamuk ipliğine bağlısınız sözünden bıktım, usandım.” Diyerek intihar eden Saadet öğretmeni çabuk unuttuk.

Velileri ve mülki amirleri bir kenara bırakarak biraz kendimize bakalım. Son yıllarda, eğitim yönetiminde çok önemli bir zihniyet değişikliği yaşanmasına ve bu kadar seminerlere rağmen, Saadet öğretmeni intihara götüren süreç nasıl yaşanabiliyor? Hadi, veli ve mülki idare amirlerini anladık, bir öğretmeni en iyi anlaması gereken yine bir öğretmen olmalı değil mi? Bize ne oldu böyle?

Özensiz 10 Kasım törenleri üzerinden ibretlik olaylara şahit olduk. Sonuna kadar kefil olduğumuz arkadaşlarımıza sahip çıktığımız, “kusurları” kadar işlem görsünler dediğimiz için biz hedef olduk. Otuz yıllık meslek hayatında, sicillerinde en küçük bir iz bulunmayan arkadaşlarımızın, dikkatli olmaları konusunda uyarılması yeterliyken, açığa alınması hangi vicdana sığar?

Bunları yapanlar kim? Bunları yapanlar, kurduğu internet siteleri üzerinden her gün onlarca meslektaşının hakkına giren, yazdığı yazının altına adını yazamayacak kadar korkak, sanal haysiyet cellatlarıdır. Yakın zamana kadar aynı ilçede çalıştığı arkadaşını ihbar ederek, birileri nezdinde itibar kazanmaya çalışan omurgasız, asalaklardır. Bunları, erdemin ve ahlakın hakim olması gereken eğitim camiasından ayıklamadıkça, deşifre etmedikçe valilerden ve velilerden şikayetçi olmamız bir anlam ifade etmeyecektir.

Öğretmenlerimizin ve idarecilerimizin onurunu koruma sorumluluğunda olan yetkililerin; sosyal medyada köpürtülen, internet sitelerinde çarpıtılan, makam odalarında kullanılan kasıtlı haberlere teslim olmaları, bir süreç başladığında sessizliğe gömülmeleri anlaşılır gibi değil. Hâlbuki son darbeyi vurmak için değil, yönetip sahip çıkmak için adım atmalısınız.

Yaşanan olaylar göstermiştir ki, öğretmene şiddetin sadece fiili müdahale olarak algılanması büyük bir yanılgıdır. Düzenleme yapılırken asılsız şikâyetler, internet ve sosyal medya ortamlarındaki saldırılar, mobbing ve itibar suikastları da kanun metnine girmeli, faiilerin eğitimci olması, bakanlık merkez teşkilatında, il milli eğitimlerde ve sanal olması yaptırımları ağırlaştırıcı etken olarak düzenlenmelidir. Düzenlenmelidir, çünkü öğretmeni sadece vatandaşlar değil faklı kimliklere ve rollere bürünmüş sözde eğitimciler de değersizleştiriyor, hedef alıyor.

Kİnsanların asaletinden dolayı susmasından aldıkları cesaretle, mesai arkadaşlarına internet siteleri üzerinden yapılan hakaretlerin yaptırım maddeleri 657 Sayılı Kanun’da düzenlenmişken, bu saldırılara daha ne kadar seyirci kalınacak?