25 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Ankara-1°C

ÖDEV YASAĞINA UYMAYAN ÖĞRETMENİ DÖVEBİLİR MİYİZ?

Talat Yavuz

22 Ocak 2018 Pazartesi 12:18

Bu öğretmenleri anlamak mümkün değil. Öğrenciye ödev verme deniyor, hala bir yolunu bulup ödev vermeye çalışıyorlar. Ne istiyorlar bu masum yavrucaklardan? Bırakın iki hafta dinlensinler!

Son yıllarda öğrencilerin ve velilerin hoşuna gidecek ne varsa onu yaparken, öğretmenleri toplum nezdinde değersizleştirip kenara itiyoruz. Sanki bakanlığa, velilere ve öğrencilere rağmen ödev vermek için can atan bir öğretmen kitlesi var. Sanki ödev, öğrencinin değil de öğretmenin işine yarayacak. Sanki öğretmen, bir yolunu bulup öğrencisine ödev vermeyi başarırsa, amacına ulaşmış olacak ve tatile mutlu çıkacak.

Her yarıyıl tatili yaklaşırken ödev konusu tartışılır, sonunda yetkililer arzı endam ederek, öğrencileri, öğretmenlerin elinden kurtarmış kahraman edasıyla boy gösterir, ödevin yasaklandığını ve ilgili genelgenin yenilendiğini söyleyerek bütün puanları toplar ve böylece ülkemizin köklü bir eğitim problemi daha çözüme kavuşmuş olur. Öğretmenler mağlup ve üzgün; yetkililer, öğrenciler ve veliler muzaffer ve mutludur artık.  

Yıl içinde çok ödev veren öğretmen makbulken ve veliler tarafından el üstünde tutulurken söz konusu yarıyıl tatili olunca ne değişiyor? Kimsenin aklına, bu tartışmalar hangi yaş grubu için yapılıyor diye bir soru bile gelmiyor. Bu tartışmalar, sanki ilkokul öğrencileri hatta sadece birinci sınıflar için yapılıyor gibi bir kanaat üzerinden yürüyor. Sınavlara hazırlanan sekiz ve on ikinci sınıf öğrencilerini, hatta ara sınıflardaki ortaokul ve lise öğrencilerini, velilerin sınavlara hazırlarken ne hallere soktuğunu bilmiyormuşuz gibi tartışıyoruz da tartışıyoruz, bir kandırmacadır gidiyor.

Ödevi irdelediğimiz kadar aileler; çocuklarımıza kendi sorumluluklarını üstlenmeleri konusunda nasıl yaklaşıyoruz, hangi sorumlulukları verebiliyoruz, günümüzde çocuklarımızın problemi nedir, uzmanlar ve eğitimciler bu konuda neler söylüyor, araştırma bulguları nedir diye kafa yorsalar, ödev tartışmasının ne kadar anlamsız ve gereksiz olduğunu göreceklerdir. Anne babaya bağımlı, bütün aile etrafında pervane olmuş, sorumluluk duygusunun gelişmesi için fırsat oluşturulmamış, bir dediği iki edilmeyen çocuğa, yarıyıl tatilinde ödev versen ne olur vermesen ne olur?  

Eğitime dair tartışmalarımız maalesef hepsi bu türden tartışmalar. Kamuoyunun duyarlı olduğu böyle dönemlerde, eğitim diye derdi olanlara düşen görev, popülist davranarak şirin görünmek değil, problemin kaynağını, konunun özünü, bilimsel verilere dayalı ortaya koyarak, ülke ve insanlık yararına katkı sunmak, yön vermek olmalıdır. Hep kolay olanı, beğeni toplayanı yaparak sadece kendimizi kandırmış, ekibimizin motivasyonunu bozmuş oluruz.

Özetle günümüzde çocuklarımızın şehir hayatından, sosyal medyadan, bilinçsiz ebeveyn davranışlarından, eğitim yöntem ve tekniklerimizden, sadece akademik başarıya odaklanmış eğitim sistemimizden kaynaklı; inisiyatif alma, girişimde bulunma, kendi kendine iş yapabilme yetersizliği problemi var.

Dinlenmek bir ihtiyaçtır. Her bireyin, öğrenci de olsa kendi sorumluluğunu taşıyabilmesi önemli bir haslettir. Ödev konusunda, en doğru kararı verecek olan, öğrencisini en iyi tanıyan kişi olarak öğretmendir. Öğretmen, yarıyıl tatilinde vereceği ödev veya çalışmayı, yıl içinde verdiği ödevlerden farklı planlamaya en yetkin kişidir. “Ödevi yasakladım, bol bol kitap okuyun.” Deyince de farkında olmadan ödev vermiş oluyorsunuz. Ödev, şu kadar problemi çözün, şu parçanın özetini çıkarın, şu konuda kompozisyon yazın, günde şu kadar test sorusu çözün demek değildir. Gezmek, akraba ziyareti yapmak, resim çekmek de bir öğretmenin vereceği ödev olabilir.

Korkarım bu tartışma gelecek yıllarda böyle devam ederse veliler: “Çocuklarımıza ödev veren öğretmeni dövebilir miyiz?” diye ALO 147’yi arayarak bakanlıktan izin isteyecekler. Abartmayalım, oluşan kamuoyu duyarlılığını fırsat bilerek velileri doğru bilgilendirelim ve doğru yönlendirelim.

Talat YAVUZ

Eğitim Bir Sen İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı