23 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Ankara16°C

?NEMELAZIM?



İlginç bir kelimedir “nemelazım”.

Kimi kelimeler tam irdelenmediği zaman içerisindeki derin manalar fark edilemiyor.

 Şimdi çok sıradan bir sözcük gibi görünen “nemelazım” ın bir hikayesi var ki hatırlamakta faydasını umduğum için bu köşeye taşımayı gerekli buldum.

Osmanlı padişahlarından Kanuni Sultan Süleyman, devrin şeyhülislamı Zenbilli Ali Efendi’ye mektup yazıyor.

Kanuni Sultan Süleyman, Osmanlı İmparatorluğunda bazı işler galiba yolunda gitmemiş olacak ki, mektubunda, toplumdaki bozulmaların önüne geçmek ve devleti yıkılma tehlikelerinden korumak için ne gibi tedbirler alınması gerektiğini sual ediyor.

Zenbilli Ali Efendi mektubu okuduktan sonra,

Bir kağıda şöyle yazıyor:

El cevap: “Nemelazım”

Zenbilli Ali Efendi, Kanuni’den gelen mektuba bir kelimelik cevapla yetinmeyi kafi buluyor.

Ve, 

Bir kelimeden ibaret cevabi mektubu Sultan Süleyman’ a gönderiyor.


***   ***   ***

Kanuni, Zenbilli Ali Efendi’ den gelen “nemelazım” cevabını yorumlamada zorlanır, Şeyhülislam Zenbilli Ali Efendi’ benim sualime nasıl olur da kayıtsız kalmak gibi manalara gelen bir kelime ile cevap verir.

 Kanuni, iyice düşündükten sonra Zenbilli Ali Efendi’ nin yanına gider. Zenbilli Ali Efendi’ ye,

- Siz benim sorumu doğru anlamadınız galiba, mektubuma “nemelazım” diye bir cevap yazmışsınız.

Zenbilli Ali Efendi:

- Hayır mektubunuzu doğru anladım. Sorunuzun cevabı ‘nemelazım’ dır. Bir memlekette insanlar nemelazımcı olurlarsa, sorunlarla ilgilenmezlerse o toplum çözülmeye başlar.

Bir toplumda insanlar hep nemelazım der geçerlerse işte  devlet o zaman çöker. 

Bir komşudan dinlediğim bir nemelazım öyküsü var ki buraya almayı bir zaruret gördüm.

Yirmili yaşlarda lise mezunu bir genç, ecza deposunda çalışmaya başlamış. Depoda hamallık işlerinde görevliymiş. Zemin kat deponun bir de asma katı varmış, orada da patronun odası bulunuyormuş.

İşçilerin depoya girip çıkarken ve gün içerisindeki çalışmalarını asma kattan gözlemlermiş patron.

Deponun kapı girişinde iki yanı kolilerle yığılı dar bir koridoru varmış. İşçiler de depoya girip çıkarken her gün o koliye sürtünerek, çarparak gider gelirlermiş. İşe yeni başlayan genç ise bir gün koliyi yerinden alarak biraz uğraşıdan sonra daha müsait bir alana yerleştirdikten sonra yoluna devam etmiş.

 

      Böylece hem kapının önü açılmış, hem de ecza deposuna giriş çıkışlar daha rahat hale gelmiş. Meğerse o koli uzun zamandır orada duruyormuş da depo çalışanlarından hiç kimse o koliyi yerinden alıp başka yere koymuyormuş. İşçiler her gün o koliye çarparak gider gelirlermiş.

      Ecza deposunun sahibi bir süre sonra kolinin yerini değiştiren genci yanına çağırmış ve şöyle demiş:

Bundan sonra bu deponun müdürü sensin. Bu anahtarlarda senin makam aracınındır. Bundan sonra bölgemizdeki diğer ecza depolarının denetimi ve yönetimini de sana veriyorum. Maaşın da artık asgari ücret değil 3000 lira olacak.
Ecza deposunda çalışan diğer işçiler, şefler olayı anlayamamışlar günlerce.

     Patron da günü zamanı gelince işçilerin her gün nemelazım diyerek ilgilenmedikleri ve çarparak geçtikleri o kolinin yerini değiştirmenin hikmetini, mükafatını anlatmış…

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.