23 Kasım 2024
  • İstanbul15°C
  • Ankara15°C

NE VİCDANSIZ İNSANLAR VAR BU HAYATTA

Hasan Demirci

14 Şubat 2024 Çarşamba 15:52

 

En yakın arkadaşının, sana bir sürprizim var bu akşam evime davet ediyorum şeklindeki ısrarlı teklifine duyarsız kalamaz.

Elim boş gitmeyeyim diye pastaneden güzel bir çikolata paketi hazırlayıp vaktinde arkadaşının evine varır ve zilini çalar.

Bir süre bekler ancak kapı açılmaz. Kendi kendine kapıyı üç kez çalma hakkım var nasılsa der, ısrarla tekrar çalar zili.

Neden sonra arkadaşı üzerinde kana bulaşmış bir önlük, elinde bıçakla beraber kapıyı açar. Arkadaşına Hoşgeldin diyerek salona alır, mutfaktaki işini bitirmek için izin ister. Bir müddet sonra mükellef bir sofra, ortada büyükçe bir tabakta köfte yığını, yanında yeşillik ve soğan salata.

Adamın ağzının suyu akar. Zaten iyice acıkmış bir şekilde tam yemeğe hazırlanırken, arkadaşı "biliyormusun ne zamandır böyle bir sofrada seninle yemek yemek istiyordum" diye söze başlar.

Böyle bir ziyafet, böyle bir ikrama duyarsız kalınmaz diyerek arkadaşına teşekkür eder. Ne zamandır böyle bir köfte yemeği çok Arzu etmiştim diyerek memnuniyetini dile getirir.

Yemek bittikten sonra arkadaşına sana bir sürprizim var demiştin, neydi sürprizin deyince arkadaşı;
-Biraz önce yediğimiz köfteyi neden yaptım biliyormusun?

-Hayır, neden yaptın?
-Bu gün ölen kardeşinin etinden bir parça alıp ondan yaptım..... 

Sonrası mı, sonrası yok. 
Çünkü tamamen uydurma bir senaryo ile bir konuyu dramatize etmeye çalıştım.

Bu güne kadar "Gıybet haramdır" diye çok söyledik. Ayet ve hadislerle olayı anlatmaya çalışıp sakındırmaya çalıştık. Hutbeler ve vaazların vaz geçilmez konusu oldu. Ancak ne var ki gıybet hala büyük bir sorun, bir çığ gibi katlanarak büyüyüp gidiyor.

Bir abimiz "hocam yazılarını okuyorum, gıybetle ilgili bir yazı yazarmısın" deyince böyle bir giriş yapmaya karar verdim.

Tamamen senaryo, tamamen uydurma bir hikayede serd ettiğimiz olayın bir an gerçek olduğunu düşünseniz ne kadar vahşet ve feci, ne kadar dehşet bir olay olduğunu söylemeye gerek yok sanıyorum. 

Gıybet, bir kimsenin arkasından hoşuna gitmeyecek şeyleri söylemektir. Halk arasında dedikodu, gıybet ile aynı anlamda kullanılmaktadır. 

Gıybet ile ilgili Ayeti bir daha hatırlayalım mı.
"Birbirinizin gıybetini yapmayın; herhangi biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Tabii ki bundan tiksindiniz!" Hucurat 12

Hikayeyi gerçek olarak düşünürsek ne tiksindirici bir durum. Ama gıybetten vazgeçmediğimiz için aslında gerçekte olanda bu. Her gıybet yapan, ölü kardeşinin etini çatır çatır yemeye devam eden kimse gibidir malesef.

Gıybet eden kimse aynı zamanda salih amellerini de bitirip tüketir. Ehli ilim der ki,

Müflisler üçtür. 

1- Av Köpeği : Koşturur yakalar yorulur Başkası elinden alır. 
2- Cimri : Malı biriktirir biriktirir vefat eder, sonra başkasına geçer
3- Gıybetçi: Başkalarını gıybet ettiği için iyiliklerinin kazanımları (sevabı) gıybet ettiğine geçer.

Bir adam; 
Hz.Halid bin Velid'e (ra.) "Falanca adam senin hakkında konuştu" demiş. 
Hz Halid "Kendi sayfasıdır istediği ile doldurur" diyerek cevap vermiş.

Son olarak bir anekdot ile mevzuyu tamamlayalım. Hasan-ı Basrî kendini gıybet edenlere aldırmaz, bilâkis hediye gönderirdi:
Bir gün kendisine:
“Falanca seni gıybet etti.” dediler.
Hasan-ı Basrî o kendisini gıybet eden adama bir tabak helva gönderir ve;
“Duydum ki, hasenatını bana hediye etmişsin. Ben de, karşılığında sana helva gönderiyorum. Hasenatına lâyık değil; ama lütfen kabul buyur" der.

Gıybet için artık, 
"Tamam mı, devam mı" sorusunun zamanı gelmiştir, hatta geçmiştir bile.

Rabbim cümlemizi dedikodudan, gıybet ve su-i zandan muhafaza etsin inşallah...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.