NASREDDİN HOCA?YI NASIL BİLİRSİNİZ?
Her sene (5-10) Temmuz tarihleri arası Akşehir’de Nasreddin Hocayı Anma Programları düzenlenir. Bu senede 51. Uluslararası Akşehir Nasreddin Hoca Şenliğini geride bıraktık.
Nasreddin Hoca her şeyden önce Âlim, Mürebbi, Sûfi, Mutasavvıf, Muvahhid, Mütehallik bir kişidir. Pek çok Âlimden ders almış, özellikle Akşehir’de medfun Seyyid Mahmut Hayrâni Hazretlerinden nasiplenmiştir. O’na atfen söylenen pek çok fıkra’nın sonradan uydurulduğu bir gerçektir. Zira Kur’an’a, Sünnet’e, Ahlak’a mugayir bir sözü-tavır’ı, Nasreddin Hocadan beklemek o’nu tanımamak demektir.
1970’li, 80’li yıllarda Konya Yüksek İslam Enstitüsünde Öğretim üyeliği yapan ve benimde farsça derslerime giren, Arif Etik (rahmetli) hocamızdan işitmiştim. Derdi ki; ‘’Nasreddin Hocaya atfen âhali arasında dolaşan pek çok fıkra uydurmadır. Hocadan Şeriat’a mugâyir bir söz sadır olamaz. Nasreddin Hocanın eşeğe ters bindiği de vaki değildir.’’ Arif Hocamız Mevlâna’nın Mesnevisinin tamamını ezbere bilen, ayaklı kütüphane idi.
Nasreddin Hocayı hep fıkraları ile tanıdık. Hâlbuki onun Sûfi yönü hiç gündeme gelmez. Bir gün Hocaya çevresindekiler şöyle derler; ‘’Hocam ne olur bir keramet gösterseniz? ’’Hoca, 5-10 metre ilerideki ağaca dikkatlice bakar ve şöyle seslenir; -‘’Ey ağaç bana doğru gel. ’’ Herkes pür dikkat ağaca bakar. Ağaç kıpırdamaz bile yerinden. Hoca bir hamle yapar, ağacın yanına gider. Yanındakiler derler ki; ‘’Hocam bu ne hal?’’ –Hoca gayet rahat bir vaziyette şöyle der; -‘’Bizde ben’lik, gurur yoktur. O bize gelmezse, biz o’na gideriz.’’ Böylece, ‘’gerçek kerametin Kur’an ve Sünnet’e ıttıba’’ olduğu hakikatini gösteriyor.
Hoca bir gün konakladığı ahşap bina bir Han’ın ağaçlarının çürüyüp bel verdiğini görür. Hancıyı çağırıp ağaçların vaziyetini gösterir. Bir usta getirerek tamir etmesini öğütler. Hancı der; ‘’Hoca, sen bilmiyor musun? Her canlı lisanı hal ile Allah’ı zikrederler.’’ Hoca cevap verir; -‘’Evet biliyorum da, zikir halinde iken bu ağaçlar cezbeye gelip secdeye kapanmasından korkuyorum.’’ Der. Böylece, tedbir- tevekkül ilişkisine dikkat çeker.
Nasreddin Hoca 1284 Yılında Akşehir’de vefat etmiştir. Vefatından tam iki yüz yıl sonra, Akşehir halkı Ulu Cami’de Cuma namazı için toplandığı sırada; Hocanın türbedarı koşarak cami’ye girer. Cemaat’e şöyle seslenir; ‘’Ey âhali! Az önce türbeyi kilitleyeceğim sırada hocayı gördüm. Bana şöyle dedi; -Çabuk git, Ulu Camideki cemaati bura getir. Gelmeyenin canına okurum.’’ Halk önce önemsemez. Türbedar’ın ısrarı ve telaşı karşısında dışarı çıkarlar. Cemaat camii boşalttığı anda, Ulu Cami’nin koca kubbesinin büyük bir gürültü ile çöktüğünü görürler.
İşte böyle bir manevi değerin dünya çapında yankı bulması tabiidir. Ancak senelerdir hoca adına, hocanın kemikleri sızlatıldı. Hocanın inancı, ahlakı, kültürü ile bağdaşmayan pek çok efsaneler uyduruldu. Hocayı anma adına pek çok yanlışlıklar yapıldı. Son yıllarda Sayın Belediye Başkanı Dr. Mustafa Baloğlu’nun gayretleri ile bu etkinlikler biraz daha hocaya yaklaştırıldığını, yanlışlıklardan arındırıldığını müşâhade etmekteyiz. Nasreddin Hoca türbesinin bulunduğu Nasreddin Mezarlığı, terk edilmiş bir enkaz yığını görüntüsünden Baloğlu sayesinde kurtuldu. Mezarlığın ihata duvarlarını temelden yenileyip Hocanın şanına yaraşır hale getirdi. Türbe çevresi düzenli hale geldi. Şenlikler çerçevesinde oluşturulan işporta pazarı görüntülerini en aza indirdi.
Bütün bunların yanında ileriki yıllarda daha mükemmeli yakalamak adına bazı (acizane) taleplerim olacaktır. Yukarıda ifade ettiğim gibi Hoca, Âlim, fazıl bir kişidir. Hocayı temsil edecek kişilerin illaki sanatçı olması gerekmez. Selçuk Üniversitesinden bu işi yapacak pek çok ilim adamı bulunabilir. Bu da hocanın şahsiyeti ile mütenasip olur, diye düşünüyorum.
Şenlikler muvacehesinde Akşehir’in yerli dinamiklerinden azami faydalanılmalıdır. NİDA-DER, AK-YÖR-DER, SIRA YARENLERİ… Gibi, yöresel kuruluşlar desteklenip işbirliği yapılmalıdır. Değişik illerden el sanatları ile ilgili sanatçılar tespit edip davet edilmelidir. bakır işlemeciliği, seramik –porselen ustaları, Kumaş boyama, şişe cam sanatçıları, bıçakçı, kuyumcu, kilim ustaları, telkari, geleneksel İslami- Türk sanatları… Bunlar için ayrı, ayrı stantlar kurulup (kira alınmadan) teşvik edilmelidirler. Kültürel etkinliklere halkın ilgisi çekilmelidir. Böylece Hocanın şanına uygun etkinlikler yaraşır Akşehir’e.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.