MEVLİD
Ümit Kahyaoğlu
Bir Mevlid‘i daha kutlamanın heyecanını yaşıyoruz. Arapça’da Mevlid, “Doğum zamanı.” demektir. Peygamber Efendimiz’in doğum gününü kutluyoruz. Müslümanlar yine ibadethaneleri tıklım tıklım doldurup, ellerini semaya açarak, Yüce Yaratıcı’dan, O (SAV)’nun yüzü hürmetine “af” dileyecekler.
Tüm inananların dualarının kabul olmasını, bu kutlu günün hürmetine niyaz ediyoruz.
Mevlid kutlamaları Osmanlı dönemine kadar uzanıyor. İslam’ın ilk yıllarında olmayan bu gelenek, yaygın kanaate göre Kanuni Sultan Süleyman döneminde başlatılmıştır.
Bu güzel gelenek, günümüze kadar devam ede gelmektedir.
Osmanlı’da devlet tarafından, bizzat padişahın himayelerinde gerçekleştirilen kutlamalar, şimdi sadece camilerde yapılıyor.
Osmanlı dönemindeki Mevlid kutlamasını anlatan bir yazıyla devam edelim.
“Osmanlı teşrifatında. Hz. Peygamberin doğum günü kabul edilen 12 Rebîülevvel'de düzenlenen törenlerin başlangıcı hakkında kesin bilgi yoktur. Bazı vakfiyelerdeki kayıtlardan hareketle bunu Osman Gazi'ye kadar götürenler varsa da genel görüş, bu törenlerin Kanunî Sultan Süleyman döneminden itibaren saray protokolünde yer almaya başladığı ve III. Murad zamanında tamamen resmîleştiği şeklindedir.
Mevlid törenlerini saray, konak ve evlerde yapılanlarla, padişahın katıldığı mevlid alayı denilen merasim yürüyüşünün ardından bir selâtin camisinde yapılanlar olmak üzere iki grupta ele almak mümkündür. Topkapı Sarayı'ndaki törenlerin bazen Ağalar Cami’nde, bazen da Çinili Köşk'te, sonraki yıllarda ise başta Sultan Ahmed Cami olmak üzere Eminönü Valide Sultan, Eyüp Sultan, Beyazıt, Nusretiye ve Yıldız camilerinde gerçekleştirildiği bilinmektedir. Mevlid gününden önce protokole dahil devlet adamlarına davetiyeler gönderilir, ne zaman hangi camide hazır bulunacakları bildirilerek, davetlilerin tören kıyafetleriyle belirtilen saatte yerlerini almaları sağlanırdı. Osmanlı teşrifatında padişahın, merasim erkânı ve muhafızlarının katılımıyla saraydan belli bir güzergâhı takiben başka bir yere gidiş gelişini ifade etmek için "alay" kelimesi kullanıldığından mevlid okunacak camiye gidip gelmesine de "mevlid alayı" deniliyordu. Ancak bu tabir zamanla daha geniş anlamda kullanılıp rebîülevvelin on ikinci günü sarayda ve camide yapılan törenlerin tamamını kapsamına almıştır.
Mevlid alayı camiye yaklaştığında müezzin mahfilinde Feth Sûresi okunmaya başlar, sûre tamamlandığı sırada padişahın mahfil-i hümayuna geldiğini belli etmek için kafesin küçük penceresi açılır ve cemaat ayağa kalkarak bulunduğu yerde saygıyla eğilirdi. Müezzin mahfilinde "muarrif" denilen görevlinin Hz. Peygamber’in özelliklerini belirten "ta'rîf"i okumasının ardından Ayasofya ve Sultan Ahmed camilerinin vaizleriyle o caminin vaizi sırayla kürsüye çıkıp kısa birer vaaz verirlerdi; kendilerine de kürsüden indikten sonra bazı armağanlarla birlikte birer samur kürk veya ferace hediye edilirdi. Ayrıca her vaizin kürsüye çıkışı sırasında cemaate şerbet ve buhur sunulurdu. Ardından Süleyman Çelebi'nin Mevlid'inin okunmasına başlanır ve birinci mevlidhan ilk bahri bitirip kürsüden inince kendisine hil'at giydirilirdi. İkinci mevlidhan. "Geldi bir ak kuş kanadıyla revan / Arkamı sığadı kuvvetle heman" beytini okurken herkes hürmeten ayağa kalkardı. Bu esnada mahfıl-i hümayun tarafında perde arkasında bekleyen müjdecibaşı Mekke emîrinin gönderdiği mektubu sadrazamın önüne koyar, sadrazamın işaretiyle reîsülküttâb onu alarak müjdecibaşıyla birlikte padişahın huzuruna girerdi. Dârussaâde Ağası da mektubu kesesinden çıkarıp kendisine geri verir, o da okurdu. Daha sonra aynı zamanda Haremeyn nazırın olan Dârüssaâde ağasına samur kürk, reîsülküttâb ile müjdecibaşıya hil'at giydirilirdi. Ardından padişah Medine'den gönderilen hurmanın bir miktarını peşkir ağası eliyle sadrazama yollar, o da birkaçını alıp bir ikisini şeyhülislama verdikten sonra kalanını vezirlere ve orada bulunan diğer devlet erkânına dağıttırırdı; bu iş tamamlanınca peşkir ağasına bir miktar bahşiş verilirdi.
İkinci mevlidhan okumasını bitirip kürsüden inince hil'atini ve armağanlarını alır, yerine üçüncü mevlidhan çıkardı. Bu sırada Sultan Ahmed Cami'nin mütevellisi sadrazamın, Ayasofya Cami'nin mütevellisi şeyhülislamın, diğer vakıfların mütevellileri de vezirlerle defterdar, nişancı gibi devlet büyüklerinin ve ulemanın önüne şeker tablaları koyar, zamanı gelince de derecelerine göre zağarcıbaşı, Saksoncubaşı, muhzır ağa ve diğer ocaklılar bunları kaldırırdı. Üçüncü mevlidhanın ve arkasından mevlid duası yapan duahanın kürsüden inip hil'at ve hediyelerini almalarından sonra tören tamamlanırdı. Sadrazam ve yüksek rütbeli devlet ricali camiden çıkıp atlarına binerek abdest çeşmelerinin önündeki alanda padişahı selamlamak üzere beklerlerdi. Padişah da yine at üstünde bekleyenlerin önünden geçerken selamlanır ve alkış çavuşlarının alkışlarıyla uğurlanıp yine geldiği yoldan mevlid alayı ile saraya dönerdi.”
Mevlid Kandiliniz Kutlu Olsun.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.