Mesele çok.
Mesele çok.
Hangisi desem? Nasıl desem?
Kelimeler yetmiyor. Sözler yetmiyor. Yine de bir şekilde ifade etmek gerekiyor. “İnsan, teşkilatlanınca şehirli oluyor.” Derin söz.
Demek ki şehirli olmak için insanın bir araya gelmesi gerekiyor. Teşkilatlanıp donanımlı olması lazım.
İnsan şehirli olacak ki medenî olsun.
Rabbim, ne çok ölüm kusuyor şehir. Orta doğu kan gölü. Bombalanmış binalar. Altında kalanlar. Anneler, çocuklar, insanlar…
İzin vermiyor insana nefes almaya bu kirli eller.
Gazeteler vizyona giren yeni filmlerin tanıtımını yapıyor:
Üç yerli, sekiz yabancı film…
Rabbim, ne kadar kanıyor kalbim. Öldürülen minicik beyinler. Şehrin karanlığında son buluyor kimlik savaşı.
Tüketilen coca cola değil sadece tükenen insanlar.
Yeniden teşkilatlanıp insan olma hüviyeti çok mu ağır geliyor? Medeni bir geleneğin izlerini sürmek bu kadar mı zor?
Rabbim, bir zenciyim kalbinden bilmem ne kadar el ateşiyle tabancayla vurulmuş olan! Teslim olsam da düşmanlarım sadece rengimden dolayı vuracaklar beni!
Mesele şehrin içinde değildir teşkilatlanmak.
Mesele senin sen olduğun için yaşama kabiliyetini elinden alacak onlar. İşte çıkardım ağzımdaki baklayı. Bilmem ne zamandır oyalıyordu beni.
Güzel gözlü hafızlar. Allah’ın kelamını kalplerine indirenler. Şehrin içinde kıskıvrak yakalanmışlar karın tokluğuna bir hayat sürecekleri bu çağda.
Herkesin karnı doyar üç kap yemekle; ancak kendi kazandığı, emeği ile yaptığı yemekle doyar. Başkasının hakkına göz dikmiş olanlar hiçbir zaman doymayacaklardır.
İstatistikler tutuluyor; bilmem hangi ülkede daha fazla yüz losyonu satılıyor diye. Fesat ülkesinde kuruluyor tuzaklar. Öldürülen çocuğun masumiyetini bilen yok.
Mesele, mesele, mesele… Saymakla bitmez ki insan olmak zor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.