MEB’İN ÜVEY EVLATLARI

Aslında Meb’in mevsimlik işçileri de diyebiliriz çünkü yazın okullar kapanır kapanmaz işsiz kalıyorlar. Herkes tatili beklerken onlar gelmesin diye dua ediyorlar. Kimden mi bahsediyorum? Tabi ki ücretli Öğretmenlerden.

Bir öğretmen düşünün, 4 yıl boyunca lisans eğitimi alıyor, KPSS’ ye giriyor, öğretmenlik alan sınavına giriyor, belki de yüksek puan almasına rağmen kontenjana giremediği için atanamıyor. Her 4 öğretmen eksiğinin sadece 1 tanesi kadrolu atanabiliyor. Geriye kalan 3 kadro ya boş kalıyor ya da ücretli öğretmenlerle dolduruluyor.              

2017 yılından itibaren Eğitim Fakültelerine hiç öğrenci alınmasa, hiç Formasyon kontenjanı verilmese bile dört yıl boyunca biriken işsiz öğretmen sayısı beş yüz binleri bulacak. Peki çözüm? Şu fakirin, kıt aklıyla düşündüğü çözüm şöyle; Günümüz Teknoloji çağı, Üniversitelerin hangi yıl kaç mezun vereceği ve Meb’in hangi yıl kaç Öğretmen ihtiyacı olacağı belli. Buna göre 5 yıllık ya da 10 yıllık planlamalar yapılmalı, ihtiyaç yoksa Eğitim Fakültesi sayıları azaltılmalıdır. Eğitim Fakülteleri iki yıl öğrenci almamalı, bu süreçte mevcut öğretmenlerin uzaktan ya da birebir eğitim ile kendi alanlarında yüksek lisans/doktora yapmalarını sağlamalıdır. YÖK hiç bir üniversiteye Formasyon kontenjanı vermemeli, Öğretmenler sadece Eğitim Fakültesinden atanmalıdır.

Ücretli öğretmenlerin saat başı aldıkları ücret 11,33 lira. Bir ücretli öğretmenin aylık  alabileceği en yüksek tutar yaklaşık 1360 lira. Bu da kadrolu bir öğretmenin maaşının ortalama 1/3üne denk gelmektedir. 2017 yılı için belirlenen asgari ücret tutarı 1404 lira olduğu göz önüne alınırsa, ücretli öğretmenin maaşı asgari ücretten daha düşük maalesef.                             

Kar tatillerinde kadrolu öğretmenlerin ek dersleri kesilmezken ücretli Öğretmenlerin ek dersleri kesilmektedir.

Hafta sonu kurslarında, kadrolu öğretmenler iki katı ücret alırken, ücretli öğretmenler normal ek ders ücreti almaktadır.

Öğretmen kimlik kartları olmadığı için otobüs, tiyatro, sinema gibi yerlerde kadrolu öğretmenlerin yararlandığı indirimlerden faydalanamamaktadır.

Ücretli öğretmenlerin 2. sınıf öğretmen muamelesi görmesi de başka bir sorunları. Bazı öğrenciler, görev yaptığı yerdeki öğretmenler, hatta bazı veliler ücretli öğretmene kadrolu öğretmen kadar değer vermemektedir.

Ücretli öğretmenlik yapanların çalışma garantisi yoktur. Yerine biri atanırsa anında görevine son verilmektedir. Geleceği konusunda şüphe duyulan, ailesi ve çevresi tarafından da küçümsenen, önemsenmeyen bir öğretmenlik yapmak, bu öğretmenlerimizin psikolojisini bozmaktadır.

Çoğu iş garantisi olmadığı için evlenemedi. Babalık duygusunu, annelik duygusunu tadamadı. Aile nedir, çoluk çocuk nedir, hala bunları yaşayamadı.

Ücretli öğretmenlik yapanların sigortaları yaklaşık 15 gün yatmaktadır. Kadrolu öğretmenlerle aynı işi yapmasına rağmen az maaş alan ve sigortası tam yatmayan ücretli öğretmenlerin psikolojisi bozulmakta, bu durumda haliyle eğitimin kalitesini olumsuz etkilemektedir.

Ücretli öğretmenlerin büyük bir kısmı eğitim yılının ilk döneminde göreve başlayıp ikinci dönem KPSS’ ye hazırlanabilmek için görevi bırakmaktadırlar. Giden öğretmenin yerine bazen yenisi bulunana kadar dersler boş geçmektedir. Dersi boş geçen, sık sık öğretmenleri değişen öğrenciler olumsuz etkilenmekte, bu durumdan veliler de şikâyetçi olmaktadır.

Son olarak daha önce sosyal medyada okuduğum bir hatırayı paylaşmak istiyorum. Atama bekleyen, bu arada ücretli öğretmenlik yapan bir Öğretmen arkadaş, yerine baktığı Öğretmen doğum izninden dönünce ayrılmak zorunda kalıyor. Gitmek zorunda olduğunu, bunun son dersi olduğunu öğrencilerine açıkladığında öğrencisinin sorduğu soruya cevap veremiyor. İşte o soru:
”Öğretmenim duyurudaki listede sizin isminizin karşısında ücretli yazıyor. Eğer para toplanıp size verilecekse toplayalım verelim ama lütfen gitmeyin!”
Atanamayan öğretmenler kadrolu olana kadar, o günler gelene kadar milli eğitimden velilerimize, ücretli öğretmenlerimize sahip çıkmak boynumuzun borcu olmalıdır.