13 Mayıs 2025
  • İstanbul12°C
  • Ankara14°C

LİSEDE PROBLEM NE?

Talat Yavuz

12 Mayıs 2025 Pazartesi 16:07

 

Zorunlu eğitim tartışmasını, eğitim süreden ziyade sistemin kurgusu üzerinde yoğunlaştırmalıyız.

Tek tip ve on iki yıl zorunlu eğitim öğrencilerimize, ailelere, okullarımıza, iş dünyasına ve doğal olarak ülkemize olumsuz sonuçlarıyla yük olmuştur.

Problemi tam anlamıyla ortaya koyabilirsek çözümlerini de kolayca üretebiliriz. On iki yıl zorunlu eğitim, özellikle akademik başarısı düşük öğrenciler için zaman kaybı, meslek edinme imkânının ortadan kaldırılması, hayata geç atılma ve geleceğe dair umutlarının yok olması sonucunu getirmiştir.

Aileler için maddi yük, hayal kırıklığı ve çözümsüzlük getiren bir sistem olmuştur. Okullar için disiplin olayları, iş ve emek kaybı, öğretmenler için düşük motivasyonlu öğrencilerle çalışma mecburiyeti, başarılı ve gelecek vadeden öğrencilerle yeteri kadar ilgilenememe gibi sonuçlar doğurmuştur.

On iki yıl zorunlu eğitim iş dünyası için ihtiyaç duyulan her düzeyde iş gücü temininde zorluk demektir. Sanayide yaşanan problemi tanımlarken sıklıkla kullanılan “ara elaman” kavramını literatürden çıkarmalıyız. Anne ve babaların en kıymetlisine, ara elaman diyerek daha işin başında bütün kapıları kapatıyoruz. İşin özelliğine göre yeni unvanlar üretilmeli ve “… öğrencisi, usta, tekniker” şeklinde hitap etmeliyiz.

On iki yıl zorunlu ve tek tip eğitim sistemi, ülkemiz için insan ve maddi kaynakların boşa harcanması sonucunu getirmiştir. Atılan isabetsiz bir adımın on beş yıl sonra bizi getirdiği yer yukarıda özetlediğim yerdir.

Doğum oranlarının dibe vurduğu ve yok olma tehlikesini konuştuğumuz bir dönemde gençlerimizi harcayan sistemle devam edemeyiz. Çözüm için o kadar geç kaldık ki aileler, öğrenciler veya okullar kendi çözümlerini kendileri üretme arayışına girdiler. Bakanlık da sistemin özüne dokunmadan bazı önemli adımlar atmadı değil.

Özellikle Bakan Yusuf Tekin’in müsteşarlığı döneminde getirdiği, Mesleki Eğitim Merkezleri’ne lise diploması verebilme düzenlemesi ve açık lisenin yaygınlaştırılması, sistemi görece rahatlatan adımlar oldu.

Şimdi artık köklü çözüm zamanıdır. Yapılacak bellidir ancak çözüm hangi formülle üretilir buna tartışmalar, araştırmalar karar verecektir. Akademik başarısı olan ve üniversite eğitimine devam edecek öğrencilerin önünü açacak, diğer öğrencileri doğru zamanda meslek edinmeye yönlendiren ve alternatif çözümler sunan, öğretmenleri norm fazlası yapmayacak ve herkesi sürecin içinde diri tutacak bir sistem kurabilecek tecrübedeyiz diye düşünüyorum.

Yeni sistemi çalışırken dikkate alınmaması gereken bir söylem varsa o da şudur: Çocuklarımızı daha erken yaşta mesleğe yönlendirmeliyiz, hayata atılmalarının, aile kurmalarının önünü açmalıyız dediğimizde; çocuk işçiliği veya çocuk gelin gibi ezberlerle yapılan itirazlar.

Bu söylemlerin sahipleri, içine düştükleri çelişkiler hatırlatılınca niyetlerinin ne olduğu ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak zorunlu eğitim süresinin uzun olması gelişmişliğin bir emaresi değildir.

Tek başına anlamlı değildir. Diplomaların tartışıldığı, becerilerin ön plana çıktığı; yüksek diplomalıların değil işini iyi yapanların iş bulduğu ve daha yüksek gelir elde ettiği bir dönemde, başarı ölçütü sadece akademik başarı olan sistemle daha fazla devam edemeyiz. Herkes söyleyeceğini şimdiden söylesin, sonra söylenmesin.