KUL HAKKINI BİLİYOR MUYUZ?
Günlük hayatımızda karşılaştığımız pek çok ilişkiler vardır. Çalıştığımız işyerinde, alış veriş yaptığımız yerde, komşuluk ilişkilerimizde, dostlarımızla münasebetlerimizde, aile fertleri (Ana-baba, karı-koca, bacı-kardeş, evlat-ebeveyn) ilişkilerinde pek çok karşılıklı haklarımız vardır. Acaba bu haklarımıza ne kadar riayet etmekteyiz? Kul hakkının ne olduğunu biliyor muyuz?
Kul hakkı, başkasının bedenine, malına, kalp ve ruhuna verilen zarardır. Diğer bir deyişle; başkasına maddi ve manevi olarak verilen zarardır.
Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisinin 26. Cilt, 350. Sahifesinde kul hakkı ile ilgili şu bilgiler yer almaktadır. ‘’İslâmi kaynaklarda, insanların gereğini yerine getirmekle yükümlü oldukları haklar ‘Allah’ın Hakları’ (Hukukullah) ve ‘kulların hakları’ (hukûk-ı ibâd) şeklinde başlıca iki kısma ayrılmış, bazı kaynaklarda bunlara bir de hem Allah hakkı hem kul hakkı sayılan haklar eklenmiştir. Hukûkullaha riayet ‘Allahın emrine saygı’ (etta’zim li-emrillâh), hukûk-ı ibâda riâyet ise ‘Allah’ın yarattıklarına şefkat’ (eş-şefekatü alâ halkıllâh) deyimleriyle ifade edilir. Allahın emrine saygı, O’nun varlığına ve birliğine iman edip hükümlerine uygun şekilde yaşamakla gerçekleşir.
Kul hakları ise genellikle insanların canları, bedenleri, ırz ve namusları, manevi şahsiyetleri, makam ve mevkileri, dini inanç ve yaşayışları gibi konulardaki kişilik haklarıyla mallarına ve aile fertlerine ilişkin haklarından oluşmakta ve bunlara yönelik olarak yapılan kötülükler, verilen zararlar kul haklarına tecavüz sayılmaktadır. Bu tecavüz de ‘mazlime’ ve bunun çoğulu olan ‘mezâlim’ kelimeleriyle ifade edilmektedir. Belli bir kişiye verilen zararlar yanında zimmet, irtikâp, karaborsacılık, fitne, idarî baskı ve zulüm gibi ammenin maddi ve manevi haklarına ve menfaatlerine, huzur, güvenlik ve refahına zarar verme sonucunu doğuran her türlü faaliyet de çeşitli âyet ve hadislerle diğer İslami kaynaklarda kul hakkına tecavüz sayılıp yasaklanmıştır. Öte yandan kul haklarına dair hükümler aynı zamanda Allah’ın koyduğu hükümler olduğundan bunlar da geniş anlamda hukûkullah içinde görülmüş ve bu hakların gözetilmesi Allah’ın emrine saygı olarak değerlendirilmiştir.’’
Kul hakkı ile ilgili bir-kaç ayet meali;
1-‘’Ölçüyü tam yapın. Eksik verenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.’’ (Şu’arâ Suresi Ayet-181-182-183)
2-‘’Rüştüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın. Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız. (Birisi hakkında) konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa âdil olun. Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte size bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti.’’ (En’am Suresi, Ayet-152)
3-‘’Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı Allah’ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, (her şeyi olduğu gibi dosdoğru) yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah’tan korkup sakınsın da borçtan hiçbir şeyi eksik etmesin (hepsini tam yazdırsın). Eğer borçlu, aklı ermeyen veya zayıf bir kimse ise, ya da yazdıramıyorsa, velisi adaletle yazdırsın. (Bu işleme) şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek iki kadını şahit tutun. Bu, onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir. Şahitler çağırıldıkları zaman (gelmekten) kaçınmasınlar. Az olsun, çok olsun, borcu süresine kadar yazmaktan usanmayın. Bu Allah katında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Yalnız, aranızda hemen alıp verdiğiniz peşin ticaret olursa, onu yazmamanızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur. Alışveriş yaptığınız zaman şahit tutun. Yazana da, şahide de bir zarar verilmesin. Eğer aksini yaparsanız, bu sizin için günahkârca bir davranış olur. Allah’a karşı gelmekten sakının. Allah, size öğretiyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.’’ (Bakara Suresi Ayet-282)
Merhum A.Hamdi Akseki’nin ‘İslâm Dini’ isimli kitabının 279. Sahifesinde şu bilgiler yer almaktadır.
‘’Peygamber Efendimiz bir gün yanındaki Sahabelerine; ‘Müflis kimdir?’ diye sormuş. Onlar da: ‘Elinde, avucunda malı ve parası kalmayandır’ diye cevap vermişler. Bunun üzerine Peygamberimiz buyurdular ki; ‘Bilemediniz, asıl müflis şu adama derler ki, dünyada iken yapmış olduğu birçok ibadetler ve tâatların sevap ve hasenatı ile kıyamet gününde Allah’ın huzuruna gelir. Bu adam dünyada birçok ibadetler, hayırlar yapmış. Diğer taraftan da başkalarına zulmetmiş, kimini döğmüş, kimini söğmüş, kiminin canına tecavüz etmiş, kiminin malını almış, gönlünü kırmış, şuna buna eliyle ve diliyle eziyet etmiş… İşte bu hak sahiplerinin hepsi o adamın etrafına toplanacaklar, haklarını isteyecekler; (bana dünyada iken şöyle yaptı, hakkımı al yâ Rab) diye davacı olacaklar. Allahu Teâlâ bunun hayrat ve hasenatından husule gelen sevapları bunlara taksim edecek, fakat yine borcu kapanmayacak, nihayet onların günahlarını bunun üzerine yükleyerek Cehenneme gönderecek. İşte asıl müflis böyle olan adamdır.’’
Öyle ise biz de gözümüzü dört açalım. Dünyada iken hem Allah’a olan vazifelerimizi hakkıyla yapalım, hem de insanlara karşı borçlu olduğumuz vazifelerimizi yerine getirelim. Hiçbir ferdi hiçbir surette incitmeyelim. Şurası muhakkaktır ki; Müslümanlık, ferdî olmaktan ziyade içtimai bir dindir. İnsan yalnız kendisini değil, başkalarını da düşünecektir. Bunu düşünemeyenler vazifelerini tam yapmış sayılmazlar.
Hacımız-Hocamız, Âmirimiz-Memurumuz, Zenginimiz-Fakirimiz, Büyüğümüz-küçüğümüz hepimiz kul hakkına riayet etmeliyiz. Bilelim ki; kul hakkından kurtulmak mümkün değil.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.