Tunus'ta 2010 yılında başlayan Arap Baharı, özgürlük ve demokrasi getirmesi beklenirken, bölgeyi kaos kasırgalarına teslim etti. Katar'dan sonra Suudi Arabistan da bölgede istikrarsızlık üzerine kurulan yeni dizayndan nasibini aldı.
Suudi Arabistan'da yaşanan olağanüstü gelişmelerin etkisinin tüm bölgeye yayılmasından endişe ediliyor. Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi ve SETA Ankara Genel Koordinatör Yardımcısı Prof. Muhittin Ataman konuyla ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.
Bölgenin belirsizliğe doğru gittiğini belirten Ataman, "ABD, Körfez'deki bütün oluşumların merkezinde yer almaktadır. Körfez ülkeleri ciddi bir şekilde ABD ve İngiltere'ye bağımlı bir siyaset yapmaktadırlar. Sadece siyaset alanı değil, ekonomi ve eğitim alanı da bu iki ülkenin kontrolünde gelişmektedir. ABD yönetimi ve Bin Selman elbirliğiyle bölgeyi bir bilinmeze ve belirsizliğe sürüklüyor" dedi.
- Körfez'de yaşananlar ne anlama geliyor?
Donald Trump ABD başkanı seçildikten sonra ilk ziyaret ettiği ülkelerden biri Suudi Arabistan oldu. Trump'ın bu ziyaretinden hemen sonra Katar Krizi patlak verdi. Terör örgütlerine ve radikal gruplara destek verenlerin cezalandırılması talebine karşı faturayı Katar'a kesmek istediler. Bölgenin en güçlü iki ülkesi Türkiye ve İran'ın Katar'ın yanında tavır takınmasıyla uygulanan ambargo beklenen sonucu doğurmadı. Olan bitenin ABD'nin bölge politikasıyla doğrudan bir ilgisi vardır. Trump ve Bin Selman mutlak bir İran karşıtlığı yapmaktadırlar. Kısacası bölgesel dengeler bakımından Suudi Arabistan'da meydana gelen olaylar Amerikan iç politikasının Ortadoğu'ya yansıması olarak okunabilir. Bu operasyonun devamında Suudi Arabistan'ın bölgeye yönelik daha radikal bir siyaset izlemesi beklenmektedir.
- Suudi Arabistan'da başlayan bu gözaltılar ne anlama geliyor?
Bu gözaltıları bir kaç başlık altında değerlendirmek mümkündür. Bir kere, başlatılan operasyon Suud ailesi içinde bir hesaplaşmadır. Kurucu kral Abdülaziz'in 20'den fazla eşi vardı. Hangi oğlunun kral olacağı iki temel kıstasa göre belirlenmekteydi. En yaşlı kardeş olma durumuna veya annelerinin mensup olduğu ailenin gücüne bakarak kral seçiliyordu. Kral Abdullah'ın ölümünden sonra yerine geçen Selman bin Abdülaziz ilk iş olarak veliaht prens olan kardeşi Mukrin Bin Abdülaziz'i görevden aldı. Öz yeğeni ve bir önceki veliaht prens Naif Bin Abdülaziz'in oğlu Muhammed Bin Naif'i veliaht prens ilan etti. Oğlu Muhammed Bin Selman'ı ise ikinci veliaht yaptı. Bin Naif ek olarak içişleri bakanlığı yaparken, Bin Selman da savunma bakanlığına getirildi. Geçen Haziran ayında öz yeğeni Bin Naif'i de görevden alarak oğlu Bin Selman'ı veliaht ilan etti. 3 Kasım'da ise Kral Selman, geniş yetkilerle donattığı ve başına oğlunu getirdiği Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu'nu kurdu. Bütün operasyonu yürüten de bu komisyon ve başındaki Bin Selman oldu. Bununla da Abdülaziz'in Sudeyri Kabilesi'nden olan eşinin çocukları arasındaki rekabet Bin Selman lehine çözülmüş oldu. Bu gidişle Suudi hanedanı bundan sonra Selman'ın çocukları üzerinden devam edecektir.
- Suud halkı olaya nasıl bakıyor?
Son zamanlarda Suud Ailesine karşı Suudi Arabistan vatandaşları arasında artan rahatsızlıklara da popülist bir cevap verme amacını taşıyor olabilir. Halk tarafından eleştirilen kişilerin cezalandırıldığını göstermek ve halkın güveninin yeniden kazanmak amaçlanmış olabilir. Suudi Arabistan'da da halkın giderek siyasal bir bilinç kazandıkları müşahede edilmektedir. Bin Selman'ın uzun süredir tartışılan kadınların araba sürme yasağını kaldırma kararı alması ve dini polislerin yetkilerini sınırlandırma çabası da bu yöndeki adımlar olduğunu söylemek mümkündür.
- Riyad yönetiminin kurgusu istediği gibi gerçekleşecek mi?
Suudi Arabistan yönetiminin beklentisi tam olarak nedir, şimdilik belli değil. Bin Selman'ın alternatifi olabilecek güçlü ve popüler prenslerin gözden düşürülmesi süreci devam ettirilecektir. İkincisi, büyük bir mali meblağa el konulmuş oldu. Bu paranın Bin Selman'ın öngördüğü projelerde kullanılması amaçlanmış olabilir. Ekonomide yeniden yapılanmayı ve çeşitlenmeyi öngören 2030 Projesinin mimarı olarak yüklü miktarda finansmana ihtiyaç duymaktadır. Milyarderlere yönelik bu operasyonun ülkeden sermaye çıkışına neden olacağı kesindir. Siyasette yeni olan Bin Selman'ın hesap hatası yapma ihtimali oldukça yüksektir. Dışarıdan hareketle atılan iç siyasi adımların da maliyetinin yanlış hesaplanma ihtimali hayli yüksektir. Yapay ve zorlama bir değişim geri de tepebilir.
- ABD bu yeni dizaynın neresinde?
Tabii ki ABD Körfez'deki bütün oluşumların merkezinde yer almaktadır. Körfez ülkeleri ciddi bir şekilde ABD ve İngiltere'ye bağımlı bir şekilde siyaset yapmaktadırlar. Sadece siyaset alanı değil, ekonomi ve eğitim alanı da bu iki ülkenin kontrolünde gelişmektedir. Dolayısıyla, bu iki ülkenin onayı olmadan Körfez ülkelerinde herhangi bir ciddi siyasi ve ekonomik değişimin olması düşünülemez. ABD yönetimi ve Bin Selman elbirliği ile bölgeyi bir bilinmeze ve belirsizliğe sürüklüyor. Sonuçlarını tahmin etmek zor ama beklentiler hiç de iç açıcı değil.
Lübnan Başbakanı'nın Suudi Arabistan'da ev hapsinde tutulması bölgedeki gelişmeleri nasıl etkiler?
Zorunlu olarak ev hapsinde tutulup tutulmaması önemli, ancak daha önemli olan ise bir ülkenin (Lübnan'ın) başbakanının görevinden istifa ettiği haberini başka bir ülkede (Suudi Arabistan) iken vermesidir. Lübnan'ın eski başbakanlarından babası Refik Hariri ile birlikte Suudi Arabistan vatandaşı ve Suudi sermayesi ile ortak olduğu düşünüldüğünde her hâlükârda bu kişinin Suudi etkisinde olduğu bellidir. Ancak yine de belirli konularda bir anlaşmazlık durumu da olmuş olabilir. Yoksa Hariri ortaya çıkıp açıklamalar yapabilirdi. Mevcut durum, Hariri'nin iradesi dışında alıkonulduğunu düşündürmektedir.
- Birleşik Arap Emirlikleri bütün bu tartışmaların neresinde?
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) son zamanlarda sınırlarını zorlayan politikalar izlemektedir. Sahip olduğu parayı kullanarak bölgedeki, hatta zaman zaman bölge dışındaki, sorunlarda ve krizlerde pozisyon ve inisiyatifler almaktadır. Fiili lideri Bin Zayid'in kişiliğine bakıp kısmen bunu analiz etmek mümkündür. Bir kere, Bin Zayid Ortadoğu'daki siyasetçiler arasında en fazla İsrail ve Amerikan yanlısı olanlardan biridir. İkincisi, Müslüman Kardeşler hareketinden ve ona yakın duran bütün aktörlerden nefret etmektedir. Oldukça seküler bir zihniyete sahip olan Bin Zayid, dini akımların tamamına uzak durmakta ve onların hareket alanını daraltacak politikalar izlemektedir. Üçüncüsü, Türkiye karşıtı bir siyasi söyleme sahip olan Bin Zayid, hemen her krizde Türkiye hangi tarafta konumlanıyorsa, o Türkiye'nin önünü kesmek için karşı tarafa yatırım yapmaktadır. yeniakit
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.