KİTAPLARIM
Coşkun Otluoğlu
25 Nisan 2024 Perşembe 12:46
Kitapla ilgim -şu anda düşündüğümde tam kestiremediğim okuma mı yoksa seyretme mi- çizgi romanlarla başlayan ve okuma sevgisine dönüşen okuma serüvenimin ilkokulun üçüncü sınıfındayken elime geçen “Kerem ile Aslı” hikayesidir.
O hikayedeki Kerem’in çektiği acıları sanki ben de yaşıyormuşçasına “küçük kalbim” bir anda kitapların sıcak ikliminde çarpmaya başlamıştır.
İlkokuldayken Kemalettin Tuğcu’nun, sevgi, merhamet, acıma, yardımlaşma temalarını içeren bütün hikayelerini okurken, ortaokulda birdenbire Kerime Nadir’in aşk temalı romanlarından Batı klasiklerine yönelmem çok çabuk oldu. Bu değişimdeki ana etken ortaokul derslerimize giren Türkçe öğretmenlerimizdir.
“İnsan ne kadar çok kitap okursa o kadar çok büyüyeceğini bilmelidir.”[1] Sözü sanki benim için söylenmiştir zira kitaplarımla büyümüştüm.
Şiirde, Türkçenin ana omurgasını oluşturan Yunus Emre, Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek ve bu isimlere ek olarak Aşık Veysel çizgisini lise yıllarımda tanıdığımda artık kendime ait bir okuma rehberine ihtiyaç duymuyordum.
Önce Sezai Karakoç sonra İsmet Özel ile tanışmam lise yıllarımın sonuna denk gelmişti. Yeni üslup ve yeni şeyler duyduğum bu imzalar artık benim için de yeni bir dünyaydı.
“Kitaplar başka bir yerde olmak isteyen insanlar içindir.”[2] sözü benim için gerçekleşmişti. Üniversite yıllarımın ilk dönemlerinde Seyyid Kutup ve Muhammet Kutup ile tanışmıştım. Bu benim için “tekrar tekrar açılacak bir hediyeye”[3] dönüşmüştü. Çünkü dünyanın doğal akışına ters bir durum vardı. Ve bu durumu bana yukarıda imza sahipleri daha yeni ve farklı biçimde anlatmışlardı.
“Birçok kitap, insanın kendi kalesinin içindeki bilinmeyen odaların anahtarları gibidir.”[4] Gazalî’nin şaheseri, “Dini İlimlerin Yaşatılması” (İhyâü Ulumi’d Dîn) işte bu benim kalbimin ve zihnimin anahtarı olmuş ve dünyamda yeni ufuklar açmıştır. İhya’yı okuduğumda henüz liseyi bitirmemiştim. Ve ne olduysa ondan sonra oldu ve bundan sonra okuduğum bütün kitaplar İhya’nın ulaştığı zirveye bir daha ulaşamadı.
“Okumak özgürlüğe uçmaktır.”[5] Üniversitede okuduğum Türk Dili ve Edebiyatı bölümü beni bu özgürlüğe uçurmak için bir kanat vazifesi görmüştür. Fakülte yıllarımda Şark ve Batı Klasiklerini yeniden okumam gerekti. Mesnevî, Bostan ve Gülistan, Kelile ve Dimne, Binbir Gece Masalları, Hayat’üs Sahabe ilgimi çeken her zaman baş ucu kitaplarımdan olmuştur.
“Okuma zekanın gıdasıdır. Sürekli ve düzenli okuyan bir kişinin zekâsı genç ve diri olur.”[6] Batı yazarlarından okurken genç dimağım Dostoveyski, Tolstoy, Stendhal, Shakespeare, Steinbeck, Jean-Paul Sartre, Albert Camus gibi Batılı yazarlar her zaman diğer Batılı yazarlardan bana farklı gelmiş ve sürekli okumalarımı sorgulamışımdır.
Halit Ziya’nın “Kırık Hayatlar” ile “Ferdi ve Şürekası”, genel kanaatin aksine diğer romanlarına göre benim daha fazla beğendiğim eserleridir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın bütün eserleri, edebiyatımızın en iyi psikolojik tahlillerinin yer aldığı Peyami Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ve Yalnızız romanları başta okunması gereken kitapla arasında sayılmalıdır.
“Gençleri kitapla beslemeyen milletlerin sonu hüsrandır.”[7] Bu nedenle Tarık Buğra, Ahmet Günbay Yıldız, Kemal Tahir gibi millî değerleri konu eden yazarların eserleri gençler tarafından okunmalıdır. İskender Pala’nın Katre-i Matem, Mehmet Selimoviç’in “Derviş ve Ölüm”, Cengiz Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel”, Nurullah Genç’in “Yollar Dönüşe Gider” romanları birer şah eser niteliğindedir.
Genel kanaatin aksine Ömer Seyfettin’in hikayeleri çocuklar için değil yetişkinler için paha biçilemez yetkinlikte dünya çapında eserlerdir. Sait Faik Abasıyanık, Memduh Şevket Esendal ve Mustafa Kutlu her daim okunması gereken hikayecilerimizdir.
Okuma yolculuğumdaki işaret taşları olarak gördüğüm Mahmut Sami Ramazanoğlu’nun Musahabeler’i, Mehmet Zahit Kotku’nun Tasavvufî Ahlak, eski klasik (divan) şiirimiz yanında özellikle Fuzûli’nin Gazelleri, Mevlana’nın Mesnevî’si, Şeyh Galip’in Hüsn ü Aşk’ı benim için önemli yer tutmaktadır.
“Hayatımız kısa ve zamanımız kısıtlı olduğundan, sadece değerli kitapları okumalıyız.”[8] Düşünce, fikir ve tarih alanlarında Yavuz Bahadıroğlu, Cemil Meriç, İsmet Özel, D. Mehmet Doğan, Kemal Tahir, Nihat Sami Banarlı, Rasim Özdenören gibi bu açıdan başta sayabileceğim millî ve evrensel değerlere kafa yoran ve eserleriyle katkı sunan imza sahiplerini zikretmeliyim.
Netice olarak bana göre bütün kitaplar bir kitap anlaşılsın diye yazılmıştır. Bu nedenle yetişkin herkes bir Kur’an tefsirini ve ayrıca her zaman Allah’ı anmak ve ona yaklaşmak için Kur’an-ı Kerim’i okumalıdır. Nitekim vazgeçilmez tek kitap budur.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.