30 Kasım 2024
  • İstanbul8°C
  • Ankara0°C

KEŞKE KİTAP SATIŞLARI DA REKOR KIRSA

MHP eski İstanbul Milletvekili Adayı Av. Zeycan Güzelsoy, reyting rekorları kıran dizilerin halkı ekranlara kilitlediğini ve bu dizilerin bir çoğunda gayri ahlaki yayınlar yapıldığını kaydederek, ?Ahlaki çöküşün tek sebebini diziler olarak göstermek, haks

Keşke kitap satışları da rekor kırsa

          

 

MHP eski İstanbulMilletvekili Adayı Av. Zeycan Güzelsoy, reyting rekorları kıran dizilerin,halkı ekranlara kilitlediğini ve bu dizilerin bir çoğunda gayri ahlaki yayınlaryapıldığını kaydederek, ?Ahlaki çöküşün tek sebebini diziler olarak göstermekhaksızlık olur. Ancak, bu dizilerin bazı ahlak dışı eğilimleri daha kabuledilir gösterdiğini ve toplumun bilinç altına fark ettirmeden yanlış fikirlerempoze ettiğini de kimse inkar etmemeli. Her eve bir gazete mutlaka girsin. Herhafta olmuyorsa bile, hiç değilse ayda bir kez tiyatro ve müzeye gidilebilsin.?dedi.

Tv. programlarınıntoplumumuz üzerindeki etkileri konusunda görüşlerini aldığımız MHP eskiİstanbul Milletvekili Av. Zeycan Güzelsoy çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Tartışma programlarınıtakip ediyor musunuz? Nitelikleri hakkındaki düşünceleriniz nedir.

Aslında tartışma değil,bağırışma programları desek daha mı doğru olur. Ben, oldukça uzun süredir, butartışma programlarını sonuna kadar izleyemiyorum. Çünkü eğitimi, liyakatı,mesleği, tecrübesi ne olduğu belirsiz, her şeyi sadece ve sadece onlar biliyor,hem hakim, hem savcı, hem avukat, hem gazeteci, hem siyasetçi, hem mühendis kısacası,iki saat içinde herşey oluveriyorlar. Hiç biri de ?ben sorduğunuz konununuzmanı değilim. Örneğin ben gazeteciyim, bu konuyu uzmanına sormanız daha iyiolur? gibi bir cevap vermiyor. Daha moderatörün ağzından soru çıkmadan süperuzman edaları ile her soruya, doğru-yanlış abuk sabuk, nereye çekersenizgidecek cevaplar yetiştiriyorlar. Bu tartışma programlarını, esasen halkın daçok izlediğini zannetmiyorum. Sadece, yine bu şahısları tanıyan kişiler vekonunun doğrudan ilgilendirdiği kişiler izliyorsa, izliyordur. Hattabazılarının tartışma programına katılmadan önce uyarıcılar aldığı duyuyoruz,aslı varmı bilmem ama, konuşmaktan ziyade bağırmayı ve söz kesmeyi itiyathaline getirmiş, neredeyse soluk almadan boş boş konuşmayı marifet sayanbazılarına bakınca, insan ister istemez bu iddianın doğru olabileceğinidüşünüyor. Özellikle son günlerde, tartışma programları son derece itici,faydasız bir şekilde cereyan ediyor, dinleyenlere bir şey kazandırmaktançok  uzak, farklı görüşlere yerverilmeyen, neticeye bağlanmayan, havada öyle asılı vaziyette kalan, herkesinnerdeyse çığlık çığlığa bağırarak güya konuştuğu, kimsenin diğerinidinlemediği, sesi en çok çıkanın ce hazır cevap olanın en doğruyu konuştuğuzannedilen bir garip programlara dönüştü. Bu nedenle, tartışma programlarınısonuna kadar izleyebilmek zor, sağlam bir sabır ve bomboş bir zamangerektiriyor. Günün birinde, kanal yöneticileri fikir ve teamül değiştirir dekendi mesleği ile hayatını kazanmayı bir kenara bırakıp, kanal kanal dolaşaraktartışma programlarına katılan, hayatını ancak bu şekilde idame ettirebilen, buitibarla aldığı paranın miktarı ile kendisine savunması emredilen görüşleri,savunma hızı ile doğru orantılı ilerleyen sürekli aynı şahısları, üstelikte istisnasız her konuda zorakihalka dinletmek yerine, özellikle tartışılıcak konunun uzmanı olmasına dikkatederek yetkin, donanımlı entellektüel birikimi yüksek kişileri (üstelik bubilge insanların çoğu ulaşım masrafı dışında parada talep etmez) davet ederse,seve seve sonuna kadar dinlemeye de hazır oluruz.

Reyting rekorları kırandiziler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Gönül isterdi ki, kitapsatışları da rekor kırsın, her eve hiç değilse bir gazete mutlaka girsin. Herhafta olmuyorsa bile, hiç değilse ayda birkez tiyatro ve müzeye gidilebilsin.Daha başından sonu belli, asla kalıpların dışına çıkamayan, eski ve şimdi alaykonusu yapılan filimlerin yeni versiyonları olmaktan daha öteye geçemeyen budiziler, çok seyrediliyor diye, sadece halkı suçlamak ne kadar doğru olur?Televizyon en ucuz eğlence ve vakit geçirme aracı, üstelik bunun içinde evdeoturmaktan başka bir şey yapmanız ve para harcamanız da gerekmiyor. Her ülkedezaman zaman belirli diziler fenomen olur ama, kendi ülkenizde bir numara olandizilere ve kalitesine bakınca, insanın içi sızlıyor. Acaba bu ülkede bazışeyler asla değişmeyecek mi diye soruyorsunuz? Ahlaki çöküşün tek sebebini,diziler olarak göstermek haksızlık olur. Ancak, bu dizilerin bazı ahlak dışıeğilimleri daha kabul edilir gösterdiğini, toplumun bilinç altına farkettirmeden yanlış fikirler empoze ettiğini de kimse inkar etmemeli. Ben aslen,ekonomik çöküşün, ahlaki çöküşü de beraberinde getirdiğine inanıyorum. Öylesinebir ahlaki yıkım yaşanıyor ki, evlenmeden beraberlik yaşamaktan hiç bir şekilde utanmayan, çekinmeyen,erkek ya da kadınlar, bu beraberlikten doğan bebeği, hiç bir vicdani sıkıntıhissetmeksizin, gözlerini bile kırpmadan öldürüyorlar. Böylesi bir ikiyüzlülük, böylesine kararmış vicdansızlıklar, elbette her dönemde yaşanmıştırama, ben bu kadar çoğaldığı bir dönemi hatırlamıyorum. Yıllar önce, mağdurtarafın avukatlığını yaptığım bir dosyada, 5 yaşındaki erkek çocuğunu istismaretmekle suçlanan şahsın, yapılan üst aramasında, iç cebinden gazetelerin arkasayfalarında mutlaka yer verilen yarı çıplak kadınların, gazetelerden kesilmişve her halde uzun süre saklanmaktan buruş buruş olmuş resimleri çıkmıştı.Çıplaklığı medeniyet sayan, kadın vücudunu bir para kazanma aracı olarak gören,ne kadar çıplaklık o kadar çağdaşlık ilkesini benimseyen, esasen asla kadınasaygı duymayan o zihniyetin, esasen ahlaklı veya ahlaksız olmak zerre kadarumurlarında olmadığı halde, salt kendi cüzdanlarına girecek getirilere yöneliktehdit gördüğü  için bu görüşleri,klasik yöntemle ahlak bekçiliği yapmak olarak nitelendirebilir. Ancak,yanlarında özel korumaları ile gezen, oturdukları özel sitelerde kameralar,güvenlik, alarm vs. derken, her hangi bir cinsel suçun mağduru olması imkansızolan bu kaymak tabakasının, evladı tecavüze uğramış ve kafası kalasla ezilerek öldürülmüşbir çocuğun anne babasının çektiği acıyı anlayabilmesi ve empati kurmazıolanaksızdır. Heyette pedegog ve yetişkin psikiyatri da olması koşulu ileelbette sadece dizilerin değil, eğlence programları ve müzik kliplerinin debelirli sınırlar çerçevesinde denetlenmesi gerekir. Bu sadece Türkiye?deyapılmıyor. Devlet en zayıf halkayı düşünerek, tedbir almak zorundadır. Üççocuk istemenin mantığı anlaşılabilir ama, önce sağ sağlim doğurduklarımızasahip çıkmayan, açık bırakılan kanalizasyonlarda boğulan, sapıkların elindekalan, öldürülen, kaçırılan, sözleşmelerle satılan çocukların, zamanındakorunmadığı, bu konuda cezaların komik denecek kadar düşük olduğu ülkemizde,hiç kimsenin, kimseyi ahlak bekçiliği yapmakla suçlamadan önce, Türkiye?nin bugerçeklerini istese de,  istemesede, kabul etmek zorundadır. Alınan tedbirlerin, sadece 10 kişinin beklediği,güvendeki kendi çocuğu için değil, dağ başında yürüyerek okula gitmek zorundakalan, varoşlarda evinin kapısının önünde kendi kendine oynayan sabileri korumayayönelik olduğunu daima hatırlamak zorundadır. Bu nedenle, en büyük denetmen,kişinin kendi ahlakı ve vicdanı olmalıdır. Bir yandan sözde eleştirip, biryandan da o dizileri seyrederseniz, bu dürüstlük olmaz. Seyredilmeyen ve talepgörmeyen her yayın, eninde sonunda kaldırılır. Hepimiz çok daha iyisine layıkbir toplumun fertleri olarak, kendi kendimizi bu vasat, birbirinin tekrarı,hayal gücünden yoksun dizilerle cezalandırmaktan vazgeçmeliyiz.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.