Bir milleti yok etmek için tankla, tüfekle, savaşla saldırmaya gerek yoktur. Onun tarihini unuttur, dilini boz, dininden soğut; gerisi kendiliğinden gelir...
Milletler sadece toprak kaybederek değil, kimliklerini kaybederek yıkılırlar.
Bir millet, kendi geçmişinden utanmaya başlarsa; kendi diline, inancına, değerlerine yabancılaşırsa, en büyük felaket işte o zaman yaşanır.
Tarihini bilmeyen, dilini küçümseyen, dinini tartışma konusu yapan toplumlar; başkalarının kültürünün taklitçisi olmaya mahkûmdur.
Bugün öyle bir çağdayız ki; dilimizde yabancı kelimeler çoğaldı, dinimiz “modernist” yorumlarla içi boşaltıyor, ahlakımız “özgürlük” adı altında felç ediliyor.
Fakat her şeyin ötesinde, hâlâ inanan bir kalp, hâlâ direnen bir ruh, hâlâ secdede olan bir milletimiz var çok şükür!
Biz ayaktayız, çünkü imanımız ayaktadır.
Biz yıkılmadık, çünkü tarih boyunca bizi ayakta tutan inanç sütunlarımız hâlâ sapasağlam duruyor.
Bir milleti öldürmek isteyenler önce onun ruhunu öldürmeye çalışır, öyle de yapıyorlar.
Ama ruhu maneviyattan beslenen, özü Allah’a bağlı bir milletin yok olması mümkün değildir.
Bugün bize düşen görev, benliğimiz gibi unutturulanı hatırlamak, ahlakımız gibi bozulanı düzeltmek, cihat ruhu gibi söndürüleni yeniden ateşlemektir.
Tarihimizi okumak, dilimizi korumak, dinimizi tam anlamıyla yaşamak ve ahlakımıza sahip çıkmaktır.
Çünkü millet olmanın sırrı, maddi sebeplere sarılmanın yanında imanla yoğrulmuş bir ruhun dirilmesindedir.
Unutmamak gerekir ki, bir milletin yıkımı yaratana olan bağını koparmakla, cehaletle, kurtuluşu ise imana sahip çıkmakla başlar.
Allah cc ne buyuruyor (Âl-i İmrân, 139) da
“Eğer inanıyorsanız, muhakkak siz üstünsünüz.”
Bizde inanıyoruz, bizleri üstün kıl Allahım.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.