İHRAMLI MÜMİN

Muhammed Murat Hacımustafaoğulları
28 Ekim 2025 Salı 14:23
İhram Allahu Teala için yola çıkan hacc ve umre yolcusunun üzerine aldığı izâr ve ridâ adı verilen iki parçadan oluşan mukaddes bir elbisedir. İhram başka zamanlarda helal olan şeyleri hacc ve umre ibadeti rükunları bitinceye kadar ihramlı müminin kendine haram kılması anlamına gelir.
İhramı giyen mümin adeta kendini ölmüş addeder ve sanki son yolculuğuna çıkmış gibi düşünerek ayeti kerimede de[1] ifade edildiği üzere kimseyle çatışmaz, tartışmaz, kavgaya girmez hatta sesini bile yükseltmez; adeta gassalin önündeki meyyit gibidir.
İhramı giyen mümin kendini kabirden yeni çıkmış da mahşer yerinde kurulacak amellerin (sevapların ve günahların) tartılacağı has terazi önüne doğru yürür gibidir adeta. İşlediği günahlarından dolayı ve hesap vermek üzere olduğunu düşünen kişinin mahcup edasını taşır adeta ihramlı mümin. Zaten yeryüzünde kibirli ve şımarık yürümemeye alışmış , Allah'ın kendisine lutfettiği vakarla yürüyen müminin yürüyüşü ihramla daha da bir güzelleşir, Kabe'ye bakan yüzü mütebessim ve kalbi Rabbi'nin eviyle buluşmaktan dolayı heyecanla atmaktadır.
Sanki bir rüyadadır mümin. Öyle bir rüya ki asla uyanmak istemez bu rüyadan. Gördüğü en sadık rüyadır bu. Öyle ki Kabe'nin etrafında çiçek bahçesi üzerinde uçuşan kelebekler gibi mutlu hisseder mümin kendini. Hatta onu gören kuşlar da onun bu haline özenip hemen tavafa başlarlar. İşte böyle özenilesi, işte böyle bambaşka bir haldir ihramlı müminin yaşadıkları.
Her türlü maddiyattan soyutlanan muhrim (ihramlı mümin)in aklına dünya adına bir şey gelmez; öyle ki her köşede bir pınar gibi önüne sunulan mübarek zemzem suyunu içtiğinde de aklına açlık gelmez, kuşlar gibi tavaftan sa'ya sevinçle geçer, Safa'yı görmenin sevinciyle ve Hazreti Hacer'in koşuşturmasını hayal ederek Safa'dan Merve'ye, Merve'den Sefa'ya adeta bir çocuk heyecanıyla, anasına koşan bir bebek gibi Rabbi'ne kavuşmak isteyen bir mümin edasıyla sa'y eder (koşar). Say bitiminde Kabe'den çıkarak saçlarını traş eden veya kısaltan ihramlı mümin aynaya baktığında artık bambaşka bir benle karşılaşır; Kabe'de nurlanan bedeni tavaf ve sa'yda terleyen vücudu sanki tüm kirlerden ve günahlardan arınmış gibidir artık. Aldığı abdestle artık şimdi Münevver ve mükerrem olarak ayeti kerimede de[2] müjdelendiği gibi yorgunluktan uzak, cennetteki döşeklere kurulmuş cennetlikler gibi tüm yorgunluklarından ve gereksiz dünya yüklerinden arınmış olarak rahatlamış, feraha ve felaha ermiştir.
İhramı çıkarınca asıl kendini çıplak ve mahrum hisseder muhrim (ihramlı) mümin. Asıl şimdi sanki ona her şey haram gibidir. İhramsız Rabbi'nden, evinden mahrum gibidir. Tekrar mikat noktasına dönüp tekrar tekrar ihram giymeyi ister o anu hasretle bekler, sabırsızlanır, sızlanır.
İhram giyen mümin Rabbine müteveccihtir. Sanki "Yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim" diyen İbrahim aleyhisselam gibidir. İhram giyen mümin Rabbi'nin misafirlerine giydirdiği kıyafeti giymiştir. Ondan sonra giydiği tüm kıyafetler anlamsız ve şekilsizdir, kifayetsiz ve eksiktir artık.
Rabbimiz ihramla helal ve haram bilincini kuşanmayı bizlere nasip eylesin. Rabbimiz bu şuurla ihram giymeyi tüm müminlere nasib etsin. Amin
[1] Hac bilinen aylardadır. Kim o aylarda hacca karar verip niyet ederse, bilsin ki hac sırasında kadına yaklaşmak, günaha sapmak ve tartışıp çekişmek yoktur. Ne hayır işleseniz Allah onu bilir. Azık edinin; kuşkusuz azığın en hayırlısı takvâdır. Öyleyse bana saygı duyun, ey akıl sahipleri! (Bakara/197)
[2] O ki bizi lutfuyla sonsuza kadar kalınacak yurda yerleştirdi. Orada artık biz ne bir yorgunluk duyarız ne de bize bir bıkkınlık gelir.”(Fatır, 35)
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.