HİRA'DAN MEDİNE'YE

Muhammed Murat Hacımustafaoğulları
24 Mayıs 2025 Cumartesi 12:00
Sufiler ve dervişler cansız varlıklara dahi saygı duyarlar, onların da kendine has alemleri ve kendilerine has zikirleri olduğuna inanırlardı.
Aziz Mahmud Hüdai hazretlerinin hikayesinde buna çok derinden tanıklık ederiz.
Aziz Mahmud tekkeden arkadaşları ile şeyhefendilerine çiçek toplarken herkes en güzel çiçekleri demet demet hocalarına derlemiş, Mahmud ise hocasının huzuruna eli boş gelmiş ve bir de ne görsünler elinde boynu bükük bir çiçeği hocasına uzatmış.
Arkadaşları şaşkın ama hocaları, Mahmud'dan bir hikmetli bir söz beklercesine suskun... Çiçeğe tefekkürle bakan hocası Mahmud'a dönüp, kendisi hikmetini bildiği halde öğrencilerine ders vermek istercesine ;
"Arkadaşların demet demet çiçek getirirken sen neden bu boynu bükük çiçeği getirdin" diye sorunca; Hikmet ehli Mahmud demiş ki " Efendim size en güzel çiçekleri aradım, ama hangi çiçeğe elimi uzatsam hep Allah'ı zikrettiklerini duydum, "Allah Allah" derken onları hayattan ve zikirden koparmak istemedim. Sadece bu çiçeği boynu bükük, zikirden hâlî olduğunu görünce, elim boş gelmek de istemediğimden kerhen de olsa size işte bu çiçeği getirdim.
İşte bu güzel örnekte de gördüğümüz gibi sufiler ;
"Her şey ama her şey Allah'ı tesbih eder fakat siz onların tesbihlerini anlayamazsınız" (İsra Suresi, 44) buyruğunu alemde bulunan tüm varlıklarda 'fıkh' edip derinden hissetmişler ve alemde bulunan tüm cansız varlıkların kendilerine has rakseden tesbihlerini duymuşlardır. Bu zikirleri duyanlardan biri olan Hz. Mevlana da onlar gibi dönmeye başlamış, müritleri de cansız varlıkları dahi öperek yaptıkları zikre olan saygılarını seremoni haline getirmişlerdir.
Allahu Teala " Bakın yeryüzündeki rahmetimin eserlerine"(Rum Suresi 50. Ayet) derken aleme bambaşka bir gözle bakmamızı salık vermiş sufiler de aleme fıkh ederek bakmayı tercih etmişlerdir.
Efendimiz aleyhisselam da "Allah kimin hakkında hayır Murad ederse onu dinde fakih kılar" buyurarak aleme, kitaba ve hayata hep fıkıh (derinden düşünce ve tefekkür) gözüyle bakmayı bizlere öğütlemiştir.
Derin düşünce ve tefekkürden uzak yaşayanların aslında Allah'ın kendileri için hayır murad etmediği insanlar olabileceğini hiç düşündük mü acaba?
Bir saatlik düşünmenin bir senelik ibadetten ziyade hayırlı olduğunu bizlere öğreten Sevgili Peygamberimiz (sav) de zaten bizi fikir ehli insanlar olmaya teşvik etmiyor mu?
Hz. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Hira mağazasında inzivada ne yapıyordu? Kuran mı okuyordu? Ki Kuran inmemişti... Namaz mı kılıyordu ki namaz da henüz emredilmemişti! ki o da henüz bir Peygamber de değildi? Peki zikir mi çekiyordu hayır hiçbiri..
Eylem ve inkılâp Peygamberi orada Rabbiyle uzlete çekilmiş cahiliye adetleri içinde boğulan halkını acaba bu bataklıktan nasıl kurtarabilirim derdiyle yanıp yakılıyor ve derin düşüncelere dalıyordu.
Bu derin düşüncelerin birinde ansızın ortaya çıkan Cebrail'in de ona "oku"mayı emretmesi de ne kadar manidardır.
Düşünmek ve okumak işte müminin onsuz yapamayacağı iki eylem. Salih amel de bu olsa gerek.
Salih kelime itibariyle zaten yararlı, faydalı anlamına gelmektedir. Salih amel Allah rızası için yapılan yararlı iş ve eylem demektir.
Kişinin Salih bir amel yapabilmesi için de önce kendine faydalı olmalıdır. Kendimize yapabileceğimiz en büyük fayda ve iyilik de Yaradanın adıyla Yaradan adına okumak ve okuduklarını üzerine düşünüp faydalı işler yapmaktır. İşte bu yüzden Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem " Tefeklür gibi ibadet yoktur" " Bir saat tefekkür bir sene ibadetten hayırlıdır" buyurarak düşünmenin önemini defalarca ifade etmiştir.
Kur'anı Kerim'de de birçok ayeti kerimede "Düşünmez misiniz? Akletmez misiniz? "Tedebbür etmezler mi (gereğince düşünmezler mi?) yoksa onların kalplerinde kilitler mi var? (Muhammed 44)buyrulmuştur.
Demek ki Kuran-ı Kerim'i sağlıklı bir şekilde anlayabilmek için de kalplerdeki kilitlerden ve kirlerden arınmak gerekiyor.
İşte tam da bu yüzden Hacc suresi 46. Ayeti kerimede Rabbimiz;
"Bu inkârcılar, biraz olsun yeryüzünde ibret nazarıyla gezip dolaşmazlar mı? Eğer böyle yapsalardı, belki bu sayede akledip duygulanacak kalplere ve gerçeği duyacak kulaklara sahip olurlardı. Ne var ki kör olan, başlardaki gözler değil, gerçekte kör olan sinelerdeki gönüllerdir!" buyurmaktadır.
Derinliğine düşünmek dinimizde o kadar önemlidir ki Kur'an ı Kerim'de düşünmek; tefekkür, tezekkür, tedebbür, akl etmek, nazar, teemmül, basiret... gibi bir çok kelime ile ifade edilmiştir.
Dinde derin anlayışa sahip olması için Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem İbni Abbas'a (Allah ondan razı olsun) özel bir duada bulunmuştur.
" Allah kimin hakkında hayır dilerse onu dinde fakih (derin anlayış sahibi) kılar buyuran Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem "Allahım onu (İbni Abbas'ı) dinde fakih (derin anlayış) sahibi kıl, diye dua etmiştir ki İbni Abbas radıyallahu anh hazretleri işte bu makbul dua vesilesiyle "Tercümanu'l-Kur'ân" (Kur'ân'ın Tercümanı) olmuştur.
Rabbimiz bizleri hem kainat kitabına hem de hayata ibret nazarıyla bakan Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin hadisi şeriflerinde "zeki" "uyanık" "fetanet" ve "feraset" sahibi olarak müjdelediği kullarından eylesin. Amin.
Rabbimizin emanetinde olun.
Muhammed Murat Hacımustafaoğulları
2007 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden mezun olan Muhammed Murat Hacımustafaoğulları,
2010 yılında Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde Tefsir alanında yüksek lisansını tamamlamış ayrıca Marmara Üniversitesinde Eğitim Bilimleri alanında yüksek lisans eğitimi almıştır. Halen Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Tefsir alanında doktora çalışmalarını yürüten Hacımustafaoğulları, Diyanet Akademisi Pendik Haseki Dini Yüksek İhtisas Merkezi mezunu olup İhtisas Merkezi'nde 7 yıl Eğitim Uzmanı olarak çalışmıştır. Halen Pendik'te vaiz olarak çalışan Hacımustafaoğulları evli ve 2 çocuk babasıdır.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.