23 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Ankara16°C

HASTALIK VE MUSİBET AF VESİLESİDİR

Ali Kara

01 Mart 2023 Çarşamba 13:21

Hastalık ve musibetler, insanları ölçen mihenk taşlarıdır. Bazen kötü zevklerin ücreti olarak, bazen de, meşru şartlar dâhilinde tezahür ederler. Kolayca atla­tmak için, ümitsizliğe düşmeden, sabretmek ve çözüm yollarını aramak gerekir.  

Musibetlere karşı sabretmemek de ayrı bir musibettir.  

Gök gürlemesini durdurmaya gücü yetmeyen insanın, ona sabretme yollarını aradığı gibi, Musibete de sabretmenin yolları aranmalıdır. Çünkü Allah (c.c.) sevdiği kullarını mu­sibetlerle deneyerek sınavdan geçirir. Bir Ayet-i kerimede

Andolsun, Biz sizi; biraz korkuyla (doğal  afet veya düşman saldırılarıyla), açlık ( kıtlıkla) ve bir parça da mallardan, canlardan (ürün ve evlatlar)dan noksanlaştırmakla (hastalık ve sakatlıkla)imtihan edeceğiz. (Tedbirli ve temkinli hareket ederek) Sabır (ve teslimiyet) gösterenleri müjdele (ki, sadece onlar sevaba ulaşacaklardır). Buyrulmaktadır. (Bakara Suresi 2/155) 

Allah, bela ve musibetlere sabre­denleri mükâfatlarla sevindirir. Bu durumu belirten bir hadis-i şerifte  şöyledir: 

"Allah bir kuluna hayır murad ettimi onun cezasını tacil (acele) edip dünyada verir; bir kulu hakkında da kötülük murad ettimi onun günahlarını tutar, kıyamet günü cezasını verir." Buyrulmuştur. (Tirmizi zühd)  

 Başka bir hadis-i şerifi de Mus'ab İbnu Sa'd, babasından(şöyle) naklederek, der ki: 

"Ey Allah'ın Resulü! İnsanlardan kimler en çok belaya uğrar. Dedim.(cevap olarak)" 

"Peygamberler, sonra büyüklükte onlara yakın olanlardır. Kişinin diyaneti nispetinde belası da şiddetli olur. Şayet dininde zayıflık varsa, Allah onu da diyaneti nispetinde imtihan eder. Tâ ki  o kul, hatasız olarak yeryüzünde yürüyünceye kadar. Bela peşini bırakmaz.." Buyurdular.(Tirmizi zühd)  

Yani bir belaya maruz kaldığımız zaman, filancalar zevk içinde yaşarken, benim suçum nedir gibi, insanı isyana götürecek söz ve davranışlardan kendimizi korumamız gerekir.

Başkabirhadis-işeriftede:
 “Kul hastalanınca günahlarından arınır ve ana­sından yeni doğmuş gibi günahsız olur.” Buyrulmuştur. (Muvatta) 

Günahsız hale gelmeyi kazanabilmek için, başa gelen belâ ve musibetten dolayı Al­lah (c.c.)’ı suçlayıcı bir tavır içerisine girme­me­k gerekir. Kişi Allah’ı suçladığı takdirde,  elde edeceği bir menfaat olmadığı gibi, yapacağı hatalı davranıştan dolayı da, sadece kendi günahını artırmış olacaktır. 

Mesela: Bir deprem veya bir trafik kazası esna­sında, Allah (c.c.)’a isyan eden kişinin bir karı olmaz. Sadece günahını artırmış olur. Hâlbuki sabredip, “Ya Rabbi, bizi bu beladan kurtar, bize bunu unutturacak güzel şeyler nasip eyle” derse, kulluk görevini yapılmış olur. Zaten baş ağrısı da dâhil olmak üzere, her çeşit üzücü şeyden dolayı Allah (c.c.), kulunun bir miktar gü­nahlarını affetmekte,musibette ölenlere de dünya şehidi denilmektedir.Onun kul hakkı dışındaki  bir miktar günahları affedilmektedir.   

Her musibetten kurtulmak için maddi ve manevi çareler aranmalı, Allah’ın  yasak ettiği tutum ve davranışlar terk edilmeli, ama asla isyan edilmemelidir.  

  Allah(c.c.)a iman eden mü’min, hayatın acı esintileri ile karşılaştığı zaman, istikametini bozmamalı. En son nokta ölüm olsa bile, bunun; dostlarıyla mahşerde buluş­mak üzere önceden gitmek olduğunu bilmelidir. Yani mümin, nimetlere ulaştığı zaman şükretmeli, musibetlerle sarsıldığı zaman da, karşılığında  sevap verileceğini unutmamalıdır. 

Bir hadis-i şerifte: 

 “Bir kimse sabretmek isterse Allah ona sabır verir. Hiçbir kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir.” buyurulmuştur.(Buhari cenaiz ) 

Bela ve musibete sabredenlere mükâfat olarak cennet verildiği zaman Cenab-ı hak: 

   “Sabretmenize karşılık selâm sizlere. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzeldir!” Buyurarak onlara müjde verecektir.(R’ad Suresi 13/24)  

Kâfir veya münafıklar, büyük hastalık ve musibetlerle denenmezler. İlahlık davasında bulunan kâfirler, üzücü hastalık çekmemişlerdir. Çünkü hastalık ve musibet yalvarmayı gerektirir, yalvaranı da yüce Rabbimiz affeder. Onun için, isyankârlara, hastalıkla temizlenme fırsatı verilmez. Konu ile ilgili hadis-i şerif şöyledir.  

"Mü'min, mütemadiyen rüzgârın eğici tesirine mâruz kalan bir bitkiye benzer. Mü'min, devamlı belalarla başbaşadır.  

Münâfığın misali de çam ağacı gibidir. Kesilip kaldırılıncaya kadar hiç ırgalanmaz."Buyrulmuştur. ( Buhari Marda, Müslim Sıfatül münafikun) 

Yani kul başına gelenleri sabırla karşılar, ken­dini üzen şeylerin, günahlarından kurtuluşuna ve­sile olacağını düşünerek, isyan etmezse, yüce Rabbimiz onun mükâfatını verecektir.  İsyan ettiği takdirde ise, günahını artırmaktan başka bir şey yapmamış olacaktır. 

 Allah, kaldıramayacağımız bela ve musibetlerden muhafaza buyursun.

 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.