22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Ankara14°C

HÂKİMİYET-İ MİLLİYE

Edib Ahmet Ceylan

27 Haziran 2019 Perşembe 12:58

Gün, milletçe kenetlenme ve geleceğimizi inşa etme günüdür.
Bir toplumun yaşaması, o toplumun kendi hayat ideallerine bağlılığı ile ölçülür. Bir toplumun temelini o toplumun ideolojik yapısı belirler. Bu temel, toplumun hayat ideallerinin pınarıdır. Bu pınar bulanır veya kurursa o toplumun tarihe intikali kaçınılmaz olur. Allah korusun!
    Her milletin bir eceli vardır. Yıkılmaya ve yok olmaya layık topluluklar yerlerini daha zinde, daha genç topluluklara bırakırlar. Bu topluluklar, geçici cesaretlere ve mağlubiyetlere düşseler bile yeniden eski büyüklüklerine, eski muhteşemliklerine kavuşabilirler.
    Milli egemenlik, Sözlükte, Egemenliğin doğrudan doğruya millete ait olması anlamına gelmektedir. Yani bir milletin kendi kendini idare etmesi anlamına gelmektedir.
    Milli egemenlik, kelime olarak; egemenliğin, devleti kuran, yöneten en üstün gücün, kişilere veya belli zümrelere değil, doğrudan doğruya millete ait olması anlama gelmektedir.
    Egemenliğin tek meşru kaynağı ve sahibi millettir. Millet iradesi, fertlerin iradelerinin bir araya gelmesinden ve kaynaşmasından oluşmaktadır. Milli egemenlik, milletin bölünmez iradesini temsil etmektedir.
    İşte, öldü sanılan bir millet, Anadolu'nun Karadeniz Bölgesinin mütevazı bir şehri şehzadeler diyarı tacın gizemli şehri “Şirin Amasya'nın” kayalarının içinden bir yanardağın fışkırdığı gibi bütün dünyaya “ Ya istiklal Ya Ölüm ” diye haykıran bir ses. Bu haykırışın adı “Hâkimiyet-İ Milliye ilk Kıvılcım’dır”.
    Milli Hâkimiyet ilk Kıvılcımın çıktığı yer; Amasya’dır.
    Amasya'da milli Mücadelenin planları hazırlanmış, Erzurum ve Sivas kongrelerinin toplanmasına burada karar verilmiş, 22 Haziran 1919 tarihinde yayınlanan “ Amasya Tamimi ” ile de “ Milletin istiklalini yine milletin azmü ve kararı kurtaracaktır.” denilerek Milli Mücadele'nin fitili buradan ateşlenmiştir. Bu itibarla Amasya, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurtuluşunda da ilk önemli adımın atıldığı yer olmuştur”. (1)
Milli Hâkimiyet, Türk istiklal mücadeleleri tarihinde ve Türk demokrasi tarihinde bir ilktir.
    


    Milli hâkimiyet kurtuluştan kuruluşa giden yolda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasında bir dönüm noktasıdır.
    Milli Hâkimiyet, “ Milletin kendi kendisini yönetmesi, kendi kaderine hâkim olması” anlamına gelen, bir fert hareketi değil bir toplum hareketidir.
    Milli hâkimiyetin bir fert hareketi değil de bir toplum hareketi haline gelebilmesi için o günün şartlarında ne yapılması gerekiyorsa o yapılmıştır. Öylede oldu. Hâkimiyet-i Milli, “ Milletin istiklalini yine milletin azmü ve kararı kurtaracaktır.” diyen Kuvayi-ı Milliye’nin gür ve imanlı sesidir.
    Hâkimiyet-i Milli, “ Türk milletinin, Türk hakimiyetinin artık hikmeti mevcudiyeti kalmamıştır. Bunun için yegâne çare halas halkımızın doğrudan doğruya hâkimiyetini ele alması ve iradesini kullanmasıdır. ” diyerek vaaz kürsüsünden Anadolu Halkına seslenen Abdurrahman Kamil Efendinin birliğe çağrı sesidir.
    Hâkimiyet-i Milliye, öyle bir ışıktır ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Milletimiz çok büyüktür. Hiç korkmayalım. O esaret aşağılı kabul etmez.” diyerek Milletimizin esareti kabul etmeyeceğini bildiren Mustafa Kemal Atatürk’ün korku bilmez gür sesidir.
    Milli hâkimiyet, “İlk kıvılcımdır”
    Milli hâkimiyet, “İlk meclistir.”
    Milli hâkimiyet, “İstiklal savaşıdır.”
    Milli hâkimiyet, “Sivas kongresidir”.
    Milli hâkimiyet, “Erzurum kongresidir.”
    Milli hâkimiyet, “milletin namusu ve onurudur.”
    Milli hâkimiyet, “Türk İslam Birliğinin ” oluşmasını istemektir.
    Milli hâkimiyet, dünyada sözü geçen tek devlet olmayı istemektir.
    Milli hâkimiyet, bu “ vatan bizimdir, bizim kalacaktır.” Demektir.
    Milli hâkimiyet, Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı “ İstiklal Marşımızdır. ”
    Milli hâkimiyet, “ Dili Türkçe, Başkenti Ankara, Dini İslam’dır .” diyenlerin ilk haykırışıdır.
    Milli hâkimiyet, Müslüman Türk milletinin düşmanı karşısında “ Bir binanın birbirine bağlandığı tuğlalar gibi kenetlenmesidir. ”
    Milli hâkimiyet,“Batı ve benzerlerinden yardım ve koruma beklememektir.” Milli hâkimiyet, batı ve benzerlerinin Müslüman Türk milletini yok etmek
isteyenlere karşı çekilmiş bir bayraktır.
    Milli hâkimiyet, Mustafa Kemalleri, Fatih Sultan Mehmetleri, Yavuz Sultan Selimleri, Osman Beyleri, Hacı Tevfik Efendileri, Abdurrahman Kamil Efendileri… ve daha bir çok ismini bilmediğimiz şehit ve gazilerimizi anlamak ve onlara ulaşmak demektir.
    Milli hâkimiyet, Ahmet Yesevileri, Tabduk Emreleri, Yunus Emreleri, Mevlanaları, Hacı Bektaşi Velileri, Hacı Bayram Velileri, Şeyh Edibalileri kılavuz ve rehber edinmektir.
    Milli hâkimiyet, millet ilkesine dayanan irade ve anlayışı bugünkü modern Türkiye Cumhuriyetinin de başlangıcı olmuştur.
    Milli hâkimiyet, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluş yolunda atılmış olan ilk adım olması açısından da ayrıca büyük bir önem taşımaktadır.
    Hülasa; Milli Hâkimiyet anlamak onun ruhunu yakalamak iki cihan güneşi sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizi anlamak ve ona ulaşmak demektir.
    Bu vesile ile Milli Mücadelemizin büyük kahramanlarını, aziz şehitlerimizi saygı ve rahmetle anar bu uğurda şehit olan, tüm şehit ve gazilerimizin ruhlarının şad olmasını Cenabı Allah’tan niyaz eder salgılar sunarız.
    Kaynaklar:
    (1) Amasya Nüfus Defterleri Sayfa: 14