DÜNYEVİLEŞME
İbrahim Ciminli
26 Ocak 2023 Perşembe 00:00
Günümüz insanlığı alabildiğine dünyevileşmiş, dünya hayatını sonsuz zannederek, kendisini merkeze almış, ben yoksam batsın dünya anlayışı ile nefsini ilahlaştırmış, bindiği gemiyi delen bir hamakatla dünyayı yaşanmaz hale getirmek için büyük bir gayretle çalışmaktadır.
İslami anlayışta dünya geçicidir, ahiret asıl dünyadır. Dünyevileşme, geçici olan dünyayı ebedi olan ahirete tercih etmek, dini inançlarını ve Allah’ın emirlerini ikinci plana atmak, her şeyi bu dünyadan ibaret saymaktır. Maalesef dünyevileşme müslümanlara da bulaşan önemli bir savrulmadır. Dünyevileşen insanlar, dünya menfaati için çevresine zarar vermekten çekinmezler. Hem kendileri hem de en yakın çevrelerinden başlamak üzere herkese zarar verme potansiyeli taşırlar. Yardımlaşmayı sevmezler. Allah’a inanıyor gibi yaparlar ancak emirlerine uymazlar, istedikleri gibi yaşarlar.Allah bizi yarattı fakat bizim dünya işlerimize karışmaz derler. Başkalarının yaşam hakkı ve hukuku, insan hakları, haramlar onların umurunda olmaz.
İslam dini dünya ve ahiret arasında bir denge kurar. “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışmayı, yarın ölecekmiş gibi ahirete hazır olmayı öğretir.” Yani dengeli bir hayat sürerseniz, iki dünyalı bir anlayışınız olursa, yapıp ettiklerinizin kaydedildiğini ve yarın hesap günü karşınıza çıkacağını bilirseniz yanlış yapmazsınız. Eğer dünyevileşerek, ahireti hesaba katmayan bir hayat yaşarsanız sizi hizaya sokacak, doğru yolu gösterecek pusuladan uzak kalırsınız, yanlışa düşersiniz, bencilleşirsiniz, narsistleşirsiniz. Kendi menfaatiniz için yapamayacağınız kötülük kalmaz.
İslam’ı kişisel ve aile hayatından çıkaran bir insanı kontrol edebilecek bir mekanızma kalmamış demektir. Kanunların kontrol edemediği alanlarda, her türlü gayrı meşruluğu yapabilirler. İnsanların hakkı, hukuku, canlıların ve çevrenin hakkı hukuku onlar için önemsizdir.
Dünyevileşme bir nevi Ebu Cehil inancıdır, çünkü; Mü’minun suresi 84-89. Ayet-i Kerimeler’den anlıyoruz ki; Ebu Cehil ve müşrikler Allah’a inanıyorlardı fakat; İnsanların dünya hayatını tanzim eden, dünya ve ahiret kurtuluşunun yollarını gösteren Kur’an-ı Kerim’in emirlerine uymayı ve Peygamberimiz Hazreti Muhammed Aleyhisselatü vesselam’ın peygamberliğini kabul etmiyorlardı. Ona karşı tuzak kurdular, iftira ettiler, ambargo uyguladılar, savaştılar. Çünkü dünyevileşmişler ve bir menfaat ve çıkar düzeni kurmuşlardı. Her şeyi bu dünyadan ibaret sanıyorlardı. Öyle olunca da her türlü gayr-ı meşruluğu yapıyor, kendi çıkarlarına göre kurdukları düzenin devam etmesi için yapamayacakları kötülük yoktu ve yaptılar. Ama bugün yoklar, dünyada ebedi kalmaya güçleri yetmedi, nice Fravunlar, Nemrut’lar, Ebu Cehiller gittiler ve geri dönemediler.
Dünyevileşen müslümanın kutsal değerlere olan bağlılığı, bir pamuk ipliğine bağlıdır. Küçük bir menfaat veya nefsine hoş gelen bir durumla karşılaştığında bu bağı kolaylıkla koparıp atabilir. Vatana, bayrağa, kitaba, değerlerine ve Allah’ın emirlerine bağlılığı çok zayıftır en ufak bir sarsıntıda ipi kopar, kurumuş yapraklar gibi dökülür.
Asrımız müslümanlarının genel olarak en büyük problemi; İnandıkları kitaba uygun yaşamamak, böyle olunca da yaşadıklarını ve alışkanlıklarını müslümanlık zannetmek. En acısı da haramları işlerken bir rahatsızlık duymamaktır. Müslümanlık bazıları için sadece kültürel bir motif, örf ya da adet gibidir. Onların hayatında, İslamın bir etkisini bulmakta zorlanırsınız.
Dünyevileşme; ahireti dikkate almadan, dünyaya bağlı ve bağımlı kalmaktır. Bu durum, insanı tüketir ve hayatını anlamsız hale getirir. Sonuçta; dünyadaki hiçbir kazancı ve zenginliği insanı mutlu etmeye yetmez, doyumsuz hale getirir.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.