DENEME SINAVLI EĞİTİMİN SONU
Talat Yavuz
19 Ağustos 2024 Pazartesi 11:23
Geçen yıl İstanbul Ataşehir’de, yakın zamanda Bingöl, Eskişehir ve Yozgat’ta daha önce örneğine rastlamadığımız kılıçlı, bıçaklı saldırılarla karşılaşıyoruz. Hayatını kaybedenler, yaralananlar oluyor. Bu olayları madde bağımlısı, psikopat, içine kapalı, psikolojik sorunları olan kişilerin sebep olduğu münferit olaylar olarak kayıtlara geçirir hayatımıza devam edebiliriz ancak durum bu sefer başka bir problemi işaret ediyor.
TÜİK’in, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2023 verileri, içerik ve yatırımları dâhil eğitimin yeniden planlanmasını gerektiren sonuçlar veriyor. Tersine iç göç, evlilik ve doğum oranlarındaki azalma, boşanmaların artışı, nüfus artış oranındaki dramatik düşüş, yaşlanan nüfusumuz, aile yapımızı tehdit eden planlı işler, gençlerimize dair tespitler ve olumsuz ekonomik şartların getirdiği yeni riskler, eğitim planlayıcılarının dikkat etmesi gereken önemli başlıklar olarak önümüzde duruyor.
Gençlerimizin duygu dünyasını; milletimizin tarihi birikimiyle getirdiği, eğitim ve kültürel birikimimizle gelecek kuşaklara aktardığımız değerlerle donatmak yerine, sanal alemin bağımlılık yapan zararlı içerikleri ve beyinlerini uzaktan kontrol eden yazılımlarla esir alınmasını, çaresizce izleyecek ve seyirci mi kalacağız?
Mevcut eğitim sistemimizin gençlerimizin duygu ve değer dünyasını yönetmek diye bir derdi yok. Okuma yazmaya geçtiği kasım ayından itibaren, veli baskısıyla öğrencilerine test çözdürmek zorunda kalan öğretmen, aslında eğitimin sadece sınav başarısından ibaret olmadığını biliyor.
Öğretmenler eğitimin temel ilkelerine uygun, öğrencinin ve toplumun yararına olacak şekilde değil, mevcut sistemin beklentilerine göre, çoğu zaman yasal kaideleri esneterek, risk alarak; resim, müzik, beden eğitimi gibi derslerin yerine sayısal dersleri ve sınav hazırlıkları yaparak öğrencilerini, daha acımasız sınavların olduğu üst kademe sınıflara gönderiyorlar.
MEB, lise düzeyine kadar deneme sınavlarını yasaklamış. Bu yasak, yukarıdaki çarpık sistemin düzeltilmesi yönünde atılmış bir adım ve arkası gelecekse kıymetlidir. Bu konuda yıllar içinde yaşanan birbirine temelden ters uygulamalarla bakanlığın esaslı bir özeleştiriye acilen ihtiyacı var. Çarpık sistemi düzeltmek yerine, “kaynak kitapları biz dağıtıyoruz, kursları okullarda biz açıyoruz, deneme sınavlarını biz yapıyoruz, her ilde ölçme merkezleri kuruyoruz, eğitimde devrim yaptık.” diyerek başarı istatistikleri yayınlayan geçmiş ekiplerle göreceğimiz hesap yarım kaldı.
Yeni müfredatı eğitim kamuoyu bu dönüşüm yönü ile hiç tartışmadı. Başarılabilirse yeni müfredat, içeriğinden daha çok bu yeni yaklaşımı ile iz bırakacaktır. Ders işleyişinden değerlendirmeye, kademeler arasındaki geçişten doğru sınıf düzeyinde yönlendirmeye kadar yeni sistemi tartışmalıyız.
Sınavların baskısı altında akademik başarıya endeksli eğitim sistemi gençlerimizi bizden koparıyor. Yönlendirme yapmadan, bütün öğrencileri mecbur tuttuğumuz on iki yıllık zorunlu eğitim sonunda, hayatın gerçeklerinden uzak, hiçbir beceri kazandırmadan bir şekilde ite kaka mezun ettiğimiz öğrencileri içine ittiğimiz çaresizliğin, değil eğitimciler toplumun neredeyse tamamı farkında. Ancak hala yüzde sekiz onluk dilime girecek öğrencileri seçmek için bütün ülke, aileler, eğitimciler hep beraber deneme sınavları yapıyoruz, dershaneler kurs merkezleri açıyoruz, sonunda dereceye girenleri okulların dış duvarlarından ilan ediyoruz. Ne yazık ki harcadıklarımızın isimleri duvarlara sığmıyor.
Her ne kadar soru tipini değiştirmiş olsak da doğru seçeneği dört yanlıştan ayırarak işaretlemek en alt düzeyde eğitim demektir. Bugün yorumlayan, analiz eden, bilgiyi dönüştürebilen, yazan, düşünen, kendine özgü çıkarımlar yapabilen, becerileri gelişmiş insan tipine ihtiyacımız var. Sınav başarısı üzerine değil okul başarısı üzerine bir sistem kurmaya ihtiyacımız var. Bu aynı zamanda okulu ve öğretmeni değerli kılacak bir adım demektir. O zaman gençlerimizle iletişim kanallarımız açılacak ve özgün bireyler yetişecektir.
Çarpık sistemden beslenenler dirense de bu sefer bu dönüşümü başarmak zorundayız. Ortaokullara gelen deneme sınavı yasağı, üç yıl sonra liselere de gelmelidir. Yanlış sistemle harcadığımız öğrencileri, sınav sonuçlarını boyunlarına asarak ilana çıkarma kolaycılığından kurtulmanın yolu, üç beş yıl sonra yüzleşeceği problemi önceden çözmekten geçiyor. Bunu yapmadıkça vebalden kurtulamayacağız.
Bütün dershanecileri, kitap ve test lobisini, velileri, öğretmenleri, yöneticileri, Malazgirt meydanına toplayıp, önlerine çıkıp diz çökerek anlatılmaya, ikna etmeye değer bir gerçeklikten bahsediyorum. Çarpık sistemden para kazandıkça geleceğimizi kaybediyoruz. Test çözdürerek değil kitap okutarak, meslek kazandırarak, sanat ve spor yaptırarak da para kazanılır, yeter ki gerçeği görelim.
Akademik başarıya dayalı deneme sınavlı, test sınavına dayalı eğitimin devri çoktan geçti, gelin geç kalmayalım derim.
Talat YAVUZ
Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri
[email protected]
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi