22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Ankara11°C

CHP SEÇMENİNİN YÜZDE 63'Ü.. AK PARTİ YÜKSELİŞTE

Son yerel seçimlerden sonra yapılan anketlerle ilgili dikkat çeken verileri paylaşan Aktaş, CHP'nin aynı noktaya döndüğünü, AK Parti'nin ise oylarını koruduğunu belirtti.

CHP seçmeninin yüzde 63'ü.. AK Parti yükselişte

17 Mayıs 2020 Pazar 18:00

Haber7'nin sorularını yanıtlayan GENAR Araştırma Şirketi Başkanı İhsan Aktaş önemli açıklamalarda bulundu.

GENAR Araştırma Şirketi Başkanı İhsan Aktaş, Haber7 Instagram hesabı üzerinden canlı yayında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Haber7 Yayın Koordinatör Tarık Dağlı'ya konuşan Aktaş, son yaptıkları ve henüz sonuçlarını yayınlamadıkları ankette AK Parti ve Cumhur İttifakı'nın son genel seçimlerin üzerinde bir oy oranına ulaştığını duyurdu.

-Koronavirüsün getirdiği ve getireceği alışkanlıklarla ilgili bir öngörünüz var mı? Sosyal hayatla başlayalım.

Tabi koronavirüs tüm dünyayı sarstı. Çin’den başladı ve şu an en büyük problemler Amerika’da yaşanıyor. Bütün güçleri, devletleri sarsan bir şey olarak Türkiye’de de köklü değişiklikler getirdi. Birincisi insanlar bir durdu, batının 200 yıllık çabasıyla tanrı alem insan dengesinde dengesizlikler başladı.  Tabi yeni dönemde bu düşünme sorgulama devam edecek mi yoksa yeni sürece 3 günde adapte mi olacağız bunu zaman gösterecek.

Türkiye’deki duruma gelelim... Öğrenci okula gidemiyor, insanlar işe gidemiyor vs. Bu da ilginç bir şekilde teknoloji kullanımını getirdi.  Ve sanki sanal toplantılar daha  ciddi olmaya başladı. Şu anda Türkiye’de yüzlerce binlerce kişi internet üzerinden etkinlikler ortaya koyuyor. Bunun izlerine de ben çok olumsuz bakmıyorum. İnsanların iletişim arzuları vazgeçilmezdir. Sadece şekil değiştirir. Kahve sohbetinden sosyal medya buluşmasına geliyor. Nihayetinde toplumun teknolojiye dönük bir tarafı oluştu. Diğer taraftan toprağa bir dönüş var. Enteresan şekilde bağ bahçe toprağa dönüş başladı. Ve bu kentlere yansıması, kırsallara nasıl yansıdı bilmiyoruz.

SANKİ DÜNYADA BİR TİYATRO OYUNU SERGİLENİYOR

-Salgının siyasete etkisine geçecek olursak..

Sanki bir tiyatro sahnesi var ve perdede benzer bir oyunu sırasıyla bütün ülkeler sergiliyor. Önce Çin sahneye çıkıyor sonra İran geliyor, Fransa, İtalya, Türkiye ve enteresan bir şekilde de sosyal medyanın ve medyanın gücüyle beraber sahnede sahnelenen piyesi de bütün dünya eş zamanlı izliyor. Kimse birbirinden bağımsız değil. Dolayısıyla hangi ülke iyi yönetti hangi ülke kötü yönetti, alt yapısı vs. bu da tartışma konusu oldu.
Birkaç genel tespitte bulundum. Mesela Batının kurumsal devletlerinin kurumsallığının krizlerde işe yaramadığı, diğer taraftan Güney Kore gibi Türkiye gibi daha üretime dayalı  ve dinamizmini kaybetmemiş, daha dinamik toplumlar krizlerde daha başarılı olmuşlar.

FRANSA "MASKE ÜRETİMİNE EKİMDE BAŞLAYABİLİRİZ" DİYOR

Krizleri iki açıdan değerlendireceğiz. Bir; hastalıkla mücadele, iki; tedarik zincirleri. Sonuçta maske dediğimiz şey sofistike ürün değil, steril elbiseler uzayda yapılmıyor ama Fransa şunu söylemişti: Ekim ayında biz maske üretimine başlayabileceğiz. Şimdi Türkiye ye  bakın, terziler, konfeksiyoncular  mahalle aralarında maske üretmeye başlandı. Bunu küçümsemek için söylemiyorum. Muhtemelen  Almanya'da bir konfeksiyon atölyesinin maske üretmeye karar vermesi, yönetim kurulundan o hantal demokrasiden birkaç yılda ancak böyle bir şeye geçerler.

Bunlar toplumların kriz anlarındaki kapasitelerini gösterir. Bizde hükümet her şeyi olağanüstü yönetti. Şimdi Avrupa ülkeleri ve Türkiye yi kıyasladığımız zaman Türkiye’nin başından beri mevzuyu çok dinamik dikkatli bir şekilde yönettiği  ortaya çıktı. Bunun da sebebi, Türkiye’nin çok güçlü bir sağlık altyapısı var. Hatta dikkat ederseniz, bu şehir hastaneleri ihtiyaç fazlası gibi göründü ve eleştirildi. Türk halkının yüzde 80'i sağlık sistemini başarılı buluyor.  Yüzde 60 da hükümetin iyi yönettiğini düşünüyor. Değerlendirme ağırlıklı olarak sağlık bakanlığı üzerinden yapılıyor. Bakanlığın başarısı üzerinden. Fakat bir ülkede iyi yönetim olmadan sadece bir bakanlığın başarısı süreci karşılamaya yetmez. Sağlık bakanlığı işini yapacak, İçişleri Bakanlığı tedbir alacak, Hazine ve Maliye Bakanlığı esnafın mağduriyetini giderecek. 2+2 milyon kişiye doğrudan parasal destek verildi. Bunların tamamı senkronize bir şekilde işlemezse sadece bir bakanın başarısı tek başına yetmez.

PANDEMİ KRİZİ, CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİNİN TESTİ OLDU

Kriz çok büyük ve ancak iyi bir yönetimle güçlü bir liderlikle yapılacak bir şey. İyi yönüyle Türkiye de yapılan bu koronavirüs süreci yönetimi Cumhurbaşkanlığı sisteminin de bir testi gibi oldu. Ülke büyük bir problemle karşı karşıya kaldı. Biz problemle karşılaşmada yeni değiliz. Darbe girişimi atlattık. Libya'da bir kriz yönetiyoruz vs. aslında kriz yönetme konusunda kabiliyetli olan ve deneyimli olan sistem yeni bir krizle karşı karşıya kaldığı zaman da bu krizi yönetmekte çok da zorlanmadı.

Burada muhalefette çok temel bir sorun ortaya çıktı. Yerel seçimlerde bir başarı elde eden muhalefet partileri kademe kademe bunun bir iktidar değişimine doğru gideceğini düşünüyorlardı. Cumhur ittifakının bu denli bir yüksek performans göstermesi ve kamuoyunda bir karşılık bulması muhalefeti ciddi anlamda tedirgin etti. Yaptığımı çalışmada "Sağlık Bakanlığı'nın yapmış olduğu hizmetleri doğru buluyor musunuz sorusuna" CHP seçmeni yüzde 60 oranında evet dedi. Buna karşılık bir muhalefet nasıl bir muhalefet yapacak, siz düşünün.

-Geçtiğimiz günlerde attığınız bir tweet var Cumhur İttifakının son dönemdeki en yüksek oya ulaştığına dair. Henüz sonuçlarını açıklamadığınız yeni araştırmanız var. Nedir son rakamlar?

Cumhur İttifakı'nın son genel seçimlerde yüzde 53 civarı bir oyu vardı. Ve çok büyük değer kaybına uğramamıştı. Türkiye'de oyların bu kadar paylaşıldığı, kemikleştiği bir dönemde 10 puan aşağı 20 puan yukarı oylar değişmiyor. İlginç bir veri söyleyeyim. Yerel seçimler bitti, CHP'nin bir başarısı ortaya çıktı. AK Parti Ankara'yı, İstanbul'u, Antalya'yı kaybetti. Beklenti şuydu; yerelde oluşan bu rüzgar aynı şekilde genel seçime yansıyacak. Seçimden bir ay sonra yaptığımız araştırmada AK Parti'nin oyları yüzde 40'tı. Ancak CHP'nin yereldeki başarısı genel seçime yansımamıştı.

CHP AYNI NOKTAYA DÖNDÜ

Sistem başkanlık sistemi olunca 2-3 puan o kadar kıymetli ki, CHP oyları açısından bakacak olursak onların yüzde 22 ile 27 arası sosyolojik bir sıkışmışlığından bahsediyordum ben. Yerel seçimlerde bu 27'nin test edilebilir olduğunu düşünülmüştü. Fakat bugün son yaptığımız araştırmada noktasıyla, virgülüyle genel seçimlerde son aldıkları orana döndüler. O da 22-23 civarıydı...

Dolayısıyla bir kriz, yatırım, hizmet gibi konular olduğu zaman cumhur ittifakı canlanıyor.kendine geliyor. Fakat enteresan şekilde polemik, siyasi tartışma, kriz eski usul siyaset de olunca chp pozisyon üstünlüğü sağlıyor. Bugün pandemi sürecinin iyi yönetilmesi aslında daha gerisinde İdlib'deki başarısında devamında bir depremle yüzleştik. Elazığ depremi, orada hükümetin gösterdiği performansla beraber hükümet kriz yönetmede çok başarılı bir hükümet gibi duruyor.

HEM CUMHUR İTTİFAKI HEM AK PARTİ SON GENEL SEÇİMLERİN ÜZERİNDE

Türk toplumu rahat dönemlere çok yatkın bir toplum da değil galiba. Kriz dönemlerinde teyakkuz zamanlarında olağanüstü başarılı bir toplum.  Hükümet de türk toplumunun bu karakteristik özelliğini yansıtıyor. Kriz dönemlerinde daha da canlanıyor. Rehavet dönemleri AK Parti'ye çok iyi gelmedi. Rehavet dönemlerinde bir muhalefet performansı ortaya çıkıyor. Bugün bir seçim olsa, hem Cumhur İttifakı hem AK Parti olarak son genel seçimlerde aldıkları oyun üzerinde bir yerlerde duruyorlar.

İSTANBUL'DA POLEMİK DIŞINDA BİR FARKLILIK GÖRMEDİK

Yerel seçimler için bir araştırma yapmadık henüz. Ama bir araştırmacı olarak İstanbul'da yaşadığım için bazı gözlemlerim var. Henüz İstanbul'da bir polemik dışında bir şey görmedik. Büyükşehir olarak kent hayatına dair bir farklılık ortaya konulmadığını görüyoruz. Tabi 25 yıllık AK Parti'nin hizmetindeki bir kentte de ortaya bir fark konabilir mi? O da başka bir tartışma konusu...

BARO VE ODALARDAKİ SEÇİMLERLE İLGİLİ PLANAN DEĞİŞİM ÖNEMLİ

- Sayın Devlet Bahçeli'nin son dönemde bazı sözleri oldu. Siyasi partiler, seçim yasası değişiklik gibi.. Bunları nasıl okumak gerekiyor?

Seçim yasası talebi şöyle... Türkiye’de bir Anayasa değişikliği ve sistem değişikliği oldu. Doğal olarak Anayasa değişiklikleri aşağı doğru yani kurumsal devlet yapısının alt birimlerinde yasa değişikliğinin olması lazım. Şu an siyasi partiler ittifak kurarken açık ittifak kuramıyorlar. Siyasi partiler mevzusunda değişiklik önemli bir konu...

Bir de sivil toplum yapılarında barolar birliği, tabipler birliği gibi kurumlarda sistem şöyle; çarsaf listeyle seçime giriliyor. Mesela bir barolar birliği seçiminde adayın biri 51 öteki 49 olduğu zaman bütün yönetim 51 alanla şekilleniyor. Nihayetinde bu bir sosyal hizmettir. Belli bir yüzdesi olan gruplar kendi barosunu, birliğini kurabilir. Hükümet de bunu şu an gündeme aldı bence faydalı bir konu. Blok listeyle bu STK'Lar seçilince sıkışmış baroların, odaların bazı ideolojik kalıplar içinde kaldığını görüyoruz.

Bahçeli'nin 2 maddesi ilgimi çekti. Bir tanesi siyasi partiler yasası diğeri de kurumlarla ilgili olan. Bunlar anayasaya uygun bir şekilde şekillenmesi lazım.

İYİ PARTİ BAĞIMSIZ KALSA DAHA GÜÇLENİR

-Son dönemlerde İyi Parti ve HDP arasında bir atışma görüyoruz. Sizin araştırmalrınızda buna ışık tutacak bir sonuç var mı?

Burada tabi İyi Parti'nin bir sıkışmışlığı var. Bir yol arayışı içerisinde... Milliyetçi bir eksende oturan tabanı milliyetçi olan bir parti... Hatta seçimlerden önce MHP ile ayrışmadan önce grdiği mücadelede şu savunmaları öne sürüyordu. MHP'den daha milliyetçi bir parti olacağiz. Bu kadar vatanperver iddialarla HDP ile zımmen aynı çatı altındaysanız bu sürdürülmesi zor bir şey.

Türkiye'de pandem nedeniyle zor günler yaşanırken bu PKK terör örgütü gidiyor sırf sansasyon oluşturmak için sivilleri katlediyor. Şimdi bu olay karşısında iki partinin iki ayrı tutumu ortaya çıkıyor. Bir de aynı çatı altında oldukları düşünelim. Mesela İstanbul BŞB Meclisi'nde CHP listelerinden olan bir HDP'li var. İyi Partlili meclis üyesi de var. Mikrofonu uzatsanız İyi Partlili temsilci terör olayını lanetleyecek. HDP'li olan ise 'barış, demokrasi, insan hakları vb.' diyecek. Dolayısıya bu durum İyi Parti'yi yaralıyor.

İyi parti ile aslında başka bir öngörüm var. Tabii şu da konuşuluyor; İyi Parti yeni kurulan yeni partilerle ittifak olabilir mi? Saadet Partisi'yle mesela olabilir mi..  Aslında İyi parti hiçbir ittifaka bağlı olmadan müstakil bir parti olma şansı var. Eğer kendisini millet ittifakından ortaya çekerse hem parti kimliğini muhafaza edip hem de Türkiye'de kalıcı bir parti olabilir. Meral Akşener siyasi bir başarı gösterdi. Cumhurbaşkanlığı seçimine aday oldu. Eğer o seçimde aday olmasaydı, bugünkü durumu çok daha aşağılarda olurdu. Onun adaylığı aslında bir parti kimliği oluşturmasına vesile oldu. Eğer bugün kendilerini başarılı bir şekilde ittifaklardan ayırıp, ortada bağımsız bir parti olarak konumlandırabilirlerse  daha çok kıymet kazanabilir. Her iki ittifakın da yanına almak istediği bir ittifaka dönüşebilir. Bugünki haliyle millet ittifakına daha bağımlı görünüyor.

Cumhur İttifakı kazanması zor ama yürütmesi kolaydır. Millet İttifaki ise kazanması kolay yürütmesi zor bir ittifak.  Bence önümüzdeki dönemlerde  İyi Parti'nin tutumunda bazı değişiklikler beklenebilir.

HDP, "PKK'YA KARŞI BAĞIMSIZ SİYASET GÜDEBİLİR MİYİM" DİYE DÜŞÜNMELİ

- Son araştırmanızı HDP açısından değerlendirirsek..

HDP'nin sorunu ağır şekilde kendi içinde yaşadığı travma.. Şimdi HDP, PKK ile olan pozisyonunu bir türlü netleştiremedi. PKK kendi içindeki örgütler arasında çok baskın bir örgüt. Çok da centilmen değiller. Bugüne kadar HDP'nin en çok tırmandığı seçim 7 Haziran seçimleriydi. Oradaki iddiası Türkiye partisi olmaktı. Söylem olarak keyifliydi fakat seçim bittikten sonra PKK temsilcileri dedi ki "Kusura bakmayın haddinizi bilin bu böyle sizin gücünüz değil. Örgütün gücü..." O dönemlerde PKK güçlüydü. Sonrasında Türkiye'nin ortaya koyduğu performansı sayesinde örgütün beli kırıldı.  Türkiye'deki varlığı var yok denecek düzeyde. Bizim araştırmalarımızda terör her zaman ülke gündeminde ikinci, üçüncü sırada oldu. Yüzde yirmilerde, yüzde kırklara tırmandığı zamanlar da oldu. Fakat bir önceki araştırmamızda , Türkiye'de sorunlar listelendiğinde yüzde 5.5 a düşmüştü. Eğitim sorunu, terör sorunundan daha önde görünüyor. Bu çok önemli. İşte gelinen bu noktada HDP kendisinin bir muhasebesini yaparak acaba PKK'ya karşı bağımsız bir siyaset güdebilir mi. HDP, İstanbul için bir teklifi yok. İzmir için bir teklifi yok. Ama Diyarbakır için de bir teklifi yok. HDP mecliste hangi amaçlar için duruyor ne yapmak istiyor. Bu, PKK ile kendi arasında bir açmaz. Ve belki bizim açmaz olarak gördüğümüz şey onlar için açmaz değil. Fakat şunu bir gerçeklik olarak görmek lazım yaklaşık 10 yıldır HDP'nin oyları yüzde 10 ve bu yüzde 10-11 lik oyda bir kayıp olmuyor. Sadece bu yüzde 10 içeirisinde yüzde 2-2 buçuğu AK Parti'ye yakın duruyor. Bu son yerel seçimde hükümetin, Cumhur İttifakı'nın dili biraz fazla miliyetçiydi.  Belki biraz daha yumuşak olsaydı, Güneydoğudaki HDP oylarının AK Parti'ye geçişi biraz daha fazla olup İstanbul'daki seçimin de akıbeti farklı olabilirdi.

YENİ PARTİLERİN TABLODA VİRGÜLLE YERİ VAR

- Yeni partiler ne şekilde bir karşılık buluyor?

Yeni partilerle ilgili durum çok karamsar. Partiler kurulmadan önce daha çok tartışılıyordu. Hatta yerel seçimlerden hemen sonra sanki vatandaşta her iki partiye de bir ilgi alaka vardı.  Türkiye siyaseti şu anda büyük bir oranda Cumhur ittifakı, Millet ittifaki ya da AK Parti, CHP rekabetine odaklanmış durumda. Eğer ki CHP zayıf olsaydı, siyasetin geleceği AK Parti ve AK Parti'den ayrılanlar arasındaki bir rekabete dönüşebilirdi. Şu anda Ak Parti Cumhur İttifakı ile birlikte, CHP de Millet İttifakı ile birlikte... Siyaset bu odakta gidiyor.

Yeni partiler için durum gerçekten karamsar. Halk çok da dönüp bakmadı onlara. Tabloda virgülle yerleri var tabi.

Yeniden Refah Partisi seçim görmedi fakat kurumsallık hala önemlidir. Baktığınızda Saadet Partisi bu üç parti kadar oy alıyor.  O yüzden kurumsallık önemli...

Fatih Erbakan farklı bir şey yapıyor. Bunun yansıması nasıl olacak bilmiyorum. Daha çok üniversite öğencilerine, gençlik üzerine bir düzen tutturmaya çalışıyor. Fatih Erbaka'nın tutumunun daha sağlam olduğunu düşünüyorum. Makulluk her zaman kamuoyunda karşılık bulur. Baba terbiyesinin etkisi vardır tabi neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğrenmiştir. Bakıp göreceğiz. Tabi 60 tane parti var. Yeni partileri ilk 5 içinde mi sayacağız yoksa 60 sonrasına mı ekleyeceğiz bilmiyoruz.

DAVUTOĞLU VE BABACAN, AKŞENER'İN YANLIŞINA DÜŞMEZ

- CHP'nin yeni partilere destek veririz demesi... Pratikte bir karşılık bulur mu?

CHP'nin başarıyla yürüttüğü bir şey var. Mesela Saadet Partisi'ni kendi çatısı altına almayı başardı. CHP cömert bir parti... Belki şuna yönelik bir hamle olabilir, cumhurbaşkanlığı seçimi olduğunda iki parti noktayla virgülle benim yanımda mı olacak yoksa karşı tarafta mı olacak. İyi parti mesela tabanı da müsait olmasına rağmen CHP yanında pozisyon tuttu. Şu an onun sancılarını yaşıyor. Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan'nın bu konularda daha dikkatli olacağını düşünüyorum.

CHP ve İyi Parti ve HDP'li bir grup seçmenin bir misyonu var ikinci misyon yok: "Tayyip Erdoğan gitsin. Sonrasına bakarız." Türkiye ile mücadele eden ülkelerin de amaçlarından biri bu. "Tayyip Erdoğan gitsin de ne olursa olsun politikası" bugüne kadar işe yaramadı.  Siyaseti sertleştirdi, kutuplaştırdı. Kutuplaşma konusunda genelde hükümete ve AK Parti'ye suç atılır. Ancak muhalefet kutuplaşma konusunda daha çok dil ve kavram üretiyor. "Hükümet gitsin de ister darbe yoluyla gitsin" ya da "Sandık olmazsa sokak" lafını bugüne kadar AK Parti hiç kullanmadı yani... Bir muhalefet partisi 10 yıl hiç yüzde 22-25 arasında durur mu? Demek ki o sıkışmışlık sizi sandık dışı başka saiklere itebiliyor. Halbuki bu oyun bir yerden bir yere tırmanması lazım bunu da vatandaş bizlerden iyi görüyor. Türk halkı siyaseti en az siyasetçiler kadar bilir. Daha iyi bileni de çoktur.

İBB HANGİ HİZMETLE GEÇMİŞTE YAPILANLARA ÜSTÜNLÜK SAĞLASIN

-CHP'nin eski usul siyasette ön plana çıkıyor dediniz. Bu yüzden mi sürekli öyle bir ortam oluşturma durumları çıkıyor. Kutuplaşmayı tetikleyen durum bu olabilir mi?

İBB'de şu anki başkan hangi hizmeti gelip toplumun önüne koyacak ki AK Parti'nin geçmişte yaptıklarına üstünlük sağlasın. Metro yatırımına bakın yeşil alan yatırımına bakın, yollara bakın.. Bu sefer bu yatırım alanlarında bir farklılık ortya koyamaycınca polemiğe kalıyor. Şimdi bir pandemi süreciyle karşı karşıya kaldık. Pandemi sürecinde sorunları Cumhur İttifakı'nın çözebileceğine dair olumlu cevap yüzde 52 küsür. Muhalefetin sorucun yüzde 42'ye düşüyor.

ERDOĞAN TOPLUMU DİNLEDİ VE BEKLENTİLERİNİ OKUDU

Daha önceki konuşmamızda AK Parti'nin nasıl kendini yenileyeceği konusunu konuşmuştuk. AK Parti bunlara cevap vermiş durabiliyor mu?

Bir yönüyle baktığınızda ak partinin hükümetteki varlığı çeyrek asra yaklamış durumda 18 yıldır iktidarda. Dolayısıyla zaman zmaan eskimesi, yorgunluk geriye düşme olabilir. Türkiye'de özellikle Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliği ve siyaseti en ince detaylarına kadar takip etmesi ve yönetimi sayesinde 4. yönetimini yürütüyor. 15 Temmuzla AK Parti'nin oy oranı yüzde 50'ye çıkmıştı. Kamuoyu desteği de 55'e çıkmıştı. Orada AK Parti elitleri bir değerlendirme hatası yaptılar bence. Dediler ki; Türkiye'de siyaset tamamen AK Parti içinde olacak bundan sonra. Muhalefeti biraz göz ardı etmelerine sebep oldu. Ve bu  siyasetsizlik, rakibe göre siyaset üretmeme yerel seçimlerde bir sorun olarak ortaya çıktı. Fakat ben yerel seçimlerden sonra sayın Cumhurbaşkanı'nın toplumu tekrar dinlediği beklentilerini okuduğunu görüyorum. Ve hükümetin son 6 aylık performansını önceki dönemlere göre daha toplum meselelerine odaklı çözüm odaklı olduğunu görüyorum. Elbette ekonomik olarak durgunluk var. Dünyanın karşı karşıya olduğu sorunlar var. Pandemi süreci şunu gösterdi ki hükümetin bugünkü performansı kriz bittikten sonra Türkiye için de çok önemli bir etkiye sahip olacak. AK Parti'de şu olabilir belki; AK Parti bugüne kadar yatırım yaptı, hizmet yaptı ve bunun karşılığını gördü. AK Parti kendi tabanını özellikle parti örgüt düzeyinde daha misyon sahibi, memleket meselelerine daha bütün bakan uluslararası ilişkilerden Türkiye'deki yatırımlara Türkiye'nin tarihi misyonundan reformların muhafazasına kadar meclis üyesinden genel merkez yönetimine kadar herkesin fonksiyon üstlendiği bir partiye  dönüştürülebilir. Bugüne kadar Erdoğan'ın halkla kurmuş olduğu bir bağ vardı. Hükümet de sürekli iyi yatırımlar hizmetler yaptı. Vatandaş da buna karşılık verdi. Bundan sonra "Erdoğan çözer" mantığı işlemeyecek gibi... Geriye bıraktığımız 15-16 yıl AK Parti örgütüne fazla bir yük bırakmadı. Dönemsel olarak bir misyon dönemi geçirmeye ihtiyacı var gibi görünüyor.

CHP'LİLERİN YÜZDE 63'Ü SAĞLIK SİSTEMİNDEN MEMNUN

Son araştırmanızdan bizim için paylaşabileceğiniz başka veriler var mı?

Son araştırmamızdan rakamlar vereyim. Türk halkının sağlık hizmetine desteği yüzde 75. Konu Bakan bey, Fahrettin Koca olunca Türkiye genelinde vatandaşın desteği yüzde 80'lere çıkıyor. Daha ilginci "Sağlık Bakanlığı'nı başarılı buluyor musunuz" sorusunda CHP'li seçmenin yüzde 63'ünün evet dediğini görüyoruz. Muhalefetin sağlık meselesine muhalefet yapması biraz da bundan zorlaşıyor.
Türkiye Cumhuriyeti adım adım bir bölge gücüne dönüşüyor. Adeta yeniden kuruluyor. Burada gördüğüm en büyük zaaf, Türkiye'nin kendi elitlerinin kendi kaymak tabakamızın Türkiye'nin geleceğine dair inançları zayıf... Tüm siyasi polemiklerin üzerinde olarak bu ülkenin yeniden yükselişine tüm vatandaşlar olarak inanmamız lazım.
KAYNAK: HABER7
 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.