22 Kasım 2024
  • İstanbul16°C
  • Ankara16°C

BİZİ HELAK EDECEK

Talat Yavuz

27 Temmuz 2020 Pazartesi 13:52

Her gün onlarca kişinin öldüğünü görmesem, bu salgın ne güzel bir şeymiş, iyi ki virüs bütün dünyayı sarmış diyeceğim. Virüs sayesinde birden çağ atladık! Meğer biz dijital çağda yaşıyormuşuz da haberimiz yokmuş!

Önceleri sağlık alanındaki başarımızla gurur duyduk. Gerçekten de haklarını teslim edelim sağlık kadromuz iyi sınav verdi ve zor günlerde moral kaynağımız oldu. Ancak son günlerde birden eğitim alanında yaptıklarımızla sağlıktaki başarımızı gölgede bıraktık!

Uzaktan eğitim altyapımız mükemmelmiş. Meslek liselerimiz, maske üretimindeki başarılarından dolayı yaşanacak yoğunluğa ülke sathında hazırmış! Öğrencilerimiz enerji dolu, öğretmenlerimiz tatilin bitişini iple çekiyor, bakanlığımız bütün senaryolara hazırmış.

Abartma hastalığı, bulaşıcılığı yüksek diğer bir hastalık olan övme hastalığı ile birleşince inanın tablo covitten daha ağır hale geliyor. Hz. Ömer; “Bir adamı övmek, onu boğazlamaktır.” diyor. “Sizi övenlerin suratlarına toprak saçın.” diyor Hz. Peygamber. “Devir imaj devri” olduğu günden beri, astlar üstü, üstler daha üstü övmekte hiç sıkıntı çekmiyor.

Carmiggelt; “Övgüye karşı cevap vermek kadar güç bir şey yoktur.” derken, bizim ülkemizde yaşanacakları nereden bilsin?

Kürsüye çağırırken, kürsüde tutarken, kürsüden indirirken ayakları yerden kesilircesine övülen muhatap, en sadık elaman olmasında ne yapsın, bu imaj devrinde?

Bu cıvık cıvık ilişkiler öyle aşamaya geldi ki; “Problemlerimiz, eksiklerimiz var, ancak en iyisini yapmaya çalışıyoruz.” seslerini kimsecikler duymuyor, bir acayip haldir, gidiyor.

Meslek liseleri, “meslek liselerini tercih edin.” demekle dolmaz. Meslek liseleri, maske üretirken öğrenciler ev hapsindeydi. Buradan bir eğitim ve üretim modeli çıkarmadıkça kendimizi kandırmış oluruz.

Lise müdürleri, geçen yıl sadece dokuzuncu sınıfa aldıkları yüzlerce öğrenciyle hangi hibrit sistemi, nerede uygulayacağız diyorlar. Açıklanan şekliyle, binlerce lira tutan günlük maliyeti nasıl karşılayacaklarını kara kara düşünürken, izlediklerini anlamaya çalışıyorlar.

Ağırlaşan şartlar, algılarla değil gerçeklerle yüzleşerek, sisteme dokunarak aşılır. Sadece konuşarak, eğitimi sınav baskısından kurtaramadığımızı, tablonun giderek entübe haline geldiğini ne zaman göreceğiz?

1982 yılında önceden kayıt yapılarak, 1999 yılından sonra da canlı ders yayını tecrübesi olan bir ülkeyiz.
FETÖ sonrası atılan adımlar, EBA dâhil kurulan sistemler, yetiştirilen kadrolar bu ülkenin tecrübesidir, değeridir.

Eğitimde kalıcı iz bırakmanın yolu, okul idarecilerinden geçer. Bu tecrübeyi yaşamış, emek vermiş, başarmış bugünün yönetici kadrosu; çıkarılan yönetmeliklerin, dinamik süreçler ve adanmış kadrolar karşısında hiçbir anlam ifade etmediğini, çıkarılan çok iddialı yönetmeliklerin bir yıl geçmeden eskidiğini yaşayarak gördüler.

Zor ve sıkıntılarla geçeceği belli bir öğretim yılına hazırlanırken, ölçüsüz abartı ve övgülerle adalet duygusu zedeleniyor, yönetici kadronun motivasyonunu bozuluyor ve kamuoyu yanıltılıyor.

Gerçeklerin dünyasına dönelim, abartmayalım, bütün gücümüzle çalışalım, bizi milletimiz övsün, alkışlasın. Ayasofya’yı açtıran bilinç ve sabır bizi takip ediyor. Derinden ve sessizce…