BİR YERLERDE YANLIŞ(IM) MI VAR?
Hasan Demirci
04 Eylül 2020 Cuma 22:12
İnsanız ve mutlu olmak istiyoruz, huzur bulmak istiyoruz. Ne yaptıysak arzuladığımız bu
mutluluğa kavuşamıyoruz bir türlü. Huzur ve mutluluk vereceğini düşündüğümüz şeyler
hep Allah katında bir sineğin kanadı bile etmeyen dünyalıklarda oldu.
Salgın hastalığın kol gezdiği bu günlerde doktorlar, sağlık çalışanları seferber oldu,
eczaneler ilaç dolu lakin bu illete ŞİFA bulamıyoruz.
Bizi mutlu edeceğini düşündüğümüz, Ev, araba, arazi, mal, mülk, evlatlar vs. her ne
varsa elde ettik ama MORAL ve MOTİVASYONumuzu, HUZUR ve mutluluğumuzu
bulamıyoruz.
Dünyanın en kaliteli kilitlerini, kepenklerini, en sağlam kasalarını ürettik ama GÜVENliği
bulamıyoruz.
Her gün 24 saat, tam olarak 1440 dk zaman ücretsiz olarak hesabımıza yatıyor ama
hayırlı işler yapmaya ZAMAN bulamıyoruz.
İnternet çağında, bilgisayarlar, telefonlar, veri akışları anlık sel gibi akıyor ancak bize
hayat verecek BİLGİ’yi, İLİM ve İRFAN’ı bulamıyoruz.
Son bir örnekle ifade edecek olursak Evimize en lüks avizeyi alıp takabiliyoruz ama
elektrik gelmiyorsa maalesef bir işe yaramıyor. Buraya kadar yazılanların ana tema olarak
benzerlerini farklı mecralarda okumuş, derinlemesine düşünmüşsünüzdür.
Peki, şunu hiç düşündük mü? Bu kadar imkânlara, nimetlere kavuştuğumuz halde neden
her şey tersine tersine gidiyor, aradığımız huzur ve mutluluğu bir türlü yakalayamıyoruz.
O zaman bir yerlerde yanlışımız, ters giden bazı şeyler var demektir.
Temel otoyolda ters yöne girer. Temel'i gören trafik polisi, sürücüleri uyarmak
için radyodan anons yapar: "Dikkat ters yönde ilerleyen bir araç var." Bu anonsu
duyan Temel bağırır: "Ne bir tanesi hepsi hepsi..."
Fıkradaki gibi, her şey üstümüze geliyor neden?, demeden önce, gidişatımızı gözden
geçirsek mi acaba. Ters yola girmiş olan biz olabilir miyiz? Eksik olan ve yanlış olan
şeyleri hep dışarda mı arayalım. Sıkıntı ve dertlerimizin çarelerini hep parada, malda,
mülkte, varlıkta mı arayalım. Farklı farklı dertlerin çaresi aslında basit bir çözümde
olamaz mı?
Hasan Basri’ye bir gün birisi gelir ve “şu kadar zaman oldu, çocuğumuz olmadı” der. O,
“istiğfara devam et” der. Bir başkası gelir, geçim sıkıntısı çektiğini söyler. O, “istiğfara
devam et” der. Bir başkası gelir, “ekinlerimize zararlı böcekler musallat oldu” der. O,
“istiğfara devam et” der. Böyle belki on kişi, on değişik derdi ile Hasan Basri hazretlerine
gelir ve ondan manevî destek ve dua talep ederler. Hasan Basri hazretleri ise onlardan
her birine hep aynı tavsiyede bulunur: İstiğfar. Bu durum, orada hazır bulunan bir
müridin dikkatini çekmiş ve demiş ki: “Efendim; Derdi ayrı on kimse geldi. Siz devayı hep
aynı söylediniz. Bu bir delile istinat eder mi? Yoksa bu tavsiyeniz kendiliğinizden mi?”
Hasan Basri hazretleri şöyle der: “Estağfurullah, Kendimden bir şey söylemekten Allah’a
sığınırım. Rabbimiz, Nuh Peygamber diliyle Kuran-ı Kerim’de şöyle buyurmuyor mu?”
“(Hz. Nuh) ve dedim ki: Artık Rabbinizden mağfiret (bağışlanma) dilediğinizi
söyleyin. Muhakkak ki O; Gaffar’dır (mağfiret edendir). (Bağışlanma dileyin ki)
üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin. Mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın,
size bahçeler ihsan etsin, sizin için ırmaklar akıtsın.” (Nuh: 10-12).
Belki de onlarca dert Allah’ın peygamberine ulaştı ama hepsine İSTİĞFAR önerdi.
Günahlarınızla yüzleşin ve artık bunlardan vazgeçin dedi. Çünkü günahlarında ısrar
edenler Allah’ı unutmuş demektir. Allah’ı unutanları Allah’ta unutur dertlerle baş başa
bırakır ve yüzleştirir.
Hz Peygamber sav’de “Ey insanlar! Allah’a tövbe edip ondan af dileyiniz. Zira
ben ona günde yüz defa tövbe ederim.” (Müslim, Zikir 42) buyurmadı mı?
Ne dersiniz, bir yerlerde yanlışımız olabilir mi?
Hasan DEMİRCİ
[email protected]
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.