BİR ŞEHRİ SEVMEK
Coşkun Otluoğlu
18 Ağustos 2017 Cuma 18:46
Şehrin damarlarında onu var eden değerler dolaşır. Bu tarih, kültür ve insanın ona bıraktığı her şeydir. Bununla beraber, modern çağın getirdiği teknik ve maddî esasa dayalı şartlar günümüzde şehri şekillendiriyor. Çoğu kez ihtiyaca bağlı olarak bunlar değişiyor.
Bir şehrin yolları; o şehrin evlerini, mahallelerini veya başka şehirleri o şehre bağlıyor. Yolun mühendislik açısından bilimsel veriler ışığında kullanılabilirliği günün şartlarına göre olması şehrin kimliğine ve özgünlüğüne şekil veriyor. Bu yollarda geçen zamanlar… Trafikten kaynaklanan zaman israfı tamamen bu mühendislik planlamayla ilgilidir. Bu yollar ki şehrin bir nevi nefes almasını ve rahatlamasını sağlamalıdır, diye düşünüyorum.
Bu yüzden çoğu kez şehri insana benzetiyorum. Yorulmuş şehirler, bezgin şehirler vardır aynı insan gibi. Havası kirli, mimarisi kimliksiz, insanları bu nedenle mutsuz şehirler… Oysa şehirler insanların elinde değişip dönüşmelidir. Onu yöneten, şekillendiren mimar ve mühendislerin elinde kendi kimliğini bulmalıdır.
Bir şehri sevmek, onu insan gibi düşünmektir. Onun kimliğine ve kültürüne yabancı unsurları ondan uzaklaştırmak ve nefes alması için planlamasından şehirleşmesine kadar içinde yaşayan insanını mutlu edecek bütün faktörleri hesaba katarak ona dokunmaktır.
Bir şehrin geniş meydanları o şehrin kimliğidir. Geniş yolları, yeşil alanları, temiz çevresi ve mutlu insanlarıyla o şehir bu meydanlarda nefes alabilir. Şehrin her mahallesi bu özellikleri kendi bünyesinde barındırdığı ölçüde o şehrin bütünlüğüne katkı sunabilir. Pendik’in herhangi mahallesinde yaşayan insanlar kendilerini Pendikli sayabilmelidir. Yaşlısı, genci, bu mahallelerin geniş alanlarında yürüyebilmeli, gökyüzünün maviliğini ve dahi gece yıldızları görebilmelidir.
“İgdaş, gökyüzü ile arkadaş.” sloganı tam da bu manada yerini bulmaktadır. “Yaşayan şehir.” sloganı da canlı bir şehrin hareket halindeki varlığını, insanının bu şehirde yaşamaktan mutlu olduğunu vurgulamaktadır.
Bir şehri sevmek, o şehirde mutlu bir hayat sürmekle ilgilidir. Kültür dünyası, şehirciliği, esnafı, eğitim yuvaları, emniyeti, güven içinde yaşama imkânı, iş ve buna bağlı istihdamı gibi o şehrin canlılığına ve insanının mutluluğuna katkı sunacak biçimde olmalıdır.
Modern çağın getirdiği yük, şehirleri yormaktadır. Özellikle trafikteki araçların çokluğu ve nüfusun yoğun olduğu yerlerdeki kalabalık hayat, insanları şehirlerden bıktırmaktadır. Böylece şehir nefes alamamakta yaşanabilir olmaktan çıkmaktadır.
Bir şehri sevmek, hayatı sevmekle doğru orantılıdır. Tabi olandan uzaklaşmış şehir hayatı, insanın tabiatına aykırılık teşkil ettiğinden hem yeme içmede, hem şehrin nefes almasındaki güçlük nedeniyle bugün hastanelerimiz, adliyelerimiz ve hapishanelerimiz insanla dolup taşmaktadır.
Bir şehri sevmek, bugün şehirleri bekleyen korkunç tehlikeleri görmektir. Bu tehlikelerin bazıları depremlerdeki çaresizliğimiz, yangın ve sel gibi afetleri yaşarken karşımıza çıkmasıyken asıl büyük tehlikenin ise şehirlinin medeni olandan her geçen gün hızla uzaklaşmasıdır. Şehir kendine yabancı, kendisiyle barışık olmayan sadece tüketime endeksli insan üretmektedir. Bu insan hem bedenen hem de ruhen hastadır.
Şehrin hengâmesinin yanında şehrin ana damarları, kötü olanı dayatmaktadır. Sokakları ve caddeleri söylemiyorum bile dinlenme merkezlerinden tutun da alış veriş merkezlerine kadar her yer korkunç bir gürültü altında ezilmektedir. Ahlakî gayelerle karşı çıkılan şeyler bile şehrin içine birer virüs gibi yapışmıştır. Alkolün, edepsizliğin ve para karşısında her şeyin mubah görüldüğü bir şehir insanı gerçek manada mutsuz etmektedir.
Bir şehri sevmek, şekil bakımından değil sadece ona ruh kazandıran diğer ögeleri görmek ve onları ön plana çıkarmaktır. Manevî ikliminden, kendi tarihsel sürecinden koparılmış şehrin insanı, kalabalıklar olarak sabah evlerinden çıkıp akşam evine koşan amaçsız yığınlar olarak tükenecektir.
Bir şehri sevmek, insanı sevmekle ilgilidir. O şehrin içinde yaşayan insana değer vermektir. İnsanın hayatını kolaylaştıran, her şeyin insan için olduğunu hesaba katan bir anlayış ile ancak şehir sevilebilir, böylece şehir ve insanın tükenmesinin önüne geçilebilir.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.