BİR 24 KASIM DAHA NUTUKLARLA GEÇTİ
Eğitim Bir-Sen İStanbul 3 Nolu Şube Başkanı Erol Ermiş, "Her yıl 24 Kasım Öğretmenler Günü?nde aynı nakarat. Biz dinlemekten usandık, bizi yönetenler aynı nutukları atmaktan usanmadı. Hangi öğretmene sorsanız, ?Biz bu masalları çok dinledik? diyor.
Eğitim Bir-Sen İStanbul 3'nolu Şube Başkanı Erol Ermiş 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla, gazetemize bir basın açıklaması yaptı. Ermiş açıklamasında şu görüşlere yer verdi, "Bu yılki 24 Kasım diğerlerinden daha farklı oldu bizim için. Şüphesiz 75 öğretmen arkadaşımızı depremde yitirmiş olmamız hepimizi derinden sarstı. Tek teselli edici nokta; depremde kaybettiğimiz öğretmenlerimizin yakınlarına onar bin liralık yardım yapılması ve çalışma yılına bakılmaksızın yakınlarına emeklilik maaşı bağlanması oldu. Umarız bu deprem, okullarımızın depreme dayanıklı hale getirilmesi için son uyarı olarak kabul edilir ve gereği yapılır.
Öğretmen camiası ile ilgili en yetkili ağızlardan yapılan açıklamalar, bağış genelgesine bağlı soruşturmalar, rotasyon söylentileri, gerekli alt yapı çalışması yapılmadan görevlendirmelerin iptali hepimizin motivasyonunu alt üst etti.
Yıllardır her yetkili, “öğretmenlerimizin ekonomik durumlarını düzeltmek boynumuzun borcu” türünden cümleler kuruyor ancak durumumuzda hissedilir bir düzelme olmuyor. Düzelme bir yana 666 Sayılı KHK ile “Eşit İşe Eşit Ücret” uygulamasına geçilmesi, bazı kademelerde çalışanlara görece iyileştirme sağlarken öğretmen maaşlarını iyice trajikomik hale getirdi. Maaş listesinin dibine demir attık. Öğretmenler ve öğretim elemanları olarak en acınası kamu çalışanı haline geldik. Sayın Başbakanımızın 666 KHK’ya bağlı ayrıntılardan henüz haberi yok ki son dokuz yılda öğretmenlerin durumlarında yapılan iyileştirmelerden bahsediyor. Herkes umudunu önümüzdeki “Toplu Sözleşme”ye bağlamış durumda. Toplu sözleşmeyle dişe dokunur bir iyileşme sağlanamazsa bunun acı bir bedeli olacak gibi görünüyor. Bu nedenle hem işveren tarafı hem de sendika şapkasını çıkarıp iyice ölçüp biçmeli, aileleriyle beraber üç milyona yakın bir kitleyi kaybetmemek için gerekli çabayı göstermeli. Yoksa ustalık dönemi bir dönemde bitebilir.
Bir de sürekli çocuklar ve gençlerle birlikte olduğumuzdan mıdır nedir, sevgili yöneticilerimiz bizi çocuk sanıyor ve ağzımıza bir parmak bal çalarak bizi kandırmaya çalışıyor. Nasıl mı? Belki de ömründe bir gün bile öğretmenlik yapmamış yetkililer bile öğretmenlik mesleği üzerine ahkam kesiyor: “Öğretmenlik kutsaldır, öğretmenlik sevgi işidir, bu mesleğin değeri parayla ölçülmez, insanı eğitmek ve para yan yana gelmemesi gereken iki kavram, bu iş gönül işidir, zengin olacağım diyen bu mesleği seçmesin, bu meslek fedakarlık mesleğidir” vesaire vesaire. Biraz sızlanmaya kalksanız, “sizi zorla öğretmen yapmadık, bu şartları bilerek bu mesleği seçtiniz” türünden incitici cümleler. Tamam da beyler, biz de diğer insanlar gibiyiz, melek değiliz. Yiyor içiyor, her insanın ihtiyacı olan şeylere gereksinim duyuyoruz. Bütün bunlara da süslü ve gönül okşayıcı sözlerle ulaşılmıyor. Ortalama iki bin lirayla ancak hayatta kalınabileceğini siz de gayet iyi biliyorsunuz. Bildiğiniz için de şoförünüze, sekreterinize, danışmanınıza bunun çok üzerinde bir maaş veriyorsunuz. Kimsenin aldığı maaşta gözümüz olmamakla birlikte bize layık görülen maaşı kabullenmiyor, hak ettiğimiz bir ücret talep ediyoruz.
Bizi yöneten her kademedeki yetkililere sesleniyoruz: Birincisi öğretmenlerle ilgili inandırıcılığını kaybetmiş nutuklara ihtiyacımız yok. Kuru vaatler karın doyurmuyor. Artık söz yerine icraat istiyoruz. İcraata geçmenin tam zamanı. Bilin ki öğretmenlik mesleği aynı zamanda insani hayat standardını yakalayacak paranın kazanıldığı meslektir. Maaş listesinde hak ettiğimiz yere ulaşana kadar, “öğretmenlik para kazanılan bir meslektir.” sözünü dilimizden düşürmeyecek, çocuk gibi kandırılmaya, süslü sözlerle avutulmaya izin vermeyeceğiz.
Kıymetli meslektaşlarım, daha fazla parya durumuna düşmemek için her zamankinden daha fazla mücadele etmek zorundayız. Zaman; sızlanma zamanı değil, mücadele zamanı. Zaman, öğrenilmiş çaresizlikten kurtulma zamanı. Süslü laflardan öte bir değeri olmayan nutukları yırtma zamanı. Toplu sözleşme sürecinde hepimiz elimizi taşın altına koymalı, insanca yaşama mücadelesine omuz vermeliyiz. O halde, yaşasın insanca yaşam mücadelemiz.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.