BELEDİYECİLİK
Benim gibi gençliğinin ilk yıllarını seksenli ve doksanlı yıllarında geçirenlerin belediye denince bir algının ve bir anlayışın ülkemizde nasıl değiştiğini ve nasıl dönüştüğünü büyük bir hayretle müşahede edeceğine şüphem yoktur. Yalnız yeni yetişen gençliğe söyleyecek çok sözümüz olduğu kanaatindeyim.
Şehir gerçekte insana benzer; yavaş yavaş büyür. Hızla büyüyen şehirler plansızdır. Bu nedenle devasa sorunlardan kaçmak mümkün değildir. Bir şehrin alt yapısı oluşturulmadan o şehirde binaların yükselmesi doğru değildir. 1980’li yıllarda mahallelerin bir gecede şehrin ötesine doğru türediğini görenlerdenim. Bir gecede ev değil mahalleler oluşmuştu. Korkunç bir göç ile Pendik Aydos’un eteklerine doğru uzayıp gitti.
Belediyecilik, gerçekte insanların sorunlarına çözüm üreten bir hizmet sınıfıdır. Seksenli yıllarda İstanbul’un genelinde bu hizmetin üretilmediği ve insanlara gerekli değerin verilmediği bir dönemdir. Belediye seçimlerinde önce sağ, sonra sol partiler yönetime gelmiş 1994 yılında ise İstanbul’da yeni bir dönem başlamıştır.
1994 yılına kadar öne çıkan büyük problemler vardı. Trafik, su, hava kirliliği, çöp, şehir temizliği, belediye çalışanlarının maaşlarının ödenmemesi, rüşvet, yolsuzluk, su sayaçlarının okunmaması, yolların çamurdan geçilmemesi gibi. Diğer bir konu da belediyeye bir işiniz düştüğünde muhatap bulunamazdı. Bırakın Belediye Başkanı ile görüşmeyi, bir memura işinizi yaptırabilmeniz için araya aracılar sokmak zorunda kalıyordunuz. Kimse inkâr edemez televizyonlarda hava durumu verilir gibi hava kirliliği durumu verilirdi. Çöplerin bir yere toplanması sonucunda metan gazıyla patlayan çöp dağları ile ölen insanlar günlerce konuşulmuştu. Toplanmayan çöpler öyle bir sivrisinek oluşturmuştu ki geceleri sinekler yüzünden uyuyamazdık. Günlerce su akmazdı. Bazı semtlerde hiç su bulunmaz büyük su tankerleri gelir mahalleliye su satardı. Şehir temizlenmez, çöpler toplanmazdı. Belediye çalışanlarının maaşları altı aydan sonra belki ödenir; bir dahaki maaşların ise ne zaman ödeneceği bilinmezdi. Rüşvet öyle bir noktaya ulaşmıştı ki İSKİ Genel Müdürü Ergün GÖKNEL hadisesi yıllarca dillerden düşmedi. Su sayaçları okunmaz toplu su faturaları tahmini gelirdi. Yollarda asfalt ve kaldırımdan söz etmek mümkün değildi.
Belediyecilik bir anlayış ve bir algıdır. Belediyecilik aynı zamanda bir yönetim ve hizmet felsefesidir. Bunu yorumlayanlar merkeze insanı koyduklarında başarının geldiğini göreceklerdir. 1994 yılı belediyecilikte bir devrimin ve bir algının oluştuğunun yılıdır. Gelinen bu yirmi yıllık süreçte “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” felsefesi hâkim kılınmıştır. “Yaradılanı Yaradan’dan ötürü sevmek” zihniyetinin bütün belediyecilik anlayışına sirayet ettiğini “Rüşvet alan da veren de melundur.” düsturu ile var olan bütün ahlaksız temeller yıkılmış ve bu yirmi yıllık süreçte sorunların bu felsefeyle çözülmesine önem verilmiştir.
Belediye Başkanı Dr. Kenan ŞAHİN’i bir çay sohbetinde dinlerken yirmi yıl önce belediyede sorunlarımızı aktarabileceğimiz bir BEYAZ MASA yokken şimdi kenar bir mahallede halkın içinde onlarla çay içip sohbet eden bir belediye başkanın varlığı ve daha da büyüyen bir şehrin yaşanabilir güzelliğine doğru yol alıyoruz.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.