BAĞIŞ ALMAYAN OKUL OLABİLİR Mİ?
MEB uygulamaları manşet olmaya devam ediyor. Kayıtlar sırasında bağış alınmaması yönündeki genelgeyle işe başlayan, 3797 sayılı kanunu değiştirerek yoluna devam eden sayın bakan; şimdi de okulların ihtiyaçlarını karşılamak için bağış kabul eden okul müdü
Eğitim Bir-Sen İstanbul 3 Nolu Şebu Başkanlığı, okullardaki bağışla ilgili bir açıklama yaptı.
Açıklamada şu görüşlere yer verildi.
"İllere gönderilen yazı uyarınca kayıt ya da diploma verilmesi sırasında bağış alınıp alınmadığının tespiti isteniyor. Şayet, okul müdürleri “Okul Aile Birliği Yönetmeliği”yle karşıtlıklar içeren genelgenin hilafına davranarak bağış almışlarsa, haklarında soruşturma açılması isteniyor. İl Milli Eğitim Müdürlükleri yazıyı alır almaz hemen harekete geçtiler. Konuyla ilgili olarak müfettişler görevlendirildi. Müfettişler ilçe ilçe gezerek, bağış kabul eden okulları, dolayısıyla suçlu (!) müdürleri tespit edecek.
Sayın Bakanın genelgesinden sonra okul müdürleri bir bekleyiş içine girdiler. Sayın bakandan, okulların ihtiyaçlarının bakanlık tarafından karşılanacağına dair beyanat beklenirken, 19 Eylül tarihine kadar okulların tüm ihtiyaçlarının giderilmesini, bakım ve onarım işlerinin bitirilmesini isteyen talimatlarla karşılaşıldı. Bunun üzerine Okul Aile Birliği üyeleri ve okul yöneticileri velilerden çekine çekine bağış talebinde bulundular. Sayın bakanın genelgesini okuyan veliler, en asgari miktarda bağışta bulundular. Alınan bağışlar, önceki yıllarla kıyaslandığında, devede kulak mesabesindeydi. Yarım kalan işlerin bitirilmesi için esnafa borçlanıldı. Okulların açılmasıyla birlikte Okul Aile Birlikleri, temizlik görevlisi sayısını mecburen artırdılar. Borçların ve personel maaşlarının ödenebilmesi için çareler arayan yöneticiler, bakanlığın son yazısıyla şoka girdiler. Herkes bu işin sonunun nereye varacağını merak ediyor.
Sayın Bakanım; yıllardır özveriyle çalışan okul yöneticilerine sanki suçluymuş gibi muamelede bulunmak reva mıdır? Emin olun genelge okulları perişan etti. Geçen yıl ki kayıt dönemi bağışları da tespit edilirse bu gerçek apaçık ortaya çıkacaktır. Eylül ayı sonunda personel maaşları ödenecek. Çoğu okulun kasası tamtakır. Evine ekmek götüremeyen hizmetli, temizlik görevine devam edebilir mi? Bu cadı avı neticesinde okullar salgın hastalıkların pençesine düşerse kimse şaşırmasın.
Bazen geri adım atmak da önemli bir erdemdir. Şayet bağış adı altında yolsuzluğa bulaşan olmuşsa, sonuna kadar bunların üstüne gidilmeli. Fakat bu toptancı yaklaşım yöneticileri rencide etmekten, onların motivasyonunu bozmaktan başka bir işe yaramıyor. Aksine okulları çözümsüzlük bataklığına sürüklüyor.
Yaz döneminde okulların hesaplarına para girip girmediğinin tespiti için bunca personeli seferber etmek, sadece Türkiye’ye özgü bir durum olsa gerektir. Zaten her şey TEFBİS’e işleniyor. Bir tuşla bütün okulların girdi-çıktıları rahatlıkla görülebilir. Koordinasyon ve iletişim sıkıntısı olan Türkiye bürokrasisinde TEFBİS’ten haberi olmayan birimlerin olması ve sayın bakanın bundan haberdar olmaması da ihtimal dahilinde. Eğer okulların ihtiyaçlarını karşılamak için bağış almak suçsa, bu suçu okullarımızın yüzde doksan dokuzu işlemiştir. Kimse boşuna yorulup da kıt kaynakları israf etmesin.
Açık bir öneride bulunuyoruz: Sayın Bakanım, lütfen her okula bütün ihtiyaçlarını giderecek kadar ödenek gönderin de her yıl yaşanan trajikomik durumların önüne geçin. Değilse okul yöneticilerini daha fazla üzmeyin. Bu ve benzeri çözüm noktasında sadra şifa olmayan çabalar, sayın bakanın büyük ideallerine gölge düşürüyor.
Bağış karmaşasından kurtularak nitelikli eğitim yapabileceğimiz günlere ulaşmak dileğiyle…"
Erol ERMİŞ
Eğitim-Bir-Sen
İstanbul 3 No’lu Şube Başkanı
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.