22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Ankara12°C

ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı Komite Toplantısında konuştu. Erdoğan, "Amerika Başkanı'nın Golan tepeleriyle talihsiz açıklaması bölgeyi yeni bir krizin, yeni bir gerilimin eşiğine getirmiştir. Golan Tepeleri'nin işgalinin meşrulaştırılm

Asla izin vermeyeceğiz!

22 Mart 2019 Cuma 12:01

umhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yeni Zelanda'da İki Camiye Yönelik Terörist Saldırı ve Müslümanlara Karşı Nefret ve Tahammülsüzlükle Mücadele Konusunda İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Dışişleri Bakanları Düzeyinde Açık Katılımlı Acil İcra Komitesi Toplantısı'nın açılışında konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantıya katılan konuk bakanlara, "Bugün sizlerin bu acil davete icabetiniz sebebiyle şahsım ve milletim adına ülkemize, ikinci eviniz Türkiye'ye bir kez daha hoş geldiniz. 565 yıldır ezanların gökyüzünü süslediği, Peygamber Efendimizin övgüsüne mazhar güzel İstanbul'umuzda ağırlamaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Buradan yüreği bizimle birlikte atan dünyanın dört bir köşesindeki Müslüman kardeşlerimizi sevgiyle selamlıyorum. İçinde bulunduğumuz, Efendimizin 'Allah'ın ayı' diyerek tarif ettiği mübarek Receb-i Şerif'inizi tebrik ediyorum" diye seslendi.

Terör saldırısı sonrasında yaralarını saran Yeni Zelandalı vatandaşların acılarını paylaştıklarını dile getiren Erdoğan, Afganistan'tan, Pakistan'a, Irak'tan Somali'ye kadar terörle mücadele edenlere, dayanışma mesajlarını gönderdiğini belirtti.

Yeni Zelanda'daki eylemde hayatını kaybedenler başta olmak üzere terörün vahşi yüzüne kurban verilen aziz şehitleri rahmetle yad eden Erdoğan, yaralılara da acil şifalar diledi.

Yeni Zelanda halkına bu menfur eylem nedeniyle taziyelerini ileten Erdoğan, "Saldırının hemen ardından Cumhurbaşkanı Yardımcımı ve Dışişleri Bakanımı Yeni Zelanda'ya gönderdim. Yeni Zelanda Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Sayın Peters'a, Etnik Topluluklar Bakanı Sayın Salesa'ya, Avustralya'nın İİT Özel Temsilcisi Büyükelçi Sayın Cevdet'e toplantıya teşrifleri için ayrıca teşekkür etmek istiyorum" dedi.
Yeni Zelanda bakanlarının bu toplantıya katılmasının kendileri, maktullerin aileleri ve tüm Müslümanlar için son derece anlamlı ve önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Zirve dönem başkanı olarak yaptığımız davete çok kısa sürede icabet ettiğiniz için her birinize şükranlarımı sunuyorum. Toplantımızın ve yapacağımız istişarelerin hayırlara vesile olmasını Allah'tan niyaz ediyorum" diye konuştu.
Türkiye ve İİT'nin sessiz kalması düşünülemez

Cumhurbaşkanı Erdoğan, öncelikle bir hakikatin altını çizmekte fayda gördüğünü dile getirerek, sözlerine şöyle devam etti:

"İİT, üye sayısı bakımından BM'den sonra en büyük beynelmilel kuruluştur. Bu teşkilatın gayesi ise Kudüs davası başta olmak üzere, İslam dünyasının en önemli meselelerine sahip çıkmaktır. Elbette, İsrail yönetiminin aralıksız tacizlerine, saldırılarına maruz kalan ilk kıblemiz Kudüs'ün hakkını korumak, teşkilatın birinci vazifesidir. Filistin davasına sahip çıkmak, İsrail zulmü karşısında Filistin'in hak ve hukukunu savunmak, bizler için vazgeçilmezdir.

    Son olarak dün ABD Başkanı Trump'ın, Golan Tepeleri ile ilgili talihsiz açıklaması, bölgeyi yeni bir krizin, yeni bir gerilimin eşiğine getirmiştir. Golan Tepeleri, 1967'den bu yana İsrail'in işgali altında bulunmaktadır. 1967 senesindeki İsrail işgali, sadece bölgedeki Arapları değil, Türkmenleri de kendi topraklarından göçe zorlamıştır. Türkiye'nin ve İİT'nin böyle hassas bir meselede sessiz kalması, emrivakilere boyun eğmesi düşünülemez. Golan Tepeleri'nin işgalinin meşrulaştırılmasına asla izin vermeyiz, veremeyiz. Bununla beraber Müslümanların huzurunu, bekasını, hayat hakkını hedef alan her kritik hadise, her saldırı biz ve teşkilat için önemlidir."

Teşkilatın daha çok inisiyatif alması gereken bir dönemden geçiyoruz

İİT'nin, İslam dünyası ile tüm insanlığın geleceğini tehdit eden olaylar karşısında bigane, kayıtsız kalmasının düşünülemeyeceğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

    "Bilhassa bu hassas süreçte doğrudan bizi ilgilendiren hususlarda daha aktif, daha girişken olmamız ve mesuliyet üstlenmemiz gerekiyor. Teşkilatın her zamankinden daha çok inisiyatif alması gereken bir dönemden geçiyoruz. 15 Mart'ta Yeni Zelanda'da gerçekleşen kanlı terör saldırısı işte böyle bir eylemdir. Cuma namazı için toplanan 51 kardeşimizin şehadeti, 47 kardeşimizin yaralanmasıyla sonuçlanan bu kalleş saldırı, asla sıradan bir hadise olarak görülemez. Bu olay, kökleri derinlere inen bir kinin, saplantının, nefretin inkarı mümkün olmayan bir dışa vurumudur. Manifestodan, dehşet verici görüntülere, saldırganın silahının üzerindeki tarih, isim ve yerlere kadar pek çok husus bu gerçeği ispat etmektedir. Bu saldırı buz dağının görünen yüzüdür."

Yeni Zelanda saldırısının, Müslümanları ve masum insanları toplu olarak hedef alan ne ilk ne de son saldırı olduğunu belirten Erdoğan, bundan önce de dünyanın farklı noktalarında Müslümanların şiddete, zorbalığa ve katliamlara maruz kaldığını hatırlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında bu saldırılara ilişkin şu örnekleri aktardı:
"1993 yılında Solingen'de Neo-Naziler evlerini ateşe vererek 5 vatandaşımızı kalleşçe şehit ettiler. 1994 yılında El-Halil'de İsrailli bir sivil işgalci, Halil İbrahim Camisi'nde sabah namazı kılan 29 Müslüman'ı şehit etti, 125 Müslüman'ı da yaraladı. 2011 yılında Oslo yakınlarındaki Utoya Adası'nda 77 can, beyaz ırkın üstünlüğüne inanan bir cani tarafından öldürüldü. 2015 senesinde Chapel Hill kentinde 3 gencimiz yine bir ırkçı tarafından evlerinde vurularak katledildi. 2017 yılında Kanada'daki cami saldırısında 6 Müslüman hayatını kaybetti. Batı Avrupa'da 2013-2017 yılları arasında Neo-Nazi gruplarınca gerçekleştirilen 113 terör saldırısında 66 masumun canına kasttedildi.

Gün geçmiyor ki bir ibadethaneye, sinagoga, mescide, iş yerine, derneğe yapılan saldırı haberini almayalım. Gün geçmiyor ki Müslümanların demokratik haklarını kısıtlamayı amaçlayan bir uygulamayla karşılaşmayalım. Gün geçmiyor ki göçmenleri, etnik, dini, kültürel kimliği farklı olanları hedef alan bir sorunla muhatap olmayalım. Yükselen kültürel ırkçılıktan yalnızca Müslümanlar değil aynı zamanda Museviler, Afrikalılar, Asya kökenliler, Romanlar da mağdur oluyor. Çoğu zaman bu nefret suçlarının failleri ya bulunmuyor, bulunduğu zaman ise 'psikolojik rahatsızlık...'. Yani hemen bir psikolojik rahatsızlığa bunu atfediyorlar. Münferit, adil suçlu denilerek olay ört bas ediliyor. Saydığım saldırıların faillerinden hiçbiri İslam düşmanı, yabancı karşıtı ve terör suçlamasıyla hakim karşısına ne yazık ki çıkarılmadı. Nasyonel Sosyalist yeraltı örgütünün işlediği ırkçı cinayetlerin medya ile Alman resmi makamları tarafından 'dönerci cinayetleri' yaftasıyla küçümsendiğini, önemsiz hale getirildiğini özellikle burada hatırlatmak isterim."
Erdoğan, "Bir daha benzer acılar yaşanmasın, camiler kan gölüne dönmesin diye tavrımızı net bir şekilde ortaya koymalıyız. Sorunları halının altına süpürerek çözemeyiz. Sosyal hastalıkları yok sayarak tedavi edemeyiz. Problemlerden kaçarak, saklanarak, gizleyerek kurtulamayız. Bizi ve tüm insanlığı tehdit eden meseleleri sükutla geçiştiremeyiz. Bilakis biz görmezden geldikçe sorunlar katlanacaktır, büyüyecektir" dedi.
Karşımızda açıkça bir İslam düşmanlığı var

Erdoğan, "Tıpkı DEAŞ gibi Eş-Şebab, PKK gibi Neonazi örgütleri de terör yapılanması olarak ele alınmalı bu şekilde değerlendirilmelidir. Şu anda karşımızda açıkça bir İslam düşmanlığı vardır, Müslüman nefreti vardır. Bu mesele sadece siyasetin, sivil toplumun, sadece akademik çalışmaların araştırma kuruluşlarının konusu olmaktan çıkmıştır. Bu tehdit, artık güvenlik birimlerinin, devlet adamlarının, sokaktaki vatandaşın da meselesidir." dedi.

Kaynak:Yenişafak

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.