AKİL İNSANLAR BARIŞ YOLUNDA
Akil İnsanlar Marmara Bölgesi Heyetinden; Deniz Ülke Arıboğan, Ahmet Gündoğdu, Hayrettin Karaman, Mithat Sancar, Hülya Koçyiğit, Ali Bayramoğlu, Yücel Sayman, Mustafa Armağan ve Levent Korkut vardı.
Toplantıda ilk sözü Ahmet Gündoğdu alarak; ‘’Memur-Sen olarak hak ve özgürlük merkezli,
ekmeğin bölünmemesi için mücadele veriyoruz. Buna her dönem karşı çıkanlar olmuştur. Hala iş
güvencesi ve rotasyonla ilgili endişelerimiz var. Hala devlet dairelerinde bıyık, sakal, etek boyuyla ilgili
yönetmelikler hüküm sürüyor. Biz, en kapsamlı imza kampanyasını yaptık. Şimdi de Serbest Kıyafet
Eylem’imiz devam ediyor. Referandumda ‘evet’ derken karşı çıkanlar vardı. Filistinli çocuklara yardım
için çıktığımızda karşımızda terörist devlet İsrail vardı. Biz karşımızda kimlerin olduğuna değil,
yanımızda kimlerin durduğuna bakıyoruz’’ dedi.
Gündoğdu; ‘’Yine milletimiz lehine bir projenin içindeyiz. Akil insanlar olarak bizim işimiz
bataklığı kurutmada rehberlik etmek, projeler hazırlamak, milletimizle, onları dinleyerek, onlara da
bunun bitmesi gerektiğini anlatmak. Bugünde bu projeye karşı çıkanlar olabilecektir. Akil insanlar
toplantısına davet edilir edilmez rakiplerimiz, bazı siyasi partiler bunu 'ihanet projesi' olarak
değerlendirdiler. Biz bu söylemlere sadece acırız. Ama bu söylemlere de bir soruyla cevap veririz. 'Bu
ülkenin yüzde 50'sinden oy almış bir Başbakan'ın davetiyle terör belasından kurtulmak için yapılan
toplantı mı ihanettir, Ergenekon'a, darbecilere ev sahipliği yapmak ya da onlara avukatlık yapmak mı
ihanettir-' sorusunu elbette soracağız. Bizim işimiz, milletin ateşine o ateşi söndürmek için su taşımak.
Tıpkı Hazreti İbrahim'in ateşine su taşıyan serçe misali’’dedi.
Gündoğdu; ‘’Akil İnsanlar Komisyonunda farklı ideolojik görüşteki insanlar bir araya geldi.
Elbette her akil insanın görüşü bu yönüyle kendini bağlar ama bizim ortak düşüncemiz terörü
bitirmek. Bunun için bazen bize sorulan sorulardan sanki biz güvenlik görevlisiymişiz gibi bir algı
olduğunu görüyorum. Altını çizerek söylüyorum, Türkiye'de bir terör sorunu ve PKK sorunu vardır. Bu
güvenlik sorunudur, çözmesi gereken devlettir. Ama bir başka sorun vardır, demokratikleşememe
sorunu, Kürt sorunu, özgürlük sorunu... Bataklığı kurutmak için çözüm önerisi olanların çözümde
birleştiği nokta burasıdır ki akil insanlar olarak bizim işimiz bataklığı kurutmada rehberlik etmek,
projeler hazırlamak, milletimizle, onları dinleyerek, onlara da bunun bitmesi gerektiğini anlatmak’’
dedi.
Gündoğdu; ’’Terör sorununun çözümünden yana Memur-Sen olarak bir rapor hazırladıklarını
hatırlatarak, raporun bazı maddelerini salondakilerle paylaştı. Üyeleri için kırmızı çizgilerinin iş
güvencesi, millet için kırmızı çizgilerinin ise şehitler olduğunu belirterek, şehitlerin ruhunun
incitilmemesini, şehit yakınlarının ve gazilerin incitilmemesini, bu projede istikameti millet olarak
önemsediklerini ‘’ ifade etti.
Projeye karşı çıkanlara seslenen Gündoğdu, konuşmasını şöyle tamamladı; ‘’Şehit cenazelerini seyreden bir toplumken şimdi 'çözümü nasıl buluruz' sorusu soruldu ilk kez. Bunun için de yüzde 70'e yakın büyük çoğunluk çözümden yana. Artık askere eline kına yakarak gönderdiğimiz çocuğumuzun acı haberini bekleme korkusunu yaşamak istemiyoruz. Güneydoğu'ya giden öğretmenimizin, hemşiremizin can güvenliği korkusu yaşamasını istemiyoruz. Karşı çıkanlara, 'ya destek olun ya da gölge etmeyin başka ihsan istemez' demek istiyoruz. Öldürmekten, şehit cenazesinden geçim elde edenlerin elinden bu oyuncağını alalım. Millet kazansın, ülke kazansın." dedi.
Heyet Başkanı Deniz Ülke Arıboğan, ‘’Farklı kesimlerden gelen insanlarız ama, barış kavramı
üzerinde aynı kelimeleri ifade etmeye çalışıyoruz. Bir tek konuda hepimiz hem fikiriz; toplumumuzun
barış ve huzura ihtiyacı var. Bunun tepeden veya tepeden seçilmiş birkaç kişinin akilliği ile değil,
hepimiz adına konuşuyorum, biz bunun Türkiye'nin, Türk halkının akilliğiyle ancak
çözümlenebileceğini düşünüyoruz. Hepimizin bu topraklarda büyüdüğünü, hepimizin değerlerinin bu
topraklarda şekillendiğini göz ardı etmeden, hepimizin hep birlikte bir sürece başlaması gerektiğini
düşünüyoruz. Bizler kendi akilliğimizle hiç ilgilenmiyoruz. Çok önemli de bulmuyoruz. Bunları simgesel
olarak değerlendiriyoruz. Halkımızın akilliğine güvenerek bu süreçte yola çıkıyoruz.’’ dedi.
Arıboğan; ‘’ Bu heyet, Sayın Başbakan'ın inisiyatifiyle belirlenmiş bir süreci başlatmakla
birlikte, herhangi bir partiye, hükümete hizmet etmek maksadıyla bir araya gelmiş değildir. Her
birimiz farklı renklerdeyiz, farklı siyasi görüşleri temsil ediyoruz ve hedefimiz Türkiye'ye hizmet
etmektir. Her yürüyenin hedefe varması mümkün olmayabilir ama varanlar sadece yürüyenlerdir.
Onun için yürümek zorundayız. Bu hedefe kilitlenerek yol almak zorundayız. Garantisi yok.
Sabotajlara uğrayabiliriz, problemler yaşayabiliriz ama ben büyük bir Türkiye halkının akilliğiyle bütün
sorunların çözülebileceğine ve nihai noktada sivil toplumun, insanların, halkın bu işe el koyarak
siyaseti de yönlendirebileceğine inanıyorum.’’ dedi.
Mithat Sancar, hiçbir toplumun bütün sorunlarını ebedi bir şekilde çözme imkânına sahip
olmadığını ve insan var oldukça çelişkiler, sorunların olacağını belirterek, "Asıl mesele, bu sorunları
nasıl ele alacağız, sorunları nasıl çözeceğiz- Bizim önerimiz konuşma yoludur. Özgürlük fikrine
inanmamız ve bütün farklılıklarımızı sözle ve diyalogla çözmeyi benimsememiz gerekir.’’ dedi.
Prof. Hayrettin Karaman selamlaşma üzerinde durarak; ‘’Müslümanlar selamlaşıyor fakat,
selam sözünün gereğini yerine getirmiyorlar. Selam’ın anlamı; Allah Teala sizi bütün felaketlerden
korusun. Bendende sana barış ve esenlik. Sadece selam bile olsaydı bizi barış kültürü ile dünyaya
örnek kılmalıydı. Bu millet artık barış kültürünü yerleştirmelidir. Kan gövdeyi götürüyor. Maddi ve
manevi boyutu korkunç. Akıl ve vicdan bunun devamına razı olamaz. Bu barış kültürü belki kısa
vadede olamayabilir. Herkesin nefis muhasebesi yapması lazım. Selam veriyorsak bunun arkasında
duracağız. Peygamberimiz (s.a.v.) ‘Müslüman elinden ve dilinden başkalarının emin olduğu kimsedir’
buyuruyor. Bizim çağrımızın başlığı, ‘Barış ve Kardeşlik’ çağrısıdır’’ dedi.
Sanatçı Hülya Koçyiğit ise; ‘’İnsani ve vicdani bir görev üstlendik. Çünkü ülkemizin 30 yıldır
kanayan bir yarası var. Bunun silahla değil, konuşarak çözüleceğine inanıyoruz. Enerjimizi ve canımızı
artık savaşmak için değil, barışa giden yolda çözüm için harcamalıyız. Herkesin birbirine saygılı olduğu,
fikrini özgürce savunabildiği, yasakların olmadığı bir ülke istiyorsak sizleri bu fikre davet ediyorum.
Barış nedir, sizin barışınız nedir, sizin fikriniz nedir- Çünkü bizim için önemli olan sizlerin
düşünceleridir. Biz bunları yetkili makamlara iletmek üzere buradayız." dedi.
Ali Bayramoğlu ise herkesin elini taşın altına sokmaya çalıştığı bu projenin büyük bir
demokratikleşme projesi olduğunu ifade ederek, "Toplumumuzun bu büyük barış sorununa bir ilaç
verme zamanının geldiği anları yaşıyoruz. Bu büyük bir değişim projesidir" dedi.
Levent Korkut da tarihsel olarak hep beraber önemli bir boyuttan geçildiğini
belirterek, "Bunun kolay bir süreç olmadığını bilmemiz gerekir. Toplum kendi farklılıklarıyla,
çeşitlilikleriyle bütünleşerek demokratikleşir" diye konuştu.
Mustafa Armağan ise herhangi bir şekilde akıl satan insanlar olmadıklarını ifade
ederek, ‘’Sadece kendi uzmanlık alanımızla ilgili sizin farkına varmanızı istediğimiz bazı değerlerinizi
öne çıkartmak üzere buradayız’’ dedi.
Yücel Sayman ise barış hislerini iletmeye geldiğini vurgulayarak, ‘’Sizler de barış istiyorsanız birlikte sesimizi gür bir şekilde çıkaralım. Barışı halk isterse bunu kurar. Bizler bu barış sürecinde seyirci olmaktan çıkalım’’ diye konuştu.
Ardından heyet üyeleri, vatandaşların çözüm süreciyle ilgili görüşlerini dinleyerek, soruları yanıtladı.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.