AK PARTİ'Yİ BEKLEYEN TEHLİKE (2)
Ümit Kahyaoğlu
Geçtiğimiz yıl 22 Aralık 2010’da “AK Parti’yi bekleyen tehlike” başlıklı bir yazı kaleme almıştım.
O yazıda iç ve dıştaki şer odaklarının provakatif eylemler için hazırlandıklarına dikkat çekerek uyarılar yapmıştım. Devamında da AK Parti teşkilatlarını uyaran bir takım tavsiyelerde bulunmuştum.
Bu seferki yazımın başlığı da aynı;
“AK PARTİ’Yİ BEKLEYEN TEHLİKE.”
Aynı başlıklı yazıyı neden bir kez daha yazdığımı sormak en doğal hakkınız diye düşünüyorum.
Şunun için bir kez daha aynı başlıklı yazıyı kaleme alıyorum.
Malumunuz olduğu üzere kamuoyunda anketler havada uçuşuyor. Araştırma şirketlerinin yöneticileri, gazetelerde, televizyonlarda ve medyanın diğer yayın organlarında anket sonuçlarını açıklıyorlar.
Hepsinde de söz birliği edilmişcesine iktidar partisinin %48-50 oranında oy alacağı ifade ediliyor. Ana Muhalefet Partisi CHP’ye %25-27, MHP’ye ise %11-13 aralığında oy biçiliyor.
Aslında bizimde kamuoyunda gözlemlediğimiz üç aşağı beş yukarı sonuçların böyle olacağı yolunda.
O zaman mesele nedir?
Diğer seçimlerden çok farklı olan bir enteresanlık var ortada. Nedir bu enteresanlık! Derseniz de, şunu söyleyebilirim.
Bu seçimde eski seçimlerdeki coşkudan eser yok. Seçmende ilginç bir sessizlik ve durgunluk var. Araştırmacıların tanımlayamadığı, adlandıramadığı bir durum var ortada.
Böylesine bir durum, 2009 Mart’ında yapılan yerel seçimler öncesinde de tespit edilmişti.
Hafızamızı yoklayıp, iki yıl öncesini hatırladığımızda o zamanki anket sonuçlarının da bugünkü ile aynı olduğunu görüyoruz. Araştırma şirketleri 2 yıl önce de AK Parti’nin %48-50 oranında oy alacağını öngörüyordu.
O günlerde Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın konuşmacı olduğu bir toplantıyla katılmıştım.
Ekrem Dumanlı, ismini vermediği bir araştırma şirketinin sahibi olan arkadaşının kendisini aradığını söylüyor ve devamında, “Ekremciğim, biz bu seçimde anket sonuçlarını açıklamıyoruz. Tabanda enteresan, adlandıramadığımız bir durum sözkonusu. Anketler yanılacak gibi gözüküyor. Biz riske girmeyeceğiz, tavsiyem sizde risk almayın, anket sonuçlarını yayınlamayın.” Diyordu.
Türkiye’nin en saygın gazetesi olan Zaman, seçime 2 gün kala anket sonucunu açıklıyor ve “AK PARTİ %48” diyordu.
Sonuç ne oldu? Herkes hayal kırıklığına uğradı. AK Parti %38.7 oy aldı. Türkiye’de anketler ilk kez bu kadar büyük bir hata verdi.
%48 nere, %38.7 nere.
AK Parti bir çok il belediyesini kaybetti. Az kalsın İstanbul’u da kaybediyordu.
Bu seçimde de anketlerin 2009’da olduğu gibi yanılacağı varsayıldığında ortaya şu sonuç çıkıyor;
CHP-MHP koalisyon hükümeti.
Zaman’dan Taha KIVANÇ’ın “Seçime bir ay kala manzara” başlıklı yazısını okuyanlar ne demek istediğimi daha iyi anlayacaktır.
2009’daki hayal kırıklığının ortaya çıkmasında; “AK Parti nasıl olsa kazanıyor. Ben kendi partime oy vereyim.” diyen seçmenin tercihi etkili olmuştu.
Aynı düşüncedeki seçmen, bu seçimde de tercihini önceki gibi kullanırsa seçimlerden sürpriz bir sonucun çıkması kaçınılmaz olur.
Bir başka etken de bazı Belediye Başkan adaylarındaki yanlış tercihti. Kartal örneğinde olduğu gibi. Özellikle de bazı aday adaylarının karşı saflarda yer alması beklenmeyen oy kaybının yolunu açmıştı .
Aday gösterilmeyen aday adayları, kendi tabanına telefon açıp, “falanca partiye oy verin, AK Parti bu seçimi mutlaka kaybetmeli, beni aday göstermemek neymiş görsünler bakalım” türünden telkinlerdede bulunmuşlardı.
Bu konuşmalar belgeleriyle mevcut.
İyi görüştüğüm bir AK Parti ilçe başkanı, ihaneti bendenize detaylarıyla anlatmıştı.
Bazı teşkilat mensuplarında
gevşeklik ve vurdum duymazlık var
Çarşıya, pazara indiğimde tek konu seçim oluyor. Herkes bir şeyler soruyor ve kendilerine göre yorumlar yapıyorlar.
İşte onlardan bazıları
“AK Parti’yi ve başbakanı seviyoruz, ama, şu teşkilatlar... Falanca ilçe başkanı ne kadar soğuk. İnsanlara hep tepeden bakıyor. Bazılarının yüzünden çok istesem de elim AK Parti’ye oy vermeye gitmiyor. Ortalıkta gözükmeseler daha iyi olacak.”
Benim ve benim gibi bir çoklarının da gözlemi bu yönde. Teşkilatların bir kısmı, ismini vermek istemediğim bazı ilçe başkanları hem kendi teşkilat mensuplarından, hemde halktan tepki alıyorlar.
Bu isimler, özellikle AK Parti’ye gönül verenleri kırıyor ve küstürüyor. Kalplerde onarılamaz yaraların açılmasına sebep oluyorlar.
Unutulmasın ki, makamlar kalıcı değildir.
Yine unutulmasın ki, bu arkadaşların makamlarına kendilerinden daha liyakatli bir çok talipli vardır.
İktidar partisinin ilçe başkanlığı ve yönetici koltuğunda oturanlar için, tebessüm, samimiyet ve fedakarlık olması gereken öncelikli özelliklerdir.
Hele de kendi gönüldaşlarının kalplerini kırmak.
Telafisi olmayan sonuçları ortaya çıkarır.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.