ADETA İKİ TURLU SEÇİM YAPTIK
Eğitim Bir Sen İStanbul 4 Nolu Şube Başkanı Talat Yavuz, "Anayasamızda olmasa da adeta iki turlu seçim yaptık"dedi.
Anayasamızda olmasa da adeta iki turlu seçim yaptık. Çok zaman kaybettik ancak seçimler bir şekilde geldi geçti. Yeni dönemde ülke gündemimizi işgal eden ekonomi, dış politika, terör gibi ana başlıklara, eğitim başlığını da eklemeyi başarmalıyız.
Eğitim sistemimiz reform yorgunu haline geldi. Yapılan birçok yenilik, geçmiş dönemin eğitim değeri olmayan zoraki uygulamalarını ortadan kaldırmış olsa da, zaten sıkıntılı olan sisteme ilave yükler getirdi. Sistemde yapılan köklü reformları, yönetim kadrosundaki büyük değişim izledi. Bu kadar büyük değişimden sonra, hiçbir mazeret başarısızlığın sebebi olamaz.
Milli Eğitim Bakanlığından yeni dönemde neler bekliyoruz? Her şeyden önce belirsizlikten ve kararsızlıktan kurtulmayı umut ediyoruz. Neyi ne zaman yapacağını bilen, yol haritası belli bir işleyiş bekliyoruz. Kararlılıkla uygulanacak deyip son anda vazgeçilen ve birçok öğretmeni mağdur eden rotasyon uygulaması gibi uygulamaların olmamasını bekliyoruz.
Bakanlığın herhangi bir konuda planlama yaparken öğretmenleri yanına alan, onların sahiplenerek katkı sunacağı bir yaklaşımla hareket etmesi gerekir. Cezayı değil ödülü, yaptırımı değil teşviki ön plana çıkarmak, mevcut şartlar altında en akıllı yoldur. Küçücük bir fayda uğruna büyük kırgınlıklar ve tedirginliklerin verdiği zararı görmüş olmalıyız.
Çözülemeyen problemleri yok sayınca sadece kendimizi kandırmış oluyoruz. Bugün herkesin gördüğü, bildiği dağ gibi problemler bir kenarda dururken, içi boş projelerle zaman kaybetmemeliyiz. Atılacak birkaç küçük adımla, bütün eğitim camiasının beğenisini ve gayretini kazanmak mümkün. Ek derslerle ilgili kararda adaleti sağlamak, kariyer sistemine işlerlik kazandırmak, rotasyonun gündemden kalktığını ilan etmek, kulüplerde öğretmenlerin alacağı payı artırmak, okul kurslarında idarecileri memnun edecek düzenlemeleri hemen yapmak, okul müdürlerine ve müdür başyardımcılarına nöbet ücreti vermek, okulların hizmet alımında KDV’yi kaldırmak ileriye dönük olumlu adımlar olacaktır.
Yıllardır dile getirmekten bıkmadığımız okullarımızın kaynak ihtiyacının, mevcut imkânların düzgün bir sistemle işletildiğinde çözüleceğini iddia ediyorum. Bakanlığımızın sadece ödenek kullandırma sistemini sorgulayarak yapacağı bir değişiklik en büyük reform olacaktır. Yetkiyi merkezde toplamaktan vazgeçmek acaba birilerinin aklına gelmiyor mu merak ediyorum. Bugün bir şube açma işlemi, iki yıl öncenin okul açma işlemine dönüştü. İlkokul ve ortaokulu vali onayı ile açıyor, bakanlık onayı ile norm tanımlıyoruz. Norm güncelleme işlemi, Birleşmiş Milletlerden Suriye kararı çıkarmaktan zor hale geldi ve yüzlerce okul binlerce öğretmen ve idareci mağdur oldu.
Liselerimiz ödeneğini, il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin planlaması dışında direkt bakanlıktan istiyor. Bir okulumuz yokluklarla boğuşurken, ödenek çıkarmakta mahir(!) bir aracı bulan komşu okulumuz bir yıllık kamera sistemini değiştirmek için inanılmaz ödenekler kullanabiliyor. Milyonluk ihalelere imza atan ilçe milli eğitim müdürlerimiz, kendine bağlı okulların en temel ihtiyaçlarını tek elden planlayamıyor. Malmüdürlerinin çalışma sistemine girmiyorum bile.
Şu kantinler konusunda yaşananları duymamak için bakanlığın etrafına ses geçirmez duvar ördünüz galiba. Hadi duymadınız, yazdığımız yazı da mı ulaşmadı ki yedi aydır cevap bile vermiyorsunuz? Soruyorum, kiralandıktan sonra on yılı dolan kantinler, yeniden ihaleye mi çıkarılır yoksa TEFE-TÜFE oranında artış yapılarak eski işletmeciye mi verilir? Uzun kavgalar, tehditler, mahkeme süreçlerinden sonra bir şekilde yeniden ihale yapılabilen bir kantinin, 1.600 lira olan kirası 25.000 lira olduğunu gördükten sonra da mı cevap vermeyecek veya yöneticilerinize sahip çıkmayacaksınız? Servislerle ilgili kargaşaya daha ne kadar seyirci kalacaksınız? Yönetmeliği değiştirerek, okul idarelerinin elini güçlendirmeyi ne zaman düşüneceksiniz? Okullarımız; idarecileri, öğretmenleri ve Okul Aile Birlikleri ile öğrencilerini taşıyacak tek bir firma ile çalışamıyor? Mevcut yönetmelikle bir okulda üç dört firma öğrenci taşıyabiliyor ve kavgaların sonu gelmiyor.
Eğitim sisteminin tıkanan bazı kısımlarını cesaretle tartışmalıyız. Kesintili eğitimi, geçmişte kesintisiz eğitimin tabulaştırıldığı gibi tabulaştırmamalıyız. Liseler dört yıl olmasa ne olur mesela? Bu dört rakamına çok takıldık. İlkokuldan üniversiteye bütün eğitim kademeleri dört yıl, idarecilerin görev süresi dört yıl… Meslek liselerini, Çok Programlı Liseleri, Temel Liseleri masaya yatıralım. Hiçbir beceri kazandırmadan mezun ettiğimiz ve yüksek öğrenim şansı veremediğimiz gençlerimize, ülke olarak hangi yolu gösteriyoruz, onlara nasıl sahip çıkıyoruz?
Müfredatımızı, ders kitaplarımızı yeniden masaya yatırmalıyız. Çocuklarımıza özgüven veren, belli kalıplardan arınmış, paralel artıkları ayıklanmış ders kitaplarıyla ve müfredatla; tarihini bilen, aklını kullanabilen, özgün düşünen, kimlik sahibi yeni bir nesil yetiştirmek için yeniden yola koyulmalıyız.
Eğitim yönetiminde yeni ve sıra dışı bir sisteme geçmeliyiz. Mevcut yönetmelikle okullarımız istikrarsızlığa girecek, müdür yardımcısı bulamaz hale geleceğiz. Okul müdürünü güçlendiren bir sisteme geçmeliyiz. Ufku dört yılla sınırlandırılmış bir okul müdürüne, altı müdür yardımcısı vereceğimize, şube müdürlüğü gibi kadro, iki müdür yardımcısı, iş bilen bir memur ve bir okulda on yıl versek okullarımız atağa kalkar. Korkarım ki belli kalıplar içinde, kanun ve mahkeme kararlarının sınırladığı dar alanda okullarımızı daha iyi yönetecek idareciler yetiştiremeyecek ve uzun vadede bunun bedelini ödeyeceğiz.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Duyuru Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.