04 Mayıs 2024
  • İstanbul16°C
  • Ankara19°C

24 TEMMUZ

Coşkun Otluoğlu

20 Temmuz 2016 Çarşamba 12:59

24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı olarak kutlanır.

Gazete denilince aklıma gelen bu ülke topraklarında çıkan ilk özel gazete Tercüman-ı Ahval’dir. Meşhur Tanzimat şair ve yazarı Şinasi’nin çıkardığı bu özel gazete vasıtasıyla edebiyatımıza ve fikir dünyamıza katkıları üzerinde durmak bu köşe yazısının konusu değil. Yalnız şunu ifade etmeliyim ki o dönemdeki gazetelerin ülke menfaati için kalıcı tesirler yerine menfi sonuçlar doğurmuş olduğu üzerinde çok az durulmuştur.

            Fikir hareketlerinin çoğu, millet bütünlüğü veya ülke menfaati yerine dış mihraklarının güdümünde zararlı neticeler doğurmuştur. Tanzimat senelerinde edebiyat ve fikir akımları öyle bir tesire neden olmuşlardır ki fikir akımları menfi sonuçlar doğurmuştur. Ayrılıkçı fikirlerin gazete sayfalarında İstanbul’dan Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar gazete yoluyla ulaştırıldığı düşünülürse üstelik birçok gazetenin azınlıklar tarafından ücretsiz bir şekilde halka dağıtıldığı göz önüne alındığında durumun vahameti daha açık anlaşılmış olur.

            Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 1946 yılında kurulduğu zaman “gazeteciler için de bir gün belirleyelim” düşüncesi ortaya atılmıştır. Önceleri ilk gazetenin basıldığı gün “basın bayramı” olarak düşünülmüştür. İlk gazetenin çıkışı kimilerine göre 1831, yani Takvim-i Vakayi’nin yayınlanışıdır. İlk Türkçe gazete olmasına rağmen onu, resmi gazete olduğu için ilk gazete saymayan görüştekiler de 1861, yani Tercüman-ı Hakikat’ın çıkışını ilk gazete basılışı olarak kabul etmek istemişlerdir. Bu anlaşmazlık nedeniyle konuda bir görüş birliği olmamış bunun üzerine Fatih Rıfkı Atay, Akşam gazetesinde 24 Temmuz tarihini ortaya atmış ve 24 Temmuz tarihi “Gazeteciler ve Basın Bayramı” olarak kutlanmaya başlamıştır.

            İlk özel gazete Tercüman-ı Hakikat değil, yazımızın başında da sözünü ettiğim 1860 yılında yayım hayatına başlayan Tercüman-ı Ahval’dir. Bu iki özel gazeteden yaklaşık 80 yıl önceden başlamak üzere, özellikle Batı desteği ile azınlıkların ülkemizde gazete çıkardıkları malumdur.

Ayrılıkçı yayım politikası, ayrıştırıcı menfi fikirler, devleti çökertmek için uydurulmuş yalanlar ve Abdulhamit Han’a yapılan iftiralar ile sürüp gelen her türlü baskı aracı ile 24 Temmuz 1908’de gazeteler istedikleri gibi sövüp saymayı kendilerine şiar edindikleri basından sansürün kaldırıldığı tarihi, 1946 yılında basın bayramı olarak kabul etmişlerdir.

Gazetelerdeki sansürü bahane eden İttihat ve Terakki Partisi’nin isteği üzerine Abdulhamit Han’ın tahttan indirilmesi, 27 Nisan 1908 tarihinde Meclis kararının padişaha tebliği, bir Ermeni, bir Yahudi, bir Gürcü ve bir Arnavut’tan müteşekkil heyete verildi. Heyetin reisi Emanuel Karaso, Talat Bey’in bankeri ve sırdaşı olup, Filistin’de bir Yahudi devletine karşı çıktığı için padişaha diş bileyenlerden idi. Sonradan padişahın “Müslümanların halifesine tahttan indirildiğini tebliğ edecek başka kimse bulamamışlar mı?” diyerek garipsediği heyet huzura çıkınca yekten, “Millet seni azletti. Canın emniyettedir” dedi.

Şimdi dönüp geri baktığımızda aynı argümanlar ile 24 Temmuz’a odaklanmış olanlar kastettikleri millete karşı kalkışmayı aceleye getirip 15 Temmuz’da gerçekleştirince, eski Türkiye’nin alışkanlıkları, tortusu, yüz yıl önceki olanların aynısının devamını göstermektedir. Oysa samimiyetsiz ilim, cesaretsiz fikir, idealsiz mefkûre, imansız amel ile bir yere varılamayacak olduğunu göremediler. Bu düşünceler ile gazeteciler bayramını nasıl tebrik etmeli, nasıl kutlamalıyız?

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.