25 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Ankara0°C

15 TEMMUZ’DAN AYASOFYA’YA

Talat Yavuz

13 Temmuz 2020 Pazartesi 12:48

Tarih biz yaşarken yazılıyor. Önemli gelişmelere şahit oluyoruz. Deprem, çığ, salgın, savaş, havai fişek patlaması derken, 2020 yılında yaşanan zor günlerin ardından Temmuz ayı, çok önemli bir gelişmeyle tarihe geçecek.

15 Temmuz hain darbe girişiminin dördüncü yıldönümüne birkaç gün kala, Ayasofya’nın, aradan geçen seksen altı yıldan sonra, müze olmaktan çıkarılarak tekrar camiye dönüştürüleceği haberi ile gururlandık.

Dört yıl önce, 15 Temmuz gecesi yaşanan kabusu, bu 15 Temmuz’da yaşayacağımız Ayasofya sevinciyle hatırlamış olacağız. Ayasofya’nın açılışı ile ilgili seçilen tarih ve saatler, hep anlamlı tarih ve saatler oldu. Bu yönü ile bir cevap verme ve bir diklenme yapıyoruz. Cuma namazı bağımsızlığımızın sembolüdür ve hür olmayana farz değildir.

Ülkemiz bu aşamaya kolay gelmedi. Önce el açmaktan kurtulmak, sonra da kendi silahını yapmak gerekiyordu. Egemen bir devlet olmanın şartlarını tam anlamıyla sağlamadıkça, içeride ve dışarıda bu adımları atmak mümkün olmazdı.

15 Temmuz darbe girişiminin püskürtülmesini küçümseyenler, bugün atılan bu adımları anlayamazlar. Atılan bu adımlar, o gece bizi esir almak için harekete geçen düşmana karşı sağlanan üstünlüğün bereketidir. Düşmana galip gelmenin sağladığı özgürlük ve özgüvendir.

Ülke zaten bizim ülkemiz, Ayasofya zaten bizim camimizdi diyebilirsiniz. Ancak son yıllarda elde ettiğimiz özgüven, en az bunlar kadar kıymetlidir. Üzerimize serpilmiş ölü toprağından kurtulmak ve bu denli büyük adımlar atmak herkesin yapabileceği işler değildir.

Milletimiz içeride ve dışarıda kendine çizilen sınırları aşıyor, engelleri bir bir ortadan kaldırıyor. Vesayetin tasfiyesi kolay olmuyor. Çünkü beyinler esir alınmış durumda. Düşünceye bile yasaklar konulan ülkelerde, aydın geçinenler bile kendi dar kalıplarının içinde boğulduklarını fark etmezler.

Dünya artık şunu bilmelidir ki devleti ve milleti ile bütünleşmiş, ihtişamlı günlerinden ilham alan bir milletiz. Başörtü yasağı, katsayı engeli gibi engelleri kardeşlik ve birlik içinde geride bıraktık.

Bugünlerde bir yandan vesayetin son kurumlarına çekidüzen veriliyor. Tekelleşen barolar ve odalar da bu milletin hassasiyetini daha fazla zorlamadan ve zaman kaybetmeden anlasalar iyi olacak.

Sosyal medyada izlerinin takip edilebilmesine karşı çıkanlarla, kurdukları tekelin kırılacağından tedirgin olan baro ve odalar, aslında milletimizin değerleriyle barışık olmayan kişi ve kurumlardır. Bunların anlamakta geciktikleri veya zorlandıkları bir şey var o da artık normları siz değil milletimiz belirliyor.

İçeride ve dışarıda milletinin önceliklerine göre adımlar atabilen bir ülke olabilmek çok önemli bir aşamadır. Ayasofya’nın yeniden cami olarak hizmete açılması, egemenliğimizin güçlendirilerek yeniden ilanıdır. Bu yolda hepimize düşen görev, bu yeni ufka uygun davranmak, küçük hesapları bir kenara bırakarak, siyasi hırslarımıza yenik düşmemektir.

Ayasofya’ya sahip çıkmalı, yeni nesillere Ayasofya’nın hikayesi üzerinden bütün tarihimizi anlatacak içerikler üretmeliyiz. 31 Ağustos’ta, okullar açılınca, ilk dersin konusu belli oldu, bütün sınıf seviyelerinde ilk ders Ayasofya olsun.